HT Cumartesi'de Mete Aker, Jim Carrey'nin eserlerini kaleme aldı.
Resim yapmaya başladığımda o kadar çok tuval dolmuştu ki hareket edecek yer kalmadı. Resimler evimin her yerindeydi. Evin mobilyaları haline gelmişlerdi, üzerlerinde yemek yiyordum.” Bu sözleri ressam olarak tanıdığımız biri değil, filmleriyle tanıdığımız aktör Jim Carrey söylüyor. Onun komik ve çılgın kişiliğinin altında aslında derin bir sanatçı yatıyormuş. Carrey’nin bu yönünü yansıtan ‘Carrey’nin Öteki Yanı’ başlıklı resim sergisinin prömiyeri, Las Vegas’ta 23 Eylül’de yapılacak. Ünlü oyuncunun ressamlık tutkusu, David Bushell’in hazırladığı “I Needed Color” adlı kısa belgesele de konu oldu. Jim Carrey’nin 1 yıldır sinemada yer almamasının nedeni de bu uğraşıymış meğer. Belgeselde Carrey, büyük bir tutkuyla kimi zaman eserlerinin üzerine başka bir renk katmaya çalışırken, kimi zaman da ufak darbelerle son rötuşları yapı- yor. Anlattığına göre, New York’ta kendisini depresif hissetiği anlarda renge ihtiyacı olduğunu düşünmüş.
BİR KALPTEN HZ. İSA’YA KADAR ÇEŞİTLİ ESERLER
Belgeselde Carrey’nin atölyesindeki eserlerin birinde Hz. İsa’yı resmettiğini, hemen arkasında ise bir kalp resminin durduğunu görüyoruz. Farklı temalardan etkilenen sanatçı, “Acaba ne anlatmak istiyor?” sorusu akıllara gelebilir. Carrey, bu sene Jimmy Kimmel’a katıldığı programda resimlerinin bazılarını kısa da olsa anlatma fırsatı buldu. Bir resminde hayatın çeşitli ruh hallerini anlattığını belirtirken, bir bebeği çizdiği resmindeyse enerjinin ortaya çıkmasını anlatmaya çalıştığını söylüyor. Belgeselde ise Carrey’nin neden resme başladığı ve vakit harcadığının ipuçlarını bulmak mümkün. Carrey, “Resimlerimin renklerine bakarak neleri sevdiğimi anlatabilirsiniz. Bazılarının karanlıklığıyla iç dünyamı anlatabilirsiniz. Bazılarının parlaklığıyla neler istediğimi anlatabilirsiniz. Bana ne öğretiyor bilmiyorum ama beni donduruyor. Gelecekten, geçmişten, pişmanlıktan, kaygıdan uzaklaştırıyor” diyor. Carrey, birini sanatçı yapan şeyin kendi iç dünyalarının modellerini üretmeleri olduğunu söylüyor. Yapılan işin de sanatçının duygularından, ihtiyaçlarından ya da insanların neye ihtiyacı olduğunu hissetmelerinden ortaya çıktığını savunuyor.
Jim Carrey’nin görsel sanatlara merakı aslında çok eskilere dayanıyor. Çizim işine çocukken başlamış. O, çocukken zamanının yarısını oturma odasında, yarısını da kendi odasında geçirdiğini ifade ediyor. Odasındaki vakti şiir yazarak ve çizim yaparak geçiriyormuş. Bu esnada belgeselde çocukken çizdiği zürafa resmi ekrana geliyor ve Carrey, “Ceza olarak odasına gönderilen bir çocuk değildim çünkü odam benim için cennetti” diyor. Aynı zamanda heykel de yapıyor. Carrey, “Her zaman heykel yapıyordum ama resimle uğraşmıyordum. Bir anda 6 yıl önce kırık bir kalbi onarmaya çalışırken belki de resim yapmalıyım dedim” diye konuşuyor. Sabahın 05.00’inde elindeki heykelciğin ufak detaylarıyla uğraşırken buluyoruz onu belgeselde. Oyuncu, ayrıca grafiti de yapıyor. ABD’de sokakta grafiti yaparken görüntüleri var. 2014’te katıldığı The Ellen Show’da da stüdyonun zeminine grafiti yapmıştı. Bu tabloları Türkiye’deki güncel sanat galerilerinden birinde görmek çok iyi olurdu. Hem kimbilir, Carrey de buradan kendine katacak bir parlaklık ya da karanlık bulabilir...
‘Jim’i rahat bırakın’
Carrey’nin eserlerini başarılı ve ilginç bulanlar bir yana, oldukça sert eleştirenler de var. Mesela Guardian’da bir makale, “Jim Carrey’nin sanatı neden bir Hollywood starının yağlı boyadan uzak durması gerektiğine kanıt?” başlığıyla yer buldu. Yazıda, Carrey’nin bunu deneyen ve başarısız olan ilk yıldız olmadığı ifade edildi. Hatta, “Carrey iyi ya da kötü bir komedi oyuncusu olabilir ancak şaşırtıcı derecede kötü bir ressam ve heykeltıraş” denildi. Yazıda bazı rockstarların resimlerinin başarısızlığından da bahsedildi. Ancak bu yazı yazıldığıyla kalmadı. Habere internet sayfasından yorum yazanların çoğu yazarın fikirlerine katılmadıklarını belirtti. Hatta eserleri harika bulanlar da tepki gösterdi. “Bu onun için terapi, rahat bırakın” yorumu dahi var.