Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Dünya Bir devri 'dağıtan' adam: Gorbaçov
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        II. Dünya Savaşı’nda Hitler Almanya’sına karşı müttefik olan ABD ve Stalin’in SSCB’sinin ilişkileri, Başkan Roosevelt’in vefatının ardından göreve gelen Truman’la beraber giderek olumsuz bir noktaya evrildi. ABD’nin Japonya’nın iki kenti; Hiroşima ve Nagazaki’ye dünyanın daha önce hiç görmediği yıkım gücünde olan nükleer bomba atması, tüm dünyayı güvenlik tedbirlerinin ön plana çıktığı kaotik bir döneme sürükledi.

        Büyük savaşın ardından tüm dünya, ABD ve Sovyetler Birliği arasında nüfuz çatışma alanına dönüştü. Çift kutuplu bu dünyada iki ülke de kendi ideolojisini diğer devletlere ve organizasyonlara kabul ettirmek için her yolu denedi.

        REKLAM

        Silah, teknoloji, uzay, kültür, spor; her alanda yarışan bu iki süper güç, birçok kez sıcak savaşın eşiğine de geldi. İki ülke başta silah olmak üzere kaynaklarının çoğunu bu rekabet alanlarında kullandı.

        EKONOMİDE ALARMLAR ÇALIYOR

        70’lerin sonlarına doğru ise Sovyetler Birliği ekonomisinde yapısal problemler su yüzüne çıkmaya başladı.

        Büyük ve merkezi Sovyet ekonomisi toplu üretimin avantajlarından istifade etmek için tasarlanmıştı. Yani yüksek hacim, düşük maliyet ve kalite standardı; öne çıkan anahtar kelimelerdi. 1970 yılında gelindiğinde ise Cambridge Üniversitesi’nden Stephen Broadberry’ye göre, hizmet sektörünün ve piyasalar arası bilgi paylaşımına dayalı esnek üretimin yükselişi ile bu model son buldu.

        Yeni modele uyum sağlayamayan Sovyetler Birliği’nde, ekonominin sorunları toplumsal sorunları da artırdı.

        “Sovyet Ekonomisi 1917-1991: Öncesi ve Sonrası” makalesinin yazarı Mark Hamilton’a göre Sovyet ekonomisinde parasal gelirlerin dağıtımı görece eşitti, fakat para anahtar unsur değildi. Büyük eşitsizlikler, mallara ve hizmetlere erişimde yaşanan ayrıcalıklı uygulamalardan kaynaklandı. Ekmek ya da sosis almak için sırada bekleyen kişiler ayrıcalığı olmayanlardı. Bir şeyleri sıraya girmeden alabilmek için önemli biri olmak ya da önemli birini tanıyor olmak zorundaydınız. Ayrıcalık, kişisel bağlantılar vasıtasıyla satın alınabiliyordu.

        REKLAM

        Sovyetler Birliği, ideolojisini güçlü ekonomisiyle olduğu gibi güçlü ordusuyla da korumak zorundaydı. Bu nedenle birçok ülkede derin etkiye sahip olan Sovyetler Birliği’nin 1979’da Afganistan’ı işgali, ülkeyi çok daha zor bir pozisyona soktu. Afganistan, ‘Sovyetler’in Vietnam’ı’ halini alırken; derin ekonomik problemlerin yükü bir kat daha arttı.

        İKİ ANAHTAR KELİME: PERESTROYKA VE GLASNOST

        Arzın talebe yetişmediği, bir araba almanın yıllarca sürdüğü, bir mont ya da kışlık bot almak için saatlerce kuyrukta beklenildiği, paranın varlığının anlamsızlaştığı, silahlanma yarışının getirdiği maliyetin her geçen gün arttığı, ülkenin en büyük gelir kaynaklarından olan petrolün fiyatlarının 80’li yılların başında çöktüğü bir dönemde; 1985 yılında 54 yaşındaki Gorbaçov Sovyetler Birliği’nin başına geçti.

        Bu genç lider, tüm dönemine – hatta döneminden sonrasına bile – damga vuracak iki politikayı ortaya attı: Perestroyka (yeniden yapılanma) ve glasnost (açıklık).

        Gorbaçov, devletin yönetim sisteminin hantallaştığını ve ihtiyaçları karşılayamadığını düşünüyordu. Ancak 1985 yılındaki konuşmasında buna çözüm olarak piyasa ekonomisini değil, yine sosyalizmi ön plana çıkarmıştı.

        REKLAM

        Ekonomik ve siyasi sistemi yeniden yapılandırma politikası olan Perestroyka, ekonomi alanında bir reform olarak ortaya konurken, daha sonra tüm sistem için uygulanacak bir reforma dönüştü. Gorbaçov için perestroyka, yaşamın tüm alanlarında bir yenilenme yaratmak ve ülkenin ekonomik ve sosyal yönden ilerlemesini araç edinen bir politikadır.

        İlk olarak 1986 yılındaki parti kongresinde bahsedilen glasnost ise, halkın devletin işleyişi ve karar mekanizmasıyla ilgili daha çok bilgiye erişebilmesi amacıyla uygulamaya kondu. Bu politika, özellikle Çernobil felaketinin ardından devlete güvenini yitiren toplumun, şeffaflık politikalarıyla yeniden güven kazanması için oluşturuldu.

        Gorbaçov, perestroyka ve glasnost politikalarıyla Lenin’e bağlı kalarak sosyalizm prensiplerini yeniden inşa edeceklerini savundu. Ancak reformların ışığında, iki düşman yoldaş, Stalin ve Troçki’yi sertçe eleştirdi. Gorbaçov, 1924-1953 yılları arasında Joseph Stalin yönetimi altında yaşanan baskının boyutunu gözler önüne seren tarihi arşivlerin açılmasını emrederek işe başladı.

        SONUN BAŞLANGICI

        Ancak Gorbaçov’un bu politikaları, istenen dönüşümü gerçekleştirebilmesine olanak sağlayamadı. Enflasyon hızla atmaya devam etti. Tüketim mallarındaki kıtlık sürdü. Politikaların çözüm getirmemesinde Sovyet bürokrasisinin hantallığını ve muhafazakârlığını suçlayan Gorbaçov, Nisan 1995'te İstanbul'da verdiği bir konferansta, "Ekonomiyi modernize etmek için kullanamadım. Ekonominin sivil üretime dönüşmesi şeklinde görüşlerimiz paralelinde işletmelerin bireyselleşmesi için çalışmalar yaptık. Ama iktisadi ve idari bürokratik elitler buna karşı çıktı. Sonunda Kruşçev gibi tabansız kalmamak için glasnosta yöneldik" dedi.

        REKLAM

        Sovyet liderinin dünyada şok etkisi yaratan reformları, özellikle Doğu Avrupa ülkelerini temelden sarstı. Reformlar, bürokrasinin hâkim olduğu tek partili sosyal hayatı zorlarken, Doğu Avrupa ülkelerinde çok partili hayata geçişin zemini hazırlandı.

        Polonya ve Macaristan’da başlayan bu ‘demokratikleşme’ hareketleri, birbiri ardına devam etti. Romanya’da kanlı olarak gerçekleşen bu hareket, Sovyetler Birliği’nin müdahalesizliğiyle diğer devletlerde kansız olarak devam etti.

        Berlin Duvarı’nın yıkılmasına, Doğu-Batı Almanya’nın birleşmesine tepki göstermeyen Gorbaçov yönetimi, Doğu Avrupa ülkelerinin bürokrasileri üzerinden ‘koruyucu şemsiyesini’ çektikten sonra rejimler bir bir değişmeye başladı.

        Perestroyka ve glasnost, Sovyetler Birliği gölgesi altında bulunan Doğu Avrupa ülkelerini olduğu gibi; Birlik içindeki cumhuriyetleri de büyük ölçüde etkiledi. Sovyetler Birliği çatısı altında bulunan uluslar, milli taleplerine daha çok sahip çıkmaya başladı.

        Sovyet nüfuzunun bulunduğu tüm alanlarda reformların Sovyetler Birliği’ni güçlendirmek yerine güç kaybına sebep olması, Gorbaçov’a birçok muhalif kazandırdı. Hem muhafazakar kanatla, hem de reformistlerle arası açıldı.

        REKLAM

        SON BİR REFERANDUM HAMLESİ

        Parti kontrolündeki sosyalizm anlayışını kırmak isteyen Gorbaçov, bir referandum fikri ortaya attı. 1990 yılının sonlarında Sovyetler Birliği'nin tüm cumhuriyetlerine yenilenmiş birlik federasyonu için referandum çağrısında bulundu. Sovyet liderinin bu çağrısına 9 cumhuriyet olumlu yanıt verdi.

        17 Mart 1991'de Rusya SFSC, Belarus SSC, Ukrayna SSC, Kazakistan SSC, Kırgızistan SSC, Tacikistan SSC, Türkmenistan SSC, Özbekistan SSC ve Azerbaycan SSC'nde Sovyetler Birliği'nin korunması konusunda referandum (Sovyetler Birliği Referandumu 1991) düzenlendi.

        %80 katılımın olduğu referandumda halkın %77'si Sovyetler Birliği'nin korunması yönünde oy kullandı. Diğer altı cumhuriyette ise merkezi hükûmetler oylamayı reddetmesine rağmen, yerel Sovyet konseyleri seçim sandıkları kurdu. Estonya SSC, Letonya SSC, Litvanya SSC, Moldova SSC, Gürcistan SSC ve Ermenistan SSC hükûmetleri halklarına referandumu boykot etmeleri çağrısında bulundu. Ermenistan ve Gürcistan'da katılım düşük olurken diğer cumhuriyetlerde geçerli sayılabilecek bir katılım oldu. Bu ülkelerde de birlik lehine sonuç çıktı. Ancak bağımsızlık yanlısı hükûmetler bu referandumu meşru kabul etmediler.

        REKLAM

        Referandum sonuçlarına rağmen ülkedeki siyasi kriz azalmadığı gibi, perestroyka politikasının ekonomi ayağı çökünce amaçlanan hedeflere varılamadı. Bu da kaosu getirdi.

        1991 ASKERİ DARBESİ: YELTSİN SAHNEDE

        Tüm bu olanlar, Moskova'daki komünist düzen savunucuları için kırmızı çizginin aşılması anlamına geldi. 1991 Ağustos'unda bir askeri darbe tertiplendi ve Gorbaçov Karadeniz'deki tatili sırasında tutuklandı. Darbe daha sonra bastırıldı ancak kaos artmaya devam etti.

         Image Title 1  Image Title 2
        Description

        Rusya Federasyonu lideri ve Gorbaçov’un eski yardımcısı olan Boris Yeltsin darbeyi bastırdı. Gorbaçov görevine dönmesine rağmen büyük bir meşruiyet krizi ortaya çıktı. Yeltsin yetkilerini aşarak birçok kararname açıkladı ve bir siyasi tasfiye süreci başlattı. Referandum sonuçlarını da iptal ettiğini duyurdu.

        VE SSCB ÇÖZÜLÜR

        8 Aralık 1991'de Rusya, Ukrayna ve Belarus liderleri bir av kulübesinde buluşup 'Bağımsız Devletler Topluluğu'nu kurdu. Bu durum Gorbaçov'u tamamen yetkisiz bıraktı. Ancak Gorbaçov, dağılmayı askeri müdahaleyle bastırmayı tercih etmedi. Gorbaçov, 25 Aralık 1991 tarihinde televizyona çıkarak şu tarihi ifadeleri sarf etti:

        REKLAM
         Image Title 1  Image Title 2
        Description

        “Görevimi kaygı içinde ama umutla bırakıyorum. Tabii ki yapmaktan kaçınabileceğimiz birçok hata vardı ve yaptığımız birçok şey daha iyi yapılabilirdi. Ancak inanıyorum ki günün birinde ortak çabalarımız meyvelerini verecek ve ülkelerimiz kalkınmış, demokratik toplumlara sahip olacak. Herkese iyi şanslar diliyorum.”

        HAİN Mİ? DEVLET ADAMI MI?

        Boris Yeltsin tarafından, ‘sırtından bıçaklandığını’ söyleyen Gorbaçov, bugün hala büyük bir tartışma konusu.

        Bir kesim Gorbaçov’u, “1917 Rus Devrimi’nden doğan ulusallaştırılmış mülkiyet düzeninin sistematik olarak tasfiyesini başlattı. Perestroyka, dış ticaret üzerindeki kısıtlamaları kaldırdı, kilit önemdeki endüstriler için sübvansiyonları sona erdirdi, iş kanunlarını çöpe attı ve Sovyet ekonomisini ve toplumunu kargaşaya sürükledi. Reformlar, devlet varlıklarının toptan yağmalanması sürecini başlattı.” Cümleleriyle tanımlıyor. İhanetle itham edilen Gorbaçov, kapitalizmin altyapısını kurmakla suçlanıyor ve hain olarak anılıyor.

        Bir diğer kesim ise Gorbaçov’un ‘zaten çöküş sürecinde’ olan Sovyetler Birliği’ni tekrar istikrara kavuşturmak için reformlar gerçekleştirmek istediğini, ancak iç ve dış sebeplerden dolayı bu reformların yeterli olmadığını; bunun sonucunda ise istifa ederek bir iç savaşı önlemiş büyük bir devlet adamı olduğu görüşünde.

        1973 yılında ABD'nin İsrail'e verdiği destek nedeniyle Arap ülkelerinin petrol ihracını durdurması ve fiyatların tavan yapması; dünyayı 1929 Büyük Buhranı'nın ardından görülen en büyük krize sürükledi. SSCB, bu kriz sayesinde büyük bir maddi kaynağa sahip oldu. Birliğin çözülüşünün en büyük sebebi olarak, petrol ihracatçısı Sovyetler Birliği'nin bu fırsatı iyi değerlendirememesini, kriz sebebiyle elinde oluşan dev sermayenin ekonomideki yapısal sorunları çözmek yerine ABD ile silahlanma yarışında harcanması kararını veren dönemin lideri Brejnev'i gösterenler de bir hayli fazla.

        REKLAM

        Birçok Rus, yaptığı reformlardan sonra yaşanan kaostan sonra Gorbaçov'u affetmedi.

        30 Haziran'da hastanede Gorbaçov'u ziyaret eden liberal ekonomist Ruslan Grinberg onun için, "Hepimize özgürlüklerimizi verdi ama biz onunla ne yapacağımızı bilmiyorduk" demişti.

        SSCB’nin dağılmasının ardından Yeltsin ile yaşanan geçiş süreci sebebiyle de bolca eleştiri alan Gorbaçov, Rusya’nın komünist politikalardan serbest piyasa ekonomisine geçtiği sancı dolu dönemlerin de sorumlularından biri olarak kabul ediliyor.

        1991'den 1998'e değin Rus ekonomisi her yıl daha da geriledi. Ürünler toplanamadığı ya da dağıtılamadığı için açlık çekildi. Sağlık hizmetlerindeki aksamalar da eklenince, Rusların ömürleri kısaldı. Çok hızlı bir şekilde milyonlarca insan işsiz kaldı. Kızıl Ordu askerlerinin istikrarlı bir iş arayışı içerisinde mafyanın saflarını doldurması ile suç oranları Rus tarihinde görülmemiş bir artış gösterdi. Stabil bir gelecek için umutlarını kaybeden çok sayıda üniversite mezunu kadın fuhuş yapmak zorunda kaldı. Evsizlik dramatik bir şekilde yükseldi, öyle ki, 1993'te her on çocuktan birisi sokakta yatıyordu.

        REKLAM

        ÖLÜMÜNÜN ARDINDAN

        Batı dünyasıyla tarihinin en gergin dönemlerinden birini yaşayan Rusya, Gorbaçov’un ölümünden sonra Batı dünyası liderleriyle benzer şekilde övgü dolu sözler sarf etti.

        Putin, 1990 yılında Nobel Barış Ödülü verilen Gorbaçov'un 'dünya tarihi üzerinde büyük bir etkisi olduğunu' dile getirdi ve 'reformlarının ne kadar önemli olduğunu derinden anladığını' söyledi.

        Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, eski Sovyet liderinin ölümünün ardından Gorbaçov'un "tarihin akışını değiştiren özgün bir devlet adamı" olduğunu kaydetti:

        "Soğuk Savaş'ın sonunu getirmek için herkesten daha çok uğraştı. Dünya, küresel bir lideri ve yorulmaz bir barış yanlısını kaybetti."

        ABD Başkanı Joe Biden da taziye dileklerinde bulundu.

        Biden "Gorbaçov olağanüstü bir vizyona sahipti. SSCB'nin lideri olarak nükleer silahların azaltılması için Başkan Reagan'la iş birliği yaptı. Yıllar süren siyasi baskı döneminin ardından demokratik reformlara kucak açtı. Dünya onun sayesinde daha güvenli bir yer haline geldi ve milyonlarca insan daha büyük özgürlüklere sahip oldu," ifadelerini kullandı.

        REKLAM

        Avrupa Birliği ve birlik üyesi ülkelerin liderlerinden de Gorbaçov'un ölümü üzerine mesajlar geldi.

        Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, Twitter'da paylaştığı taziye mesajında, "Mihail Gorbaçov güvenilir ve saygıdeğer bir liderdi. Soğuk Savaş'ın bitmesinde önemli bir rol oynadı ve Demir Perde'yi indirdi. Özgür bir Avrupa'nın yolunu döşedi" dedi.

        Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, "Gorbaçov'un Avrupa'da barışa olan bağlılığı ortak tarihimizi değiştirdi" dedi.

        Modern çağın en çok tartışılan karakterlerinden olan Sovyetler Birliği’nin son lideri, şimdiye kadar olduğu gibi ölümünden sonra da birçok tartışmanın ana odağı olmaya devam edecek.

        * Haberin görseli AP ve Reuters'tan servis edilmiştir.

        ÖNERİLEN VİDEO
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ