Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Cezaevinde büyüyen çocuklar, yasemin güneri haberleri

        YASEMİN GÜNERİ / HABERTÜRK

        BAKIRKÖY Cezaevi’nde 53 çocuk var. Bunlardan bazıları bebek. Cezaevinde olmalarının nedeni annelerinin işlediği iddia edilen suçlar. Onlarsa annelerinin hem can yoldaşı hem de refakatçisi... “Koğuşta adım atacak yer kalmıyor” diye onlara verilen küçük ranzalar koğuşa alınmıyor. Bu yüzden de anneleriyle aynı yatakta uyuyorlar. Cümleleri anlamaya başladıkları anda, annelerinin ranza komşusu olan cinayet, gasp ya da uyuşturucu zanlılarının anlattıkları hikâyeleri dinleyerek büyüyorlar. Çocuklar için en dehşetengiz olanıysa koğuşta bazen yaralanmalarla sonuçlanan kavgalara tanık olmaları... Tutuklu anneler “Bu yüzden çocuklarımız hırçın, agresif oluyor” diyor.

        OYUN DEĞİL GERÇEK

        Y. daha 3 yaşında... Cezaevinin düzenine o kadar çok alışmış ki; sabah sayımı ya da koğuş aramaları onun en büyük eğlencesi haline gelmiş. Gardiyanlardan önce uyanıp “Koğuş kalk” diye yataktan fırlayarak tutuklu kadınları uyandırmayı oyun haline getirmiş. Annesi, “Arama ve sayımları oyun gibi yaşıyor ama yaşadıklarının gerçek olduğunun da farkında” diye anlatıyor.

        HER KOĞUŞTA BİR ÇOCUK

        Aynı koğuşta birden fazla çocuk kalamadığı için cezaevlerinde kalan çocuklar birbirlerini görme şansına da sahip olamıyor. Cezaevi yönetiminin açtığı kreş çocukların sınırlı zamanlarda yan yana gelmesini, yaşıtlarıyla oynamasını sağlıyor. 4 yaşın altındaki çocuklarsa biraz daha şanslı. Onların yakınları tarafından dışarı çıkarılma şansı var. Bazıları cezaevlerinden çıkıp dört duvar dışındaki hayatı görme şansına sahip olabiliyor. Yakınları olmadığı için çocuklarını dışarı çıkaramayanlar çoğunlukla yabancı mahkûmlar. Onlar hayatı televizyondan ve annelerinin anlattıklarıyla öğrenebiliyor.

        Koruma kararı vardı, eşini öldürdü, bebeğiyle hapiste

        ADI Yeşim. 4 aydır cezaevinde. Suçu, kocasını öldürmek. Oğlu Y. 6 aylıkken cezaevine gelmişler. Oğlu şimdi 10 aylık... “Neden eşini öldürdün, loğusa sendromu mu?” sorusuna “Loğusaydım ama öyle sendrom değil. Ben çocuğum için öldürdüm” yanıtını veriyor. Yeşim, kendisini cinayete götüren olayları şöyle anlatıyor: “Benim koruma kararım vardı. Ama çocuğum olduğu için görmeye geliyordu. Tartışırken çocuk aramıza sıkıştı. Çocuğumun bir rahatsızlığı vardı. Bu nedenle çocuğu istemiyordu. Ben de boşanmak istiyordum. Bana şiddet uyguladı. Boynumda hâlâ kemer izleri var. Beni boğuyordu. Bebeğimi de boğuyordu. Mutfak bıçağıyla bıçakladım. Şah damarını kesmişim. Henüz mahkûm olmadım. Dava devam ediyor.

        ‘AİLEM BELKİ KABULLENİR’

        Oğlunu, hem eşinin hem de kendi ailesinin istemediğini söylüyor ve devam ediyor: “Çocuğum yüzünden katil olduğumu düşündükleri için görüşe bile götürdüğümde istemiyorlar. Kıyafet sıkıntısı yaşıyorum. Ailemin maddi durumu iyi. Ancak çocuğu görmek istemedikleri için ona kıyafet getirmiyorlar. ‘Çocuğu kayınvalidene ver’ diyorlar. Ben de vermek istemiyorum. En büyük korkum 6 yaşına gelince çocuğumdan ayrılmak zorunda kalmam. Belki ailem o zamana kadar kabullenir. Günde 3 tane depresyon hapı alıyorum. Bir kez çocuğumu dışarı çıkardı ailem. Bir daha almak istemedi. Çocuğuma baktıkça beni hatırlayıp üzülüyorlarmış. Bir daha almak istemediler.”

        ‘BABASINI ÖLDÜRDÜĞÜMÜ ONA ANLATMAYACAĞIM’

        Yeşim, oğlunun her resme “Baba” dediğini söylüyor. En büyük sorunuysa çocuğunun sağlığı. Bazen ateşi 41 dereceye kadar çıkıyor. Yemek sorunu ve oyuncak olmaması da cezaevinde bulunan her anne gibi etkiliyor Yeşim’i... “Tek oyuncağımız telefon kartları. Hiç oyuncağımız yok” diyor. “Babasını oğluna nasıl anlatacaksın?” sorusuna “Hiç anlatmayacağım. Babasını öldürmem ve onun için öldürmem... Bunu nasıl anlatırım ona? Eğer bir gün tahliye olursam yurtdışına gitmek isterim. Türkiye’de yaşarsam nasıl anlatırım?” diye yanıt veriyor. Yeşim, geriye dönüp baktığında en büyük hatasını sorgulamış. Çocuk ve doğum sürecinin sorunlu geçmesinin eşiyle kendisinin psikolojisini bozduğunu söylüyor. Kadınlara en büyük tavsiyesi, “Ne olursa olsun çalışın. ‘Hamile kaldım’ deyip işten ayrılmayın. Boşanmaya çalıştığınızda eşinizin eline baktığınız için sorun yaşıyorsunuz” oluyor.

        ‘HAPPY ŞARKISIYLA ÇOK MUTLU OLUYOR’

        Yeşim cezaevi hayatına ilişkin şunları da söylüyor: “Benim televizyonum yok. O yüzden çocuğum izleyemiyor. Müzik dinliyor. Ne kadar ağlarsa ağlasın ‘Happy’ şarkısında dans ediyor. Doğum gününü ilk olarak burada kutlayacağız. Bisküviden pasta yapacağız. Pet şişeye krem şantiyi koyup çırpıyoruz. Dışarıdaki pastalardan daha güzel oluyor. İçli köfte bile yapılıyor. Maruldan sarma sarılıyor. Ayran çorbası yapılıyor. Ekmek içiyle içli köfte yapıyorlar. Yemeklerin içindeki etleri ayıklayıp kıymaya dönüştürüyorlar. Haşlanmış patatesi kızartıyoruz. Makarnayı tekrar haşlayıp semaverde yeniden salçalı yapıyoruz. Cezaevindeki marketten bir kilo istediğiniz zaman yarım kilo geliyor. Elma istiyorsunuz, armut geliyor. Bu nedenle gelen her şey istediğinizden farklı oluyor. Güneş görmediği için çocuğumda yaralar çıkıyor. Vitamin eksikliğinden kaynaklanıyor. Ocak, tencere en büyük eksikliğimiz. Günde 2 saat bile olsa çocuklara camın önünde dışarıyı görme hakkı tanınsın.”

        ‘SÜREKLİ OYUN İSTİYOR’

        SERVET 32 yaşında... Uyuşturucu satmak suçundan 6 yıl hapse mahkûm olmuş. 20 aydır cezaevinde. 4 yaşında oğlu P.’yle beraber kalıyor. İlk kez girmiş cezaevine. 2006’da mahkûm olmuş. Yargıtay cezayı onayınca, çocuk olduktan sonra girmek zorunda kalmış. 3 çocuğu var. Bir çocuğunu yurda vermek zorunda kalmış. Eşiyle ayrı yaşıyorlar. Çocuğunun hiperaktif olduğunu ve sürekli oyun istediğini söyleyen genç kadın, cezaevinde yaşadığı sıkıntıları şu sözlerle anlatıyor: “Burada her şey kısıtlanıyor. Bu nedenle asabi. Hiçbir şeye ellemesine izin vermiyoruz. Çocuğum bisiklet istedi. Ama olmadı. İçinde ukde kaldı. Bir park göremedi. Kreş açıldıktan sonra parkla tanıştı. Elimden geldiğince çikolata alıyorum. Saplı şekere izin verilmiyor. Balona da izin verilmiyor. Bu ikisini istedi. Ama olmadı. Kaldığı yerin cezaevi olduğunu bilmiyor. Suç işlediğimi bilmiyor. ‘Annem para çalmış, o yüzden buradaymışız’ demiş. Oğlum beni hırsız yaptı. Uykudan her kalktığında ‘Haydi kalk gidelim’ diyor. Nereye gideceğiz? Kreş açılmamış olsaydı çok büyük bir sorunumuz olacaktı. Sadece çocuklarıma kendimi adayacağım. Tahliye olunca tek yapmak istediğim şey çocuklarımı parka götürüp yemeklerini yapmak olacak.”

        KIZININ SEVGİLİSİNİ ÖLDÜRDÜ, CEZASINI BEBEĞİYLE ÇEKİYOR

        4 çocuk annesi Ayşe R., 16 yaşındaki kızının sevgilisini öldürmek suçundan hapse girmiş. Eşi de aynı suçtan Silivri Cezaevi’nde kalıyor. Oğlu E. 6 aylıkken tanışmış cezaevi koşullarıyla. “Bir anlık öfke değildi. Kızımın erkek arkadaşı evime gelmişti. Böyle bir şeye izin veremezdim ‘Namus’ deyip öldürdük. “Gecenin yarısı bize gelmemiş olsaydı o kadar takmazdım, ‘namus’ diye. Uykudan uyanıyorsun ve şuurunu kaybediyorsun. Kim görse aynı şeyi yapardı” diyerek eşiyle işledikleri cinayeti anlatıyor ama ekliyor: “Yine de pişmanım.”

        'BEBEĞİM SİGARA PAKETIYLE OYNUYOR’

        Ayşe R., dört duvar arasında 1.5 yaşını dolduran bebeğiyle yaşadıkları sorunları şöyle anlatıyor: “Çocuğumun ihtiyaçlarını karşılayamıyorum. Bir meyveli yoğurt alamıyorum. Bezini ve mamasını karşılıyorlar. Ayda bir paket mama veriliyor. Normalde haftada 2 paket mama gidiyor. Çocuğun oyuncağı yok. Sigara paketleriyle oynuyor. Mama ve oyuncak ihtiyacını karşılayamıyorum. Yerlerde emekleyerek yürümeye başladı. Bazen battaniye serdim. Bazen betonda emekledi. Yatak yok. Yanımda yatıyor. Birkaç kez cezaevi dışına çıktı çocuğum.” Ayşe R., çocuğunu dışarıdaki yakınlarına neden bırakmadığınıysa şöyle anlatıyor: “Dışarıda çok yakınım var ama bebeğim bensiz durmuyor. Beni görmeyince sürekli ağlıyor. Bazen kardeşlerinin yanına gönderiyorum ama döndüğünde zayıflamış ve hastalanmış oluyor. Oyuncaksız duruyor, annesiz duramıyor. Dışarıda 3 çocuğuma yakınlarım bakıyor. Bebeğimin cezaevinde büyürken ilk sözü ‘Baba’ oldu. Babasını fotoğraflardan tanıdı. ‘Baban nerede?’ deyince fotoğrafı gösteriyor.”

        ‘REKLAMDAKİ CİVCİVİ BENDEN İSTİYOR’

        “Sizi en çok üzen ne oldu?” sorusunu Ayşe R. şöyle yanıtlıyor: “Çocuk şampuanı reklamlarındaki oyuncak civcivlerden istiyor. Cezaevine gelen oyuncaklar kontrol ediliyor. Kontrol edilince de kırılıp parçalanıyor. Bu nedenle oyuncak sokulması yasak. Oğlum, reklamlarda gördüğü plastik civciv oyuncaklarla ancak cezaevinden çıktıktan sonra oynayabilecek. Cezaevindeki yemekleri yemiyor. Hazır çorba alıp yediriyorum. Ocağımız olmadığı için su ısıtıcılarıyla bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Sütü ısıtamıyorum. Çorba yapamıyorum. Paslı su geliyor musluklardan. Çocuğu yıkarken bile korkuyorum. Çok sık hastalanıyor. Sürekli doktor olmuyor.” 6 yaşına gelince çocuğundan ayrılma endişesini taşıyan Ayşe R., duygularını şöyle dile getiriyor: “Ben onsuz cezamı nasıl tamamlayacağım? Umarım oğlum 6 yaşına gelmeden çocuklarıyla cezaevinde kalan anneler için yeni bir düzenleme yapılır.”

        BİTTİ

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ