Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bafta Ödüllerini beklediğimize değmedi. Bu kez farklı olmasını ummuştuk, ama beklentimiz maalesef bizi farklı noktaya getirdi. Bilinen gerçeklikten her ne kadar kaçmak istesek de, ondan kaçış olmadığını bilmeliydik, ama bir umuttur diye bekledik yine de... Oscar'ın belli bir çatısı var artık. Bu çatıda haklı ya da haksız sebeple kimlerin kazanacağı belli, dolayısıyla fazla tantana yapmıyoruz. İçimizde Oscar'a dair heyecan yok, Oscar da olup da, Bafta ve Altın Küre'de olmayan dallar konusunda yorumda bulunuyoruz. O dallarda gerçekten adaletli sonuçlar ortaya çıkıyor, bunu yadsıyamayız. Bafta için en sevindiğimiz ise "Birdman"in sadece "En İyi Sinematografi" dalında ödül alışı oldu. "Birdman"den daha fazlasını beklemek de büyük bir hata olurdu.

        Bafta Ödülleri nihayet sahiplerini buldu, gerçekten de sahiplerini buldu mu? Tartışmak lazım. Şu bir gerçek ki; Oscar'a doğru giden yolda Bafta güzel bir örnek teşkil etti. Artık Oscar ödüllerini kimlerin kazanacağını tahmin etmek güç değil.

        'En İyi Yönetmen' ve 'En İyi Film' her zamanki gibi "Boyhood"a gitti. Bekliyor muyduk bu sonucu? Hem evet, hem de hayır! Filmin uzun sürede çekilmesi dışında hiçbir sinemasal altyapısı olmadığı gibi, bir de ajitasyona başvuruyor. Çocuk kavramını merkeze çekerek, Amerikan yaşantısına ve aile yapısına yeşil ışık yakıyor. Yani yönetmen-yazar Linklater kendi sularında yüzüyor, farklı bir bakış açısı geliştirmediği için de, film sıradan bir dramatik filme dönüşüyor. Filmin en büyük artısı bir çocuğun büyümesini, çevre ile ilişkisini ve sıcak aile yaşantısını, gayet sade bir dille ortaya koyması. Film zor trüklerle sizi dolambaçlı yollara itmiyor, tam tersine var olanı, gayet net bir şekilde seyirciye gösteriyor. Bu da Oscar için iyi bir avantaj!

        YİNE Mİ LİNKLATER!

        Anlatacaklarını çapraz kurgu ile anlatmak yerine, basit bir kurguyla anlatmayı tercih eden Linklater, sanki 'ödüller benim diye' haykırarak kendi ruhundan kopanı ortaya koyuyor. Aslında Linklater Altın Küre, Bafta ve Oscar'ın mantığını iyi çözmüş olsa gerek ki, ona göre bir film yapmış. Linklater ne yazık ki tek bir perspektiften bakıyor olaya, onu yargılamıyoruz, çünkü Ödül Törenleri karmaşık ve Avrupai filmlere sıcak bakmıyorlar.

        Amerikan Rüyası ile filmi kuşattınız mı, ödül törenine giden yolda iyi bir adım atmışsınız demektir. Sırf ödül almak için bir film yapıyorsanız, zaten belirli kriterleri çoktan yiyip yutmuşsunuzdur, ama bazen sürprizli durumlarla da karşılaşabiliyoruz ve ummadık taş baş yarıyor. Örneğin 'En İyi Orijinal Senaryo' dalındaki ödülü Wes Anderson'ın kazanacağını beklemiyorduk, adalet bu dalda yerini buldu.

        Bafta'da Wes Anderson'ın yönetmen ve film şansı yüksek gözüküyordu, ama kırmızı halıdaki konuşmalardan kazanamayacağına kanaat getirdik, bunun nedeni de çoğu ünlünün "The Grand Budapest Hotel" filmini ağza bile almamalarıydı, filmi hep geri plana ittiler. Film hakkında şöyle bahsettiler: "çok güzel bir prodüksiyon tasarımıydı" Öyle mi, bu kadar mıydı? The Grand Budapest Hotel" çoğu kişinin belki de üçüncü tercihiydi. Bafta bile ödülü Linklater'a veriyorsa söyleyecek çok fazla söz yok. Demek ki sadece her şey fazla Avrupai düşünmekle ilgili değilmiş, bu danışıklı dövüşte yaşanacaklar önceden belirlendiği için biz yine saf dışı bırakıldık. Ödül sahipleri her ne kadar mutlu da olsalar, asla gerçeği değiştiremezler. Bugün ödülü ellerine aldılar belki, ama ileride ödül kazanmayı hak eden isimler onları sollayabilirler.

        BÜYÜK ÖDÜLLER YERİNE GİTMİŞ, PEKİ YA KÜÇÜK ÖDÜLLER?

        Zaten Akademi her zaman ödül almaması gerekene ödül vermiyor mu? Büyük ödüller her zaman Akademinin yüceltmek istediği kişiye gidiyor, küçük ödüllerse tam tersi. Küçük ödüllerden kastımız yan dallar...

        Buradan yola çıkarak kazanan yan dallardan bahsedelim. 'En İyi Müzik', 'En İyi Makyaj', 'En İyi Prodüksiyon Tasarımı' ve 'En İyi Görüntü Yönetimi' "The Grand Budapest Hotel" filminin oldu. Bilinen bir sonuç olduğu için çok da şaşırmadık. Çünkü filmi bu gözle değerlendirdiler, bakış açıları biraz tekdüze olduğu için, bardağın dolu tarafını göremediler, bardağın boş tarafını gördüler maalesef. Eminiz ki, Oscar için de böyle olacak. Yine de hak ettiği ödülleri kucakladı. "The Grand Budapest Hotel" filminin dezavantajı "Boyhood" gibi bir filmle yarışması oldu, belki karşısında "Boyhood" olmasaydı daha çok ödülle geceyi kapatırdı. Kısmetsizlik işte!

        'En İyi Görsel Efekt' ödülü doğru adrese gitti mi peki? "The Hobbit: Best Of The Five Armies"in alamayacak olduğunu düşündüğümüzde, gayet mantıklıydı. Çok fazla rekabet yaratacak alternatif film yoktu, olmadığı için de Christopher Nolan'ın "Interstellar" filmine gitmesi bildiğimiz yollarda yüzdüğümüzün gerçeğini yüzümüze sert bir şekilde vurdu.

        THE THEORY OF EVERYTHİNG FİLMİNE DE ÖDÜL VAR!

        Gecenin diğer galibi ise "The Theory Of Everything" filmindeki performansı ile Eddie Redmayne olurken, hanelerine 'En İyi Uyarlama Senaryo' ve 'En İyi İngiliz Filmi' ödüllerini ekleyen yönetmen Anthony McCarten ile senarist James Marsh "The Theory Of Everything" filminin başarısını ortaya koydular. Ünlü fizikçi Stephen Hawking ile eşi arasındaki hikâyeye yelken açan film, aşk ve teoriyi aynı anda kadraja alıyor ve şunu soruyor: Hangisi daha üstün, teori mi, yoksa aşk mı? Eddie Redmayne'nin böylesine yükselmesine şaşmamalı! Ama anlayamadığımız bir nokta var o da, neden "Jupiter Ascending" gibi bir filmde oynadığı... Başarısız bir filmi filmografisine yazdırması kariyeri açısından iyi değil.

        'En İyi İngiliz Filmi'nin "Paddington"a gideceğini umut etmiştik, ama o da bizi hüsrana uğrattı aynı Anderson gibi... Ama bu sadece bir öngörüydü, olmayacağını bile bile yine de "Paddington" üzerine yatırdık bahsimizi...

        'En İyi Kurgu' konusunda da beklediğimiz çıkmadı. "Whiplash" ve kurgu ne alaka? Kurgusu başarılı çok daha iyi filmler vardı listede, neyse diyerek devam ediyoruz. 'En İyi Ses' dalındaki ödülü "Whiplash"ın alması ise tam yerli yerindeydi, aksi olsaydı gerçekten de bozulurduk çünkü filmin tüm özelliği ses ile ilintili...

        Gelelim diğer büyük ödüllere... 'En İyi Erkek' ve Kadın Oyuncu' dalındaki çekişmeden kendilerine paye çıkartan Eddie Redmayne ile Julianne Moore ise, beklediğimiz bir ölçüde hareket ederek, Oscar'daki tahtlarını garantilediler! O halde Bafta'yı Oscar için, bir basamak olarak görebilir miyiz, neden olmasın? Bafta bile kime ödül vermesi gerektiğini öğrendi, koşullara o da uyuyor bundan böyle... 'Yardımcı Kadın ve Erkek Oyuncu' için de yorumu size bırakıyoruz.

        Genel itibariyle; Director's Guild Award Of America (DGA- Yönetmenler Birliği), The Producers Guild of America (PGA-Yapımcılar Birliği) ve Screen Actors Guild (SAG-Sinema Oyuncular Birliği) ödülleri bu yukarıda yazdıklarımız çerçevesinde, rotasını çizmeyerek, çeşitli görüş açılarıyla Bafta'dan ve Oscar'dan ayrılıyor. Sonuçlar hep tahmin etmediğimiz yönde...

        Bafta'dan Oscar'a doğru yol alırken şunu unutmayalım: Oscar her zaman duygusal, dramatik ve melodramatik filmlerin öncülüğünü üstleniyor. Oscarlık film mutlaka belirli bir yere dokunmalı ve bazı gerçekleri ajite ederek anlatmalı, işte o zaman Oscar alması daha kolay oluyor. Oscar komplike filmleri, her nedense sevmiyor. Büyük bir ayrım var! Geçen yıl Oscar ödülü olan "12 Years A Slave" filmine empati ile yaklaşmıştık, ama bu yıl empatiden fazlası gerekli.

        Oscar'ın eskiden tercih mekanizması çok farklıydı, zamanla bu mekanizma bozulmaya başladı, artık Oscar'sız filmler Oscar'lı filmlere nazaran daha dikkat çekici.

        Sonuç itibariyle; Bafta havası sönen bir balondan farksızdı. Oscar'da da benzer bir tablo olacak gibi gözüküyor. Ama Oscar'da şansı yüksek olan "Birdman" atağa geçerek rakiplerine fark atabilir, filmin dağıtımcısı 'Fox Searchlight Pictures', "The İmitation Game" filminin dağıtımcısı 'Weinstein' gibi ödül savaşına müdahil olabilir. "Birdman" Oscar'ı almayıp The "İmitation Game" alırsa matematik kazanmış olur. En azından "Birdman" gibi tek hamlelik bir film Oscar'ı alacağına "The İmitation Game" alsın daha iyi. Oscar bir değişiklik yapıp gönlümüzün Oscar'ına ödül verirse tüm tahminler boşa çıkar ve bir ilk yaşanır. Herkese sabırlı beklemeler!

        Bafta ödüllerini kazananlar:

        En İyi Film: Boyhood

        En İyi Yönetmen: Richard Linklater (Boyhood)

        En İyi Erkek Oyuncu: Eddie Redmayne (The Theory Of Everything)

        En İyi Kadın Oyuncu: Julianne Moore (Still Alice)

        En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: J.K. Simmons (Whiplash)

        En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Patricia Arquette (Boyhood)

        En İyi İngiliz Filmi: The Theory Of Everything

        En Orijinal Senaryo: The Grand Budapest Hotel

        En İyi Uyarlama Senaryo: The Theory Of Everything

        En İyi Animasyon Filmi: The Lego Movie

        En İyi Sinematografi: Birdman

        En İyi Belgesel: Citizenfour

        En İyi Yabancı Film: Ida

        En İyi Prodüksiyon Tasarımı: The Grand Budapest Hotel

        En İyi Görsel Efekt: Interstellar

        En İyi Makyaj ve Saç: The Grand Budapest Hotel

        En İyi Kostüm Tasarımı: The Grand Budapest Hotel

        En İyi Ses: Whiplash

        En İyi Montaj: Whiplash

        En İyi Müzik: The Grand Budapest Hotel (London, City of)

        Diğer Yazılar