Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Aşk yüzyılı bitti, seks yüzyılı başladı

        Başlık fazlasıyla can sıkıcı değil mi? Bence de öyle. Dün oturduğum kafede yan masada bir delikanlı diğerine “öyle güzel gülüyordu ki aklımdan çıkaramıyorum” diyordu. Belli ki yüreği kanatlanıp gitmiş ve o gülücüğe konuvermiş.

        Eskiden olsa duyduğum bu söz derin bir “ah” çekmeme neden olabilirdi, “ah aşk sen nelere kadirsin!” Ama şimdi epeyce güldüm. Hatta dönüp “Delikanlı, sık dişini bu aşkın değil, seksin daveti” diyesim bile geldi de arkadaşım beni tuttu. Geçenlerde “Bir aldatma olayı yazacağım ki, aldatılan bile gülmekten ölüyor” diye yazmıştım da, onca siyasi yazıdan daha çok bu konuyu merak etmiştiniz. Merakınızı gidereyim: Bir sabah arkadaşım Ayşe’nin (ismi ben uyduruyorum ama olay aynen gerçek) kapısı çalınıyor. Kapıdaki Ayşe’nin kocasının sekreteri. Sekreter ilk kez eve geldiğinden bizimki hafif şaşkın içeri davet ediyor. Bir de kahve yapıyor. Konuk “Size anlatmam gereken bir şey var” diyor. Bizimki “dinliyorum” diyerek karşısına oturuyor. Sekreter doğrudan konuya giriyor: “Kocanızdan şikayetçiyim. Beni diğer bürodaki sekreteriyle aldatıyor.” Tavrında utanma, sıkılma zerre yok. Ayşe şokta. Çünkü kocasının iki ayrı bürosu, iki ayrı şirketi ve iki ayrı sekreteri var. Bürolardan birinde öğleye kadar kalıyor, öğleden sonra da diğer büroya geçiyor. Aldatılmaktan şikayetçi olan öğleden sonraki sekreter. Ayşe “pardon” diyor, “Benim kocam seni sabahki sekreterle mi aldatıyor?” Sorusunun komikliği şoku atlatınca aklına geliyor elbette. Kız hiçbir utanma belirtisi göstermeksizin “evet” diyor, “Bunca zaman katlandım ama artık katlanamayacağım, onun için size haber vermek istedim. Bir şeyler yapmanız lazım.” Ayşe, ilişkiyi ayrıntılarıyla, seks pozisyonlarını bile uzun uzun anlatan kızı yolcu ederken “Merak etme, söylerim bir daha yapmaz” demiş. Durumu bana anlatırken de bu lafını “Edepsizlik çamuruna batmış birine başka ne diyebilirdim ki?” şeklinde açıkladı. Bizimki bir de araştırıyor ki kocası yalnızca iki sekreterle olsa iyi, geçen yıl eve temizliğe gelen kadınla da işi pişirmiş. Boşanma davaları sürüyor. Tuhafı adam boşanmak istemediğinden dava da bitmiyor. Ayşe yüzünde acı bir tebessümle “Düşünebiliyor musun? Sevgilisinin biri diğerini bana şikayet ediyor. Beni karısı olarak hesaba katan bile yok” demiş ve eklemişti “bu adamı heyecanlandırmak için özel iç çamaşırları aldığımda ‘sen fahişe misin de bunları alıyorsun’ diye bana kızıyordu, biliyor musun?” Elbette kocanın durumu bir yanıyla psikiyatrlık ama diğer yanıyla seksin yalnızca aşkın değil, utanma, edep gibi ahlaki duyguları da yok etmesi. 19. yüzyıl büyük aşkların yüzyılıydı. Geride pek çok şiir ve roman bırakan büyük aşkların. 20. yüzyılın önemli bir kısmı da öyleydi. Ama 21. yüzyıl aşkın çöpü boyladığı yüzyıl. “Her çağda seks önemlidir” diye e-posta gönderenleriniz olacak, onlara hatırlatmak istediğim bu yüzyılda seksin yalnızca seks, çiftleşme anlamında hüküm süreceği. Bağlantısız, vaatlerden uzak. O an ve orada. Sonrası yok. Eğer aynı kişiyle iyi seks yapılmışsa belki birkaç kez daha aynı kişiyle olacak. O kadar. Etrafınıza bakın “elektriğimiz tuttu” sözlerinin çoğaldığını göreceksiniz. Bu elektrik meselesi bağlılığı ifade eden “tutku”nun yerini aldı. Yarın elektrik birden bire kesiliverir ve kimse kimseyi suçlamaz. "Seni seviyorum" demek "Benimle seks yapar mısın?" demekle neredeyse aynı anlama geliyor. Etrafınıza bakın en uzun ilişkinin (evlilik demiyorum) ömrü bir yıl. Dahası geçenlerde bu yüzyılın mantığını açıklayan iki kitap (daha pek çok var) haber yapıldı. Biri “Just Do It (Sadece Yap)” idi. Diğeri “365 Nights.” Her ikisinin de konusu sürekli seks yaparak evliliği kurtarmak üzerineydi. Üst üste seks yapmak evliliği kurtarır mı? Bence kurtarır. Ama bu kitapların yazarlarıyla gerekçem aynı değil. Onlara göre sürekli sevişme birbirlerine şefkati artırıyormuş. Bence öyle değil. Bu kadar seks adamı seksten soğutacağından başka kadınlar kabus gibi geleceği için. Neyse benim tavsiyem; öyle “Benim kocam yapmaz”, “Benim karım asla”, “Benim sevgilim hiç yapmaz” türü cümleler kullanmamanız. Her kadın ya da adam seks için fırsatlar uygunsa yapar. “Benimki yapmaz” deyip de milleti kendinize güldürmeyin.

        AKLIMDA KALAN Sinan Aygün’ün serbest kaldıktan sonraki durumu: Bilmiyorum bunu söylemek Ergenekon savcılarını kızdırır mı ama ben ATO Başkanı Sinan Aygün’ü severim. Enerjisine imrenirim. Serbest bırakılınca da koşarak kapısına gidip “geçmiş olsun” demedim ama çok sevindim. ATO’da yaptığı konuşma çok başarılıydı. Polise, yargıya güvenini, devletine bağlılığını anlatan sakin bir konuşmaydı. Orada bıraksa çok daha iyi olacakken geçmiş olsun ziyaretlerine gelenlere içeride yaşadıklarını anlatması kendisini sıkıntıya sokmaya başladı. Özellikle gazetecilerin ziyaretinde onların dostluklarına güvenip, gazeteciliklerini unutunca söyledikleri yazıldığında “öyle söylemedim” açıklamaları yapmak zorunda kaldı. Kendisine kaç defa “söz ağızdan çıkmadan dil ağızda yedi kez çevrilmeli” dediğimi hatırladım da.

        nuranyildiz@haberturk.com

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ