Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Piyasanın yeni süper kahraman projelerinden olan “Flash” ve “Guardians Of TheGalaxy” diğer türevlerini sollamış durumda. Aynı süper kahraman filmlerini seri olarak izlemektense, yeni süper kahraman filmlerine kanalize olmak çok daha mantıklı gibi gözüküyor. Yeniliklerin kalıcı olması için, değişik buluşlar şart! Sürekli benzer şeylerin temcit pilavı gibi ısıtılarak önümüze konulması artık bizi rahatsız etmeye başladı, dolayısıyla bu projelerin yapılmasıpiyasanın yararına oldu. Hem dizi hem de film olarak kurgulanan “Flash” çok yeni bir proje olduğu için, şimdilik “Guardians Of The Galaxy”filmi ile yetinmemiz lazım.

        Bundan önce yazdığım süper kahraman yazısında, piyasaya süper kahraman filmlerinin/dizilerinin çok fazla uğramadığından bahsetmiştim. Sanırım birileri benim sesimi duymuş olsa gerek… Piyasaya, iki süper kahraman projesi bomba gibi düştü. Demek ki, bazen çağrışımda bulunmak işe yarıyormuş. Aranan kanın bulunması için, yeniliklere el atmak her zaman çıtayı yükseltir. Ya tutmazsa mantığıyla hareket etmek, hem klişelere saplanmamıza, hem de piyasanın gerilemesine neden olur. Bunu önlemek adına yapılacak en verimli iş; arz-talep dengesi iyi oturtmak ve sinema tüketicisini bilinçlendirmektir. Yani sinema tüketicisi ile kurulan iletişim, üretimin gelişimine katkıda bulunur. Eğersinematüketicilerininneistediğinibilirsek, ticari anlamdaki karımız da artar. Buradan yola çıkan “Flash” televizyon adına yapılan güzel bir süper kahraman projesi. CW kanalında yayınlanan “Arrow” dizisinin ‘spin-off’u olan yapımın şu ana kadar sadece ‘bağımsız pilot’ bölümü yayınlandı. Devam bölümleri sonbaharda gelecek. Hadi hayırlısı bakalım…

        SPIDERMAN-VARİ “FLASH”…

        Dizinin konusu şu şekilde: Barry daha ufacık bir çocukken, annesi öldürülür ve babası cinayet yüzünden hüküm giyer. Çocukluk arkadaşının babası tarafından yetiştirilmiş olan Barry, Central City’de laboratuvar asistanı olarak çalışmaktadır.

        Talihsiz bir yıldırım kazası sonrasında süper hız gücüne sahip olan Barry, zamanla kendisinde bir gariplik olduğunu fark eder. Barry artık çok hızlı hareket edebilme yeteneğine sahiptir. Bu yeteneğini geliştirmek isteyen Barry, kendi geçmişi ile yüzleşip, şehri kötülerden arındıracaktır.

        İlk bağımsız pilot bölüme göre konuşacak olursak; spiderman karakterine benzeyen Barry’nin nasıl ‘flash’ olduğunu ve ‘flash’ olmasının sebebinin, geçmişiyle ilintili olduğunu bize detaylıca gösteren David Nutter ve JesseWarn, hikâyeye güzel bir giriş yapıyor. İzleyiciye kısa kısa bilgiler veren Nutter ve Warn, ilgi çekmek için Barry karakterinin, hislerini ve düşüncelerini izleyicilerle paylaşıyor. Diziye dair tüm ipuçlarını yakalamamızı sağlayan Nutter ve Warn, bizi öyle içine alıyor ki, Barry karakteriyle özdeş duruma geliyoruz bir anda… Sürpriz sekansı, güzel bir biçimde kurgulayan Nutter ve Warn, dizi içinde dizi konseptini uyguluyor adeta… Şu ara bu çok moda oldu. Hikâyeler sürekli birbirlerinin içine geçiyorlar.

        Genel olarak ne olup bittiğine dair fikir sahibi olduğumuz,‘bağımsız pilot’ bölüm sonunda, hepimizin ağzı açık kalacak. Her şey sonunda saklı… Bu kadar güçlü hikâyesi ile başarı elde eden dizi, bazı yerlerde bizi sırtımızdan bıçaklıyor, bunun sebebi de animasyona tam anlamıyla ağırlık verilmemiş olması.

        ANİMASYON BİRAZ SIKINTILI…

        Karakterlere fazlaca odaklanan Nutter ve Warn, animasyonun önemini unutmuş olmalılar ki, animasyonlu sahnelerde dizi, voltajı düşürüyor. Bu aksaklığı görmezden gelirsek, sorun ortadan kalkar, çünkü hikâyeye saçmalıkların doldurulmaması, hikâyeyi izlenir kılıyor ve merak unsurumuzu katlaya katlaya çoğaltıyor. Sahne aralarına koyduğu komik esprilerle Barry’nin macerasını süsleyen Nutter ve Warn, iyi niyetli, biraz ürkek, zaman zaman cesur ve bazen de içine kapanık bir süper kahraman yaratıyor. Aslında Barry’nin ‘flash’a dönüşmesi, ürkekliğinden kurtulması için iyi bir çözüm, yoksa Barry ömrünün sonuna kadar köşede kalmış sorunlu bir çocuk olarak kalacaktı. Neyse ki kurtuldu!

        Güzel bir haber vermeden “Flash” hakkında yazdıklarımızı sonlandırmayalım. Duyduk duymadık demeyin “Flash” 2016 yılında vizyona girecek. “Flash”ın nasıl bir yön izleyeceğini şimdiden çok merak ediyoruz. Şu an ne yazık ki başka bir bilgi veremiyoruz. İnşallah ilerleyen günlerde “Flash” hakkında daha çok bilgiye erişiriz. Böylesine başarı elden eden bir projenin, film oluyor oluşu bizi şimdiden beklentiye sokuyor.

        “GUARDIANS OF THE GALAXY”NİN DİMDİK DURUŞU…

        Şimdi de sırada şu ana kadar yapılmış en ilginç süper kahraman filmi… Vizyona girdiği ilk andan itibaren 70.429 adet seyirci yapan“Guardians of TheGalaxy”, kendi yağında kavrulan ve dramatik-fantastik türünü hareketlendiren bir süper kahraman filmi. Kafanızda olan biten her şeye iki saatliğine ara verin ve filmin tadını çıkartın.

        60ları, 70’leri ve 80’leri, filme güzel bir şekilde entegre eden yönetmen James Gunn, eski usul süper kahramanları komik ve duygusal sahnelerle yeniden şekillendiriyor sanki… “Süperman” ve “Yıldız Savaşçıları”ndan feyz alan Gunn, yer yer onların mantığını kullanarak, onlara şapka çıkartıyor. Tabi bunu kendi metotlarıyla yapıyor. Elinde var olan klişeleri çöpe göndererek, yaratıcılığını ön plana koyan Gunn, karakterlerin birbirleriyle olan bağına adeta sımsıkı bir düğüm atıyor. Karakterleri her zaman, anca beraber, kanca beraber diye düşündürüyor ve onları yüzeysellikten kurtararak, onlara duygu katıyor. Müzik metaforunukarakter ile örtüştüren Gunn, 80’lerin o canlı ruhunu yeniden yaşatıyor ve bazı sahnelerde dedönemin unutulmaz danslarını seyirciye gösteriyor. Gunn eminiz ki, bunu komik olsun diye yapmıyor, peki neden yapıyor? Gunn’ınyegâne amacı; 80’lere karşı olan ilgisini öne çıkartmak. Bunu da layığıyla yapıyor. Filmini parodiye dönüştürmek yerine, durum komedisinden doyana kadar beslenen Gunn, hem hikâyeyi hem de karakterleri görsel sosa fazla bulamadan perdeye aktarıyor.

        Tam bir ‘gezegen çetesi’ yaratan Gunn, unutulmaz replikleri beynimize kazımaktan çekinmiyor ve o repliklere mana katıyor. Örneğin ‘ağaç adam’ (groot) karakterinin her seferinde ‘Ben Grootum’ demesi gibi… Bu replik filmi öyle bir aktive ediyor ki, hepimiz bu ağaç adama karşı sempati besliyoruz. Keşke defalarca tekrarlasa diye haykırıyoruz çünkü o ‘groot’ ona bir şey olmaz. Yine de çok emin olmayın derim. Bir de haylazlık yapan minik bir rakunumuz var. Minik Rakun her şeye kızıyor ama sonunda onu da dize getiriyor bu çete. Hayvanları ve insanları aynı çerçeveye koyan Gunn, onların dostluklarını sağlamlaştırıyor ki, o dostlukları bir daha hiç bozulmasın! Flashbackler ve flashforwardlar da, karakterlerin beyinlerine yolculuk yapmamıza imkân tanıyor. İşin bilim-kurgu tarafına fazla ağırlık vermeyen Gunn, eğlenceli bir süper-kahraman örgüsü inşa etmeye çalışmış aslında.

        YÖNETMENLİK ANLAMINDA İYİ BİR İŞ…

        Şunu da belirtmekte fayda var: filmin başlangıç sahnesi, diğer süper kahraman filmlerinin başlangıç sahnelerine göre bir hayli efektif. Zaten film, en baştan çizgisini belli ediyor. Beklentimizi çok düşük tutarak izlediğimiz “Guardians of TheGalaxy”, bizi şaşırttıkça şaşırtıyor. Bakış açısını geliştiren ve vizyonunu açan Gunn, yapay kokan film elementlerine veda ediyor ve o film elementlerini rengârenk boyuyor. Muhteşem bir ekip işi çıkartan Gunn, karakterlerin nüvelerini tam anlamıyla yerine oturtuyor. Sanırız yeni bir yönetmen daha doğuyor. Daha önce hep film senaryosu yazan Gunn, çektiği üçüncü filmolan “Guardians of TheGalaxy” ile yönetmenlik anlamında güzel şeyler vaat ediyor. ‘CGI’ ve ‘motioncapture’ tekniğiyle çekilen “Guardians of TheGalaxy”, sinematografik olarak teknolojiyi derinleştiriyor, ancak bazı yerlerde karakterlerin kostümleri biraz sırıtıyor. Bu da filmin mavi boncuğu olsa gerek… Yakın plan ve uzak plan çekimlerindeki becerisini usturuplu bir biçimde kullanan Gunn, tek yüzeyli bir film kurgulamak yerine, çok yüzeyli bir film kurgulamış. Yani birçok detayı aynı anda görebiliyoruz.

        Uzun lafın kısası; “Guardians of TheGalaxy”, birçok süper kahraman filmine meydan okuyan, kendini sevdiren, eğlendiren, hüzünlendiren, sarıp sarmalayan ve alışılmışın dışında özelliği olan bir yapım. Tıpkı ChristopherNolan gibi kendi tekniğini oturtan Gunn, öyle görünüyor ki, Nolan’a rakip olacak. Filmlere kendi yorumunu katan yönetmenler arasına bir isim daha katıldı, bu açık, seçik ortada… Umarız bu şekilde devam eder. Filmin devamını heyecanla bekliyoruz.

        Dizi hakkındaki ön izlenim: 7

        Filmin notu: 7, 8

        Diğer Yazılar