Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bugüne kadar birçok oyun beyazperdeye uyarlandı, kimileri iş yaptı, kimileri yapmadı. En çok iş yapanlardan biri ise “Resident Evil” serisi oldu, tabi o da bir yere kadar… Eğer bir oyun ya da film gereğinden fazla uzatılıyorsa orada biraz durmak gerek, çünkü ipin ucu kaçıyor. Umarız beğeniyle izlenen “Warcraft” için aynısı olmaz. Warcraft’ın oyun yapılması hem sevenlerini memnun etti, hem de bundan sonrakilere ön ayak oldu. Biliyoruz ki, içinizden keşke diğer oyunlar ın da filmi yapılsa diyor ve heyecanlanıyorsunuz ama bazen şartlar el vermiyor. Örneğin 90’lı yılların en ünlü oyunlarından biri olan “Grim Fandango” bir türlü beyazperdeye adapte edilemedi, zira satın alma haklarında sorun yaşandı. Bu bilgiyi de verdikten sonra sizi uzun süredir beklediğiniz “Warcraft” filmiyle baş başa bırakıyoruz.

        ''Hayat bir tiyatro sahnesive bizler debizeverilen rolleri oynamaya çalışan birer figüran.” demiş William Shakespeare… Ne anlamlı bir söz! Tiyatro ve sinema gerçeğin yansıması olduğu için bizi hayal ve gerçek arasında bir yere yollayarak vakit geçirmemizi sağlıyorlar. Hayal ve gerçek arasındaki ince çizgide zaman zaman gülüyoruz, zaman zaman da hüzünleniyoruz, bizim için oradan daha huzurlu bir yer yok belki de…

        O yer her ne kadar sanal gerçeklikle ilintili olsa da, orada kendimizi kaybedip gerçek olduğunu düşünmeye başlıyoruz. Teknoloji böyle bir şey işte! Bu konuyu niye açtık diye varsayımda bulunduğunuzu tahayyül ederek açıklamaya geçiyoruz. Çocukluğunu bilgisayar oyunları ile geçiren çok fazla genç var, o oyunlarla yatıp kalkanlardan hiç bahsetmiyoruz bile. Düşünsenize bir gencin oyunun büyüsüne kapılarak 3 gün boyunca hiç yemek yemeden oyun oynadığını… Artık o hale geldik ve durum gittikçe kötüleşiyor, neredeyse sorunun önünü kesmek imkânsız… Peki, bunun sorumlusu kim? Tabi ki teknolojiyi günümüze getirenler! Teknolojisiz olmuyor belki ama, haddinden fazla teknoloji ile haşır neşir olmak da insanı bir yerden sonra tüketiyor ve insan kendi kendini teknolojiye tutsak ediyor. Gerçekten filmlerde ve bilgisayar oyunlarında öyle bir efsun var ki, kendinizi mengenenin içine sıkışmış bir şekilde hissediyorsunuz. Sanallığın en büyük resmi de bu değil mi?

        SANMAK KÖKÜNDEN GELEN SANALLIK

        Az önce anlattıklarımızı göz önünde bulundurarak detaylı bir şekilde sanallık üzerinde duralım. Latincedeki‘virtualis’ kökeninden gelen sanallık, gerçekte var olmayan kavramlar, olgular ve mekânlar için kullanılan bir kelimedir ve kökü sanmaktan gelmektedir. Özetle sanal gerçeklik; gerçeğe en yakın olan ifade biçimidir ve teknoloji ile sarıp sarmalanır. Sanal gerçeklikte; gerçeklik bilgisayarlarla yaratılır ve her şey görselden ibarettir. Bu algıyı oluşturmak için 3 boyut tekniği kullanılır.

        Şimdi kısa bir süreliğine gözlerinizi kapatıp böyle bir hikâye hayal edin ve nasıl olduğunu deneyimleyin. Güzel, öyle değil mi? Yılların efsanevi bilgisayar oyununu Warcraft’ın beyazperdeye adapte edilmesi gerçekten de fanatiklerini ve o tarz film seven birçok kişiyi sinemaya çekti. Oyun hakkında en ufacık bilgisi olmayanların bile filme karşı empati beslemeleri mümkün, çünkü şu ana kadar adapte edilmiş en iyi bilgisayar oyunu ile karşı karşıyayız. Fantastik ve mitolojik olarak sınıflandırabileceğimiz film, macera-vari tekniklerle Hobbit ve Yüzüklerin Efendisi serilerinin izinden gidiyor, sanki onların güncellenmiş versiyonlarını izliyoruz. Ama film o serilere nazaran daha bir dramatik! Hikâye ise şu şekilde akıyor: Bir varmış bir yokmuş, orklar kendi gezegenleri yıkıldığı için bu dünyaya açılan portaldan (kara delik) gelmişler. O portal aslında onların gezegenleri ile dünya arasındaki en önemli dayanak noktası… Portalın açılması büyünün kara büyüye dönüşmesiyle meydana geliyor ve o sebeple orklar kendilerine yaşam alanı bulmuş oluyorlar. Esasında iki dünya var; biri orklara it, diğeri de insanlara… Orklar klanlık sistemi ile insanlar da krallık sisteminin hâkim olduğu monarşi ile yönetiliyorlar.

        ORKLAR VE İNSANLAR

        İnsanlar orkları büyük bir tehdit olarak gördüklerinden ötürü onlara yabancı damgasını vuruyorlar tıpkı uzaylılar gibi… Bildiğiniz üzere uzaylılar birçok filmde karşımıza düşman olarak çıkmışlardır, ama şu hiç unutulmamalıdır ki, uzaylıların da iyisi ve kötüsü vardır. Aynı durum orklar için de geçerli! Genelde insanlar tanımadıklarına karşı önyargılı olur ve onları zamanla sevmeye başlar, işte filme sirayet eden bu düşüncenin altı renkli kalemlerle çiziliyor. Diğer bir ifadeyle; insan hep, anlamlandıramadığı, bilgi sahibi olmadığı şeylerden korkar, onları yüceltir, korkunun temelinde hep, bilgisizlik vardır.

        Uzaylı kavramı ve kara delik ile bilim kurgu filmlerini anımsatan sanal evrenli film, araya Harry Potter malzemelerini ekleyerek seyircinin ilgisini celp ediyor. Buna ek olarak; Yüzüklerin Efendisi kitaplarında ve serilerinde yer alan fantastik motiflerin hikâye ile benzerlik göstermesi de cabası! CGI efektlerle donatılan filmin, perdeye güzel bir şekilde yansımasının yanı sıra ork ırkına ait modellemelerin profesyonelce/kusursuzca çizimi hakikaten yok artık dedirtiyor. Yalnız orkların savaşı üzerinde çok fazla durulduğu için seyircinin bazen dikkati dağılabiliyor, keşke savaşa çok fazla odaklanılmasaydı. Zaman zaman savaş filmi izlediğimizi sansak da, o savaşın içine gömülen duygusal sahneler hislerimizi harekete geçirerek bir oyun adaptesinin bile dramatik olabileceğini sergiliyor. Dramatikten kasıt şu: İyi kalpli orkların klanı ve eşi dünyaya çocuk getiriyorlar ve o çocuk hakikaten çok değerli, çünkü orklar yok olsa bile o çocuk onların soyunu devam ettirecek, seyirci o çocuğun suratına bakınca değişik ruh halleri içine giriyor.

        İNSAN DUYGULARI İLE YÖNETİLEN BİR VARLIKTIR

        Genel bir okumayla; filmin en başarılı yanı seyirciyi dünya tarihinin derin sularına götürerek fantastik bir dünya tarihi dersi veriyor oluşu, tabi bunu aşırı derecede teknolojiyi kullanarak yapması seyircide bazı soru işaretleri doğurabilir. Önceki paragrafların birinde monarşiden söz etmiştik hazır dünya tarihinden konu açılmışken bunu biraz açalım. Monarşide/krallıkta taht babadan oğula geçer, şayet kralın oğlu yoksa veya kralın başına bir şey gelmişse o zaman savaşta galip gelen tahta çıkar. Film zaten bunu bize mantıklı bir biçimde anlatıyor. İnsanların cesaretleri, inançları ve iradeleri ile orklara meydan okumaları, onların sadece orklardan değil bütün ırklardan daha üstün olabileceklerini ortaya koyuyor. Farklı bir gezegenden gelen kişi her ne kadar güçlü olsa da, insan duyguları ile yönetilen bir varlık olduğu için her ahvalde bir adım daha öne çıkıyor. İnsan deyip küçümsememek lazım… Filmde kim galip geliyor diye soracak olursanız dikkatlice izlemenizi öneriyoruz, sebebini de şöyle açıklayalım: hikâye yapılan bir hata nedeniyle ödenmesi gereken bir bedeli göz önüne serdiği için filmin mesajını rahatça anlayabiliyoruz. Film iyilerin ve kötülerin arasında yaşanan tüm sorunları hayal gücü ile aktarıp insanı bambaşka bir yere doğru uçuruyor.

        Netice itibariyle; “Warcraft” ansambl oyuncu kadrosu, görsel efektleri, sürükleyici hikâyesi ve sıra dışı karakterleriyle seyirciyi kendini bağlıyor. Özellikle de filmin son sahnesi! Oyun çok uzun olduğu için film sonlanmıyor, yani ucu açık…

        Diğer Yazılar