Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bahar ve yaz aylarında genellikle süper kahraman filmleri vizyonda yer bulmaya başlar, ama bu 2015 yılı itibariyle bu pek mümkün olmayacak gibi gözüküyor. Yaz aylarında “İronman” ve “Wolverine” filmlerini izlemeye alıştığımız için, bir beklenti oluyor haliyle… Peki, yenileri gelecek mi? Evet, ama biraz zaman alacak gibi gözüküyor. Öyle görünüyor ki, bu yaz süper kahramanlar açısından verimli geçmeyecek, bu sebeple şu ana kadar beyazperdeye damgasını vuran filmlerle avunduğumuzu söylememiz gerek. Tüm bunları detaylı bir şekilde inceleyip sizler için en iyi süper kahraman filmlerini derleyip topladık. Ufak bir açıklama: 1 Mayıs’ta “Avengers Ultron Çağı” vizyona girdi, Ağustos’ta da “Fantastik Dörtlü” vizyona giriyor. Bakalım nasıl bir sonuç çıkacak…

        Marvel Avengers serisi ile hazır şaha kalkmışken, süper kahraman filmlerini şöylece bir tarayalım dedik. Süper kahraman filmleri artık dizilere de konu olmaya başladığı için, büyük bir furyaya dönüştüler ve bu furyayı başlatan da hiç şüphesiz Christopher Nolan oldu. Batman serisiyle dikkat çeken Nolan, süper kahramanlara bağlanmamız adına bir köprü kurarken, Nolan’ın yolundan yürümeye çalışanların bazıları çuvalladı, bazıları da güzel işler yaptı. Şu ana kadar yapılan en iyi filmlerden biri olan “Dark Knight” süper kahramanlara katmanlı bir boyut kazandırdı. Bununla beraber daha önce varlığından hiç haber olmadığımız süper kahramanlar beyazperdede boy göstermeye başladılar. Örnek: Dizi olarak yayınlanan “Flash”ın 2018 yılında vizyona girecek olması… Proje aşamasında olan başka filmler de var, ama gösteri tarihleri ne yazık ki belli değil, tahmini bir tarih vermek bile neredeyse imkânsız.

        Yukarıda Avengers’tan bahsetmiştik, onunla ilgili son edindiğimiz bir bilgiyi paylaşalım. Geçtiğimiz hafta dünyada gösterime girerek, ortalığı kasıp kavuran film, gişenin galibi oldu. Serinin ilkinden daha fazla ilgi gördüğü ortada, ama yine de ilk filmden daha az hasılat elde etti. Şu ana kadar en çok iş yapan, hangi film derseniz söyleyelim hemen: 174,1 milyon dolar ile “İron Man 3”…

        Sizin için hazırladığımız listeye göz atmak için:

        Dark Knight (Kara Şövalye) (2008): Nolan’ın hemen hemen en önemli filmlerinden biri olan ve joker efsanesine yeni bir pencere açan “Dark Knight” gotik filmlerin kralı. Batman ve Joker arasında geçen gerilimli anlara kamerasını yönelten Nolan, özellikle Joker’in mimiklerini ve sıradışı kıyafetini vurgulamak için, değişik açılar kullanıyor. Buradaki amaç Joker’in Batman’e karşı kazandığı üstünlük… Joker karakterini canlandıran Heath Ledger’ın, Batman’i canlandıran Christian Bale’e kafa tutuşu ise filmin kilit noktasını oluşturan kurgulardan biri. Batman’i ulaşılmaz bir karakter haline dönüştüren Nolan, filmin finalinde Batman’i aracınla beraber uğurlar. Batman o meşhur aracıyla beraber kayıplara karışır, işte o an çalan fon müziği eşliğinde, düşüncelere dalıp, kendimize ait bir son yazarız. Zaten Nolan da bunu istedi. Ucu açık bir son bazen iyidir.

        "X-Men: Days of Future Past" (Geçmiş Günler Gelecek) (2014): X-Men serilerinin arasında en iyisi olan “X-Men: Days of Future Past”, zaman yolculuğu yaptırarak post apokaliptik türler arasında gezinen ve has bir bilim kurgu olduğunu kanıtlayan farklı bir süper kahraman filmidir. “Geleceğe Dönüş” filmiyle benzeşen noktaları bulunan film, Matrix-vari sekanslarla ve efektlerle bilim-kurgunun dibine vurarak, görsel efektleri yanlış şekillerde kullanmamıştır ki, bu genelde zordur. Mesela mavi renklerin hâkim olduğu donma sahnesi film için iyi bir referanstır ve şu ana kadar çekilen sahnelerin içinde en etkileyici olanıdır. Bazı sahneleriyle 2013 yılında televizyona çekilen “Rewind” filmini anımsatan “X-Men: Days of Future Past”, sürprizli bir iç hesaplaşmayı gündeme getirerek, geçmişte yaşanan olayların kronolojik olarak akışını değiştirip kelebek etkisi yaratır. Geçmişte yaşanan olayların günümüze farklı şekillerde aksetmiş oluşları, X-Men ekibinin hiç bilmedikleri gerçeklerle yüzleşmelerine neden olurken, ekibi içten kuşatır. Bu da ekibin dağılışının bir sebebidir, çünkü filmdeki kilit bölüm Charles Xavier üzerine kuruludur, Xavier’ın gizli sırları ortaya çıkmaya başladıkça her şey karışmaya başlar.

        Not: Filmdeki bonus bölümü izlemeyi ihmal etmeyin.

        Batman Begins (Batman Başlıyor) (2005): Christopher Nolan’ın ilk Batman filmlerinden biri olan “Batman Begins”, Nolan’ın kendini bize tamamıyla kanıtladığı filmidir. Batman’in fırtınalı ve karanlık dünyasını, farklı bir tasarımla anlatan Nolan, “Dark Knight” öncesi güzel bir giriş yaparak, süper kahraman filmi nasıl çekilir göstermiştir. Diğer Batman filmlerine hiç benzemeyen “Batman Begins”, çok daha ürpertici ve korkutucudur. İşin gotik tarafına eğilen Nolan, Batman'in baş düşmanlarından biri olan Ra's Al Ghul’u hikâyeye yapıştırarak, Arrow isimli süper kahramana gönderme yapar. Batman ile Arrow’un ortak noktası olan Ra's Al Ghul, kötülerin babasıdır ve ondan kolay kolay kimse kurtulamaz. Yalnız konu ile ilgili kafamızı kurcalayan bir soru var, o halde hemen soralım: neden Arrow ile Batman’in hayatları inanılmaz derecede birbirlerine benziyor? Acaba Arrow Batman’in spin-off’u olabilir mi? Belki ileride bu iki karakteri tıpkı Avengers filmlerinde olduğu gibi bir arada görürüz. Genel bir açıklamayla; “Batman Begins” temelinde insanlık ve realizmin yer aldığı gerçekçi bir hikâye olmakla beraber, karakterin korkularını yenerek süper kahraman oluşunu aktaran, yolculuk filmi olarak arşivlere girdi. Filmin bazı yerlerinde CGI tekniğini kullanan Nolan, 1982 tarihli kült bilim-kurgu filmiBlade Runner'ı örnek alarak, filmin temasını bu şekilde ortaya koydu ve böylece Batman yeniden küllerinden doğmuş oldu.

        Guardians of the Galaxy (Galaksinin Koruyucuları) (2014): Groot karakteri ile bir hayli ilgi çeken ve hatta Oscar ödüllerine de aday olan film, CGI ile motioncapture tekniğini kullanarak, sinematografinin derinliklerine kadar uzanıyor. Bilim kurguyu öne çıkarmayan film, duygusal ve fantastik sahnelerle, hem eğlencenin doruklarına ulaşmamıza olanak sağlıyor, hem de biraz hüzünlendiriyor. Filmin en büyük özelliği; karakterleri dramatik bir pencereden izliyor oluşu, karakterler birbirlerine o kadar bağlılar ki, hep beraber hareket ediyorlar. Süper kahramanların özel güç gösterilerine mahal vermeyen yönetmen, hikâyedeki ayrıntılara odaklanarak karakterleri yavanlaştırmıyor. Yani kahramanların gövde gösterisini öne çıkarmak yerine, onların misyonlarını nasıl tamamladıklarını parodik bir şekilde ortaya koyup, hikâyenin hiçbir engele takılmadan ilerlemesine destek oluyor. Filme kendi yorumunu katan yönetmen, gereksiz klişelerle filmi donatmadığı için, aşina olduğumuz süper kahraman hikâyelerinden bizi uzaklaştırıyor ve yaratıcılığının sınırlarını belirliyor. Biraz “Superman”, biraz “Thor” biraz da “Starwars” filmlerinden parçalar görebileceğimiz film, Marvel’ın en iyilerinden biri…

        İronman (Demir Adam) (2008):En iyi görsel efektlerveen iyi sesdallarındaAkademi Ödülleri (Oscar) adaylıkları olan film, vizyona girdiği ilk günden itibaren ses getirmiş ve bu da filmin devamının çekilmesi adına iyi bir basamak olmuştur. Teknoloji ile kafayı sıyırmış çok zengin bir adam olan Tony Stark’ın, teknolojik bir süper kahraman robotu üretmesiyle beraber, ortalık iyice karışır. Stark artık iki kimliklidir, biri zengin iş adamı, diğeri de kötü adamlarla savaşan bir süper kahraman… Espri yapmaya bayılan Stark, komik biridir, bildiğimiz süper kahramanlara hiç benzemez. Filmin en büyük özelliği; teknolojiyi sonuna kadar kullanan Stark’ın teknoloji yüzünden başına gelenlerdir. İnandırıcı efektler ve başarılı CGI ile yoğurulan filmin tek kusuru tank sahnesinin tam anlamıyla kotarılamamış oluşudur. Ufak kusuru görmezden geldiğimizde iyi bir süper kahraman uyarlaması olduğunu söyleyebiliriz.

        Superman (1978): Her zaman ilk yapılan süper kahraman filmi en iyi olanıdır, çünkü orijinaldir ve yeri doldurulamaz. Bunlardan biri olan “Superman”, Clark Kent’in doğuşunu anlatan müthiş bir epiktir ve 1978 yılında iyi bir süper kahraman filmi çekilebileceğinin sinyallerini vermiştir. Christopher Reeve gibi usta bir oyuncuyu Superman ile özdeşleştiren film, 2.35:1 teknik formatla ve technicolor sistemiyle çekilmiştir. Günümüzde izlenildiğinde bile aynı etkiyi yaratan film, dönemin teknolojik olanaklarını zorlayarak o dönemin zor şartlara rağmen böylesine güzel bir süper kahraman filmini ortaya koymuştur. The Godfather’ın Marlon Brando’su ile Gene Hackman’ı bir araya getiren film, tür klasikleri arasına girerek, sonradan gelecek kuşaklara yol açmış ve öncü olmuştur. Ufak bir not: 2004 yılında kalp krizinden ölen Christopher Reeve’i de saygıyla anıyoruz.

        Diğer Yazılar