Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Aşksız bir balayı tatilini perdeye aktaran, 14 Şubatta vizyona girecek olan “Balayı”, sakın balayına gitmeyin, yoksa lanetli ada ruhunuzu ele geçirir şeklinde ironik bir mesaj yolluyor. Bu filmi izleyeceklere önerimiz; yapacakları balayını önceden çok iyi düşünmeleri. Sonra ava gidip avlanmasınlar da! Sözün özü; balayı öyle olmaz, böyle olur diyen filme iyi şanslar dilemekten başka çaremiz yok.

        14 Şubat Sevgililer Gününde sadece ve sadece aşk filmlerinin izlenmesi düşüncesinin benimsenmesi çok bilindiktir. Arz ve talebi arttıran bu düşünce aslında günün anlam ve önemini vurgulamak içindir. Bu yüzden beklentimizi karşılayan filmlerin çoğu ‘aşk’ temalıdır. Bu, birçoğumuzu sevindirir belki ama, madalyonun diğer tarafı için aynı şey geçerli değildir. Tabi burada görülmesi gereken başka bir detay var, o da sevgililer gününün, haftanın son günü olan, Cuma’ya denk gelmesi… Haftasonu tüm çiftler sinemaya akın edecek desenize… Koray Baliç’in yazıp yönettiği aşksız bir balayı nasıl olur diye merak edenler için, komik motifler içeren “Balayı” filmini huzurlarına getiriyoruz.

        Klişe Hollywood filmlerinde aşina olduğumuz bir hikaye vardır ve o hikaye şu şekilde akar: Evli bir çift (ya da sevgili) yolculuğa çıkar. Gidecekleri yer ufak bir adadır. Ama bulundukları yerde bir gariplik vardır ve oraya giden herkesin psikolojisini bozmaktadır. Dolayısıyla evli çiftin bir anda sinirleri gerilir. Kavgalar başlar. Bambaşka birine dönüşürler. İşte o an aklımıza şu soru gelir: Bu ada lanetli miydi, yoksa lanetlendiler mi? Bu sorunun cevabı Balayı filminde saklı.

        ZORLAMA VE MÜSTEHZİ ESPİRİLERLE DAHA DA VAHİMLEŞİYOR

        Ülkenin en zengin iş adamlarından biri olan Uğur, eşi Gül’ü, sürpriz balayı için Kaleköy’e götürür. Uğur, Gül ile başbaşa kalmak için köylüleri adadan göndermiştir. Balayından bir hafta önce tanışmış ve yıldırım nikâhı ile evlenmiş olan çift, gün geçtikçe ilişkileri ile ilgili bir hesaplaşmanın içine girerler. Tabiri caizse; sürekli tartışırlar. Buradan hareketle; psikolojisi bozuk Gül ve eşi Uğur (aslında ruh hastası) arasındaki gerginliğin dozajı arttıkça herşey çok anlamsızlaşmaya başlıyor. Belki gerilim filmi olarak yapılsaydı, mantıklı gelebilirdi ama sürekli kavga ve gürültünün perdeye yansıyor oluşu filmin ruhuna zarar veriyor. Zaten aralarındaki aşkı hiçbir zaman göremiyoruz. Dolayısıyla da topu lanetli adanın üzerine atıyoruz. ‘Lanetli ada’ aslında buradaki metaforumuz. İşin garip tarafı da, ‘Balayı’ adı altında bize sunulan filmin, balayı ile hiç mi hiç ilgisi olmaması. Bambaşka bir telden çalıyor sanki…

        Yine de en ufak olumlu bir olay bile, bizi filme yakınlaştırabilir. Mesela Gül ve Uğur’un karakter olarak birbirine benziyor oluşu iyi düşünülmüş bir detay. Ne demişler “davul dengi dengine çalar.” Davul dengi dengine çalarken, sahne aralarına serpiştirilen zorlama ve müstehzi espirilere ne demeli? Bu müstehzi espirilerden iki tanesi gerçekten rahatsız edici boyutta… Uğur’un, hasta olan eşi Gül’e ballı ıhlamur içirmek istemesi (filmin ismini çağrıştırdığı için) ve ileride doğacak olan çocuklarına Deniz (Deniz Gezmiş’ten dolayı) adının verilecek olması gibi… Deniz Gezmiş espirisi özellikle gözümüze sokulmak istenmiş sanki… Keşke bununla sınırlı kalmış olsaydı. Gelelim Gül’ün ‘flashback’ sahnelerine… Gül’ün, Uğur ile neden bu kadar kısa sürede evlendiğini irdelemesi, zaten içinde bulunduğu psikolojik durumun tezahürüdüydü. Hatta eşine espirili bir biçimde ‘Uhuuu’ diye seslenmesi de cabası… Buraya kadar iyi hoş ama, film ‘flashforward’ yaptığında sahneler arası atlamalar, kafamızı epey karıştırdı. Çünkü tam anlamıyla ne anlatılmak istendiği açık ve net değildi.

        AMATÖR ÖĞRENCİ FİLMLERİNİN ÖNCÜLÜĞÜNÜ ÜSTLENİYOR

        Amatör öğrenci filmi havasında olan “Balayı” rahatsız edici devamlılık hatalarıyla ve köstümlerin doğru bir şekilde kullanılamamasıyla daha da negatif bir etki yaratıyor. Sorarım size; yaz günü peluş giymek nasıl bir mantıktır? Bunu da kışlık bir botla tamamladık mı, iş bitmiş demektir. Dahası, uzak plan çekilmiş fotoğrafik sahnelerin netliği görüntüyü berraklaştırırken, yakın plan fotoğrafik sahnelerin flulaşması ise çelişkiyi arttırıyor. Ama bazı sahneler var ki, muhteşem manzarası nedeniyle seyirciyi içine çekiyor.

        O muhteşem manzaranın neresi olduğunu merak edenlere aktaralım hemen: Likyalılardan kalma Demre beldesine bağlı Kaleköy adası. Bu adanın bu kadar güzel manzarası olduğunu bilmiyorduk. Filmin en iyi yanı da bu zaten. Herşey bir kenara, filmin bütünü itibariyle cevaplanması icap eden çok önemli bir soru var. O da şu: Yıldırım nikahıyla evlenen çift neden birbirini Kaleköy’de tanıyor, bu nasıl bir balayıdır? Sorunun yanıtını bulmak için filmin son sahnelerini analiz etmek lazım. Bu analize göre; filmin sonlarına doğru Gül ve Uğur’un adadan ayrılmasıyla beraber kesme yapan kamera, açısını denizin içindeki kırık telefonlara doğru yöneltiyor. Bu da şu demek oluyor: Lanetli ada, Kaleköy ya da diğer deyişle esrarengiz Kaleköy hiçbir çifte iyi gelmemiş.

        BALAYINA GİTMEYİN BALSIZ KALIN

        Mantık çerçevesinde değerlendirdiğimizde; çiftin tutarsızlıklarını seyrederken ne de olsa çok yakında boşanırlar diye düşündük ama bu düşüncemiz ne yazık ki doğru çıkmadı. Açıkça ifade etmek gerekirse; hatalar silsilesinin, hikayenin dört bir yanını sımsıkı sarması nedeniyle film başarılı olamadı. Peki, film bize nasıl bir mesaj verdi? “Balayına gitmeyin balsız kalın” Bu hikayedeki balayı hiçbir zaman tatlı olamadı. Sürekli yinelenen ‘balayı’ espirisi de zaten tadımızı kaçırmak için birebirdi. Bizi sinemadan anlamayan sıradan bir izleyici yerine koyan film, tüm bu anlamsız oyunlarıyla, kendini oldukça komik duruma düşürdü. Manzara görüntüleri ne kadar derinse, film de bir o kadar sığdı.

        Sonuç olarak; tüm olumsuz detayları bünyesinde barındıran filmin en olumlu tarafı da birbirini tanımadan evlenen çiftin yaşadığı sorunları mizahi bir şekilde aktarmaya çalışması. Diğer artı tarafı da başarılı oyunculuklar. En azından başarılı oyunculukları sayesinde filmi sonlandırmanız mümkün. Eğer film, romantik-komedi türüne teğet geçmeseydi hanesine bir olumlu not daha yazdırmış olacaktı. Film ne yazık ki beklentilerimizi karşılamadı.

        FİLMİN NOTU: 3

        Künye:

        Balayı

        Yönetmen: Koray Baliç

        Senaryo: Koray Baliç

        Tür: Romantik-Komedi

        Yapımcı: Can Şimşek

        Oyuncular: Bertan Ceylan , Meriç Aral , Kutay Sandıkçı , Emre Kılıç , Seda Tosun

        Süre: 120 dk.

        Yapım yılı: 2014

        Diğer Yazılar