Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cinayetin cinsiyeti yoktur, cinayet bir öfke patlamasıdır; cinayete sebebiyet veren öfke ise adeta zalim bir katildir, tüm dünyayı yok eder. Öfke şeytandır, insanı raydan çıkartıp ona istediğini yaptırtır.Öfkeyle beraber birleşen intikam deliliğe doğru giden insanın en büyük düşmanı olur, işte tam o an insan şiddet içeren kanlı cinayet planları tasarlar kafasında… Sonuçlarını düşünmediği için de geriye dönüşü olmayan bir yola girer ve öldürmenin tadına bir kez vardı mı, devamını getirir. Durmak istemez, zira duramaz da… Öldürme içgüdüsü illet gibi yapışıverir insanın üzerine, olumlu duygular kaybolarak yerine şeytani fikirler geçer. Şeytana ruhunu teslim eden insan ömrü billah onun dediğinden sapmaz. Sebebi de yaşanılan travmalar ve hastalanan beyindir.

        Ataerkil toplum yapısına göre genelde erkekler cinayet işler diye bir önyargı vardır, hâlbuki bu doğru değildir, cinayet işlemeyi kafayı koyan herkes cinayet işler. Kadın ya da erkek fark etmez. Vahşet öyle bir şeydir ki, insanın kanına bir virüs gibi girer. Tabi şu gerçeği de unutmamak lazım: kadınların öldürme oranları erkeklere oranla azdır ve genelde intikam üzerine kuruludur. Soğukkanlılıkla öldüren kadın az olmakla beraber, öldürdüğünde çizgiyi aşar, hem de aklınızın hiç almayacağı biçimde…

        Kadınlarla erkekler arasındaki dengeye baktığımızda; istatistiki anlamda erkeklerin kadınlardan daha güçlü ve kuvvetli olduklarını görüyoruz; çünkü erkekler ağırlığını ortaya koyma ve fiziksel olarak kavgaya girişme konusunda hiç tereddüte düşmezler. Eski çağlardan beri ikinci sınıf olarak görülen kadınlar ise altta kalarak kendilerini silik hissederler. Tabi bunu hepsi için söylemek yanlış olur. Etraflıca analiz ettiğimizde kadınların altta kalmamak için dişlerini çıkarttıklarını ve yırtıcılıklarını gösterdiklerini birçok kere deneyimlemişizdir. Şiddet içerikli suç bilimini inceleyen insanlar kadın seri katil var mıdır? sorusuna şu şekilde yanıt vermişlerdir: 1800 – 1995 yılları arasında 400 katilin yüzde 16’sı kadın olmuştur.

        “TÜRLERİN DİŞİLERİ ERKEKLERDEN DAHA ÖLÜMCÜL”

        Ataerkil düzenin anaerkile kaymasıyla kadın seri katillerin sayısı artış göstermiş ve ciddiyetini korumuştur. Suç vakalarının dolup taştığı defterler hunharca kurban katletmiş kadın katillerle doludur. Bunlar; bir dizi kocayı öldüren karadul gelinleri (Velma Barfield, Dorathea Puente Montalvo), onlarca hastayı ölüme yollayan katil hemşireler, bir aileyi ortadan kaldıran hunhar katiller ve daha niceleridir.

        Michael Newton’ın “Bad Girls Do It” isimli ontolojisinde yer alan “Türlerin dişileri erkeklerden daha ölümcül” düşüncesi sadisttik cinsel eğilimin özünü yansıtmıştır. Buradan hareketle; aklımıza direk Yalnız Kalpler Katili Martha Beck, Britanya’lı seks katili Rosemery West ve Elizabeth Bathory gelir. Britanya’lı seks katili West kendi kızı ile beraber toplam 10 tane kurbana işkence çektirip vahşi bir şekilde öldürmüştür. Elizabeth Bathory ise kendi cinsel zevkleri için yaklaşık altı yüz kişiyi kurban ederek 16. yüzyılın Romanya’sının ‘kanlı kontes’ ine dönüşmüştür.

        Rivayete göre; Bathory kocası öldükten sonra bunalıma girerek büyücülüğe tutunmaya çalışmıştır. Kırk yaşına geldiğinde güzelliğini kaybedeceğine inanan Bathory saçını tarayan genç bir kızın, canını acıtması üzerine tokat atmış ve ardından genç kızın yüzünden düşen bir parça kan Bathory’nin eline düşmüştür. Bathory bu kanın onun gençliğini ve güzelliğini mahvettiğini hayal ederek evdeki hizmetlilerden birine lütfen kuvveti doldur diye emir vermiştir. Kızın bütün kanını küvete dolduran kanlı kontes o banyoda kanla yıkanmıştır. Bunun yanı sıra; 612 bakire kızı kaçırtıp bu kızlara tepesinden asılı bir kafeste işkence ederek; kafesten akan kanları içmiştir.

        İnsanı parçalara ayıran ve delik deşik eden bir kadın katil yoktur düşüncesini alabora eden Bathory, kurbanlarını canavarca öldürerek ortalığı kan gölüne çevirmiştir. Bathory hem şeytani, hem de aristokrattır. Bazıları Bathory’ye kanlı kontes lakabının yanı sıra vampir lakabını takmıştır.

        ZEVK İÇİN ÖLDÜREN KADIN AZDIR

        Bathory bir istisnadır belki, ama kadınların öldürmelerinin en önemli sebebi; şiddete ve tecavüze maruz kalmalarıdır. İşte o zaman, kadınlar erkeklerden daha zalim olurlar ve yapacaklarını yaparlar, onları durdurmak neredeyse imkânsızdır. “Mujeres Asesinas” (Katil Kadınlar) dizisinin bir bölümünde kendisini bir başkasıyla aldatan bir kadın eşini parça parça doğrayıp kıyma makinesinden geçirmiş ve yemek yapmıştır. Sonra da oturup hepsini yemiştir. Aslında olay şudur: kendilerini korumak için belirli bir taktik geliştiren kadınlar içgüdüleriyle hareket ederek vahşi taraflarını tam anlamıyla ortaya çıkarırlar. Tabi ki ekstrem durumları hariç tutuyoruz. Mesela kocasını kıyma yapan bir kadın akıl sağlığını yitirmiştir, tıpkı Bathory’nin kan banyosu yapması gibi… Kadınlarda her zaman öldürme sebebi vardır, ancak erkekler çoğu zaman rastgele ve zevk uğruna öldürürler. Zevk için öldüren kadınlar da vardır fakat azdır. Buna verilebilecek en iyi örnek Kevin Bacon’un başrolünde oynadığı “The Following” dizisidir.

        Geldik en kritik bölüme… Amerika’nın ilk kadın katili olarak sayılan ünlü ve filmlere konu olan Aileen Wuornos “Yaptığım her şeyin altında korkunç bir öfke yatıyor. İdam edilmem gerek çünkü eğer hapisten çıkacak olursam yine cinayet işlerim.” demiştir. Zaten birçok cinayet sebebinin altında öfke yok mu?

        Wuornos, cinsel ilişkiye girdiği kişileri öldürmüş ve cesetlerini de ormanda saklamıştır. Toplam 7 kişiyi öldürdüğü iddia edilse de, beş kişinin cesedi ne yazık ki bulunamamıştır. Kişilik gelişiminde ‘Nurture’ çıkmazının etkisiolduğunda inanılan Wuornos, kötü bir şekilde yetiştirildiği için cani olmuştur. 13 yaşındayken tecavüze uğrayan ve gayri meşru bir çocuk dünyaya getiren Wuornos bu nedenle evden kovulmuştur. Ardından hayat kadınlığı yapmaya başlamıştır. Bu kötü hayatını ise şu şekilde cümlelere dökmüştür: "Ben masumum. Umarım size de tecavüz ederler bok çuvalları…"

        Wuornos’un, “Aileen Wuornos: The Selling of a Serial Killer”, “Aileen: The Life and Death of a Serial Killer”, “Overkill: The Aileen Wuornos Story”, “The Monster” filmlerinde nasıl bir yaşantısı olduğuna az çok tanık olmuşsunuzdur. Wuornos gibi daha adını zikretmediğimiz çok kadın katil var, hepsini buraya yazmak imkânsız, o nedenle bazılarının isimlerini satırlara aktaracağız. O isimler: Jane Scott, Sarah Freeman, Mary Ann Cotton, Margaret Higgins, Sarah Jane Robinson, Sarah Cresham, Sarah Dazely vb…

        KADIN KATİLLER GÜCÜNÜ GÖSTERİYOR

        Şimdi tüm bunları neden bu kadar detaylı bir şekilde anlattık ondan bahsedelim. Filmlerde artık erkek katillerin yerini kadınlar almaya başladı. Bu Saw serisi ile güçlenerek devam etti. Şu ara kadınları öne çıkaran cinayet filmleri ile karşı karşıyayız bunun en iyi örneği ise “Gone Girl” filminde kusursuz cinayeti kafasında kurgulayıp icraate geçiren kadın karakterdi. Anlayacağınız tüm senaryo bir kadın karakter üzerine kuruluydu ve onun baskın tarafı sayesinde erkek karaktere acımasızca meydan okuduğunu seyrettik. Oyunu kuralına göre oynadığı için hataya düşmedi, bu da onun çıkış noktası oldu.

        Peki, 2019 yılında vizyona girecek olan kanlı dövüşçü “Red Sonja” için ne düşünmeli? Robert Rodriguez tarafından yönetilecek olan film, 17 yaşında iken tecavüze uğrayan ve ardından birtanrıçanınkendisine yenilmezlik gücü vermesiyle bir kılıç katiline dönüşen kırmızı saçlı Red Sonja’yı merkeze oturtuyor. Red Sonja’nın macerası Aileen Wuornos ile benzeşiyor, ama ikisini birbirinden ayıran şey farklı duruşları. Red Sonja çizgi roman kahramanı, Wuornos ise gerçek bir katil...

        Netice itibariyle; kadınlar tehlikeli varlıklardır ve istediklerini bir şekilde elde ederler. Her ne kadar kırılgan gözükseler de, bazen göründükleri gibi olmayabilirler. Kırılgan yapılarının altında çok sert bir kabuk vardır ve o kabuk zamanı geldiğinde yüzeye çıkar. Ne demişler ummadık taş baş yarar.

        Diğer Yazılar