Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Müstehzi gülüşüyle, yürek yakan bakışlarıyla, neşeli konuşmalarıyla, yardımseverliğiyle tanınan aksiyon ustası Bruce Willis hepimizin çok sevdiği bir aktör. Sadece oyunculuğuyla değil, birçok yeteneğiyle öne çıkan Bruce Willis, tam bir melez! Annesi Alman, babası Amerikalı olan Willis’insinema macerası damarlarında akan kanda gizli. Almanların genelde soğuk olduğundan bahsedilir ama bu özellik Willis’e pek sirayet etmemiş. Willis oldukça cana yakın ve güler yüzlü. Kendini ifade etmesini iyi bilen aktör, keskin zekâsıyla ve yaratıcı fikirleriyle oyunculuğunu donatıyor. Hatta bazen öyle fazla donatıyor ki, roket misali uçuyor yükseklere… Kim bilir belki biz de Willis’le beraber uçarız.

        Frank Miller ve Robert Rodriguez tarafından çekilen “Sin City: A DameToKillFor”, 22 Ağustos’ta vizyona giriyor. Bir sürü değerli oyuncuyu bir araya getiren Sin City: A DameToKillFor’ı izlemek için geri sayım başladı. Bunun en önemli nedeni de, filmde Bruce Willlis’in yer alıyor oluşu. Oynayacağı filmleri doğru seçen Bruce Willis, yaşına rağmen, hala aksiyon filmlerinde yer almaktan vazgeçmiyor, demek ki formu yerinde. Yaşlanma belirtilerini bir şekilde gizleyen Willis, bedenine teslim olmuyor. Ne kadar yaşlansa da aynı Bruce Willis var karşımızda… Aman nazar değdirmeyelim, sonra sonu diğer aktörler gibi hazin olmasın… TRT 1’de yayınlanan “Moonlighting” (Mavi Ay, 1985-1989)isimli televizyon serisiyle hayatımıza giren Willis, esprili dedektif David Addison'un maceralarını ekrana yansıtır. Sonrasında ise hayatının en önemli kararını vererek televizyondan sinemaya transfer olur.

        Turbo hızla uçuşa geçen Willis, üst üste başarı getiren filmlerde yer alır. Yalnız Bruce Willis hakkında hatırlatmak istediğimiz önemli bir ayrıntı var, o da şu: Willis “Mavi Ay” dizisinde oynadığı zaman oldukça genç ve saçlıydı. Çok çalışmaktan saçları dökülmüş olsa gerek… Aradan geçen yıllar onun saçlarını döktü belki ama o enerjisinden hiçbir şey kaybetmedi. Saçlarını kazıtan Bruce Willis dazlak olmayı seçti. Ne yalan söyleyelim biz kendisinin dazlak halini çok sevdik. Willis bu haliyle kendine değişik bir imaj yaratmış oldu.

        MÜZİK İLE GÜÇLENEN BRUCE WİLLİS…

        Suratında çeşitli mimikleri aynı anda kullanan Willis’in çok değişik bir aurası var, Willis kimi zaman çok neşeli, kimi zaman hüzünlü, kimi zaman da düşünceli olabiliyor. Rodin’in düşünen heykeli misali, duygularını gizliyor ve farklı surat ifadelerine bürünüyor. O an aklından ne geçtiğini anlamak biraz zor. Eğer Willis’i iyi analiz edip gözlemlersek, belki onun ne hissettiğini anlayabiliriz. İçindekileri dışa vurmayı çok fazla sevmeyen aktör, bunu müzik yoluyla gerçekleştiriyor. Müzikle bütünleşen aktör, müzikten aldığı ilhamı oyunculuğuna yansıtıyor. Belki de şimdi Willis’in müzikle nasıl bir bağı olabilir diye sorguluyorsunuz, o halde biz de sizi fazla merakta bırakmayalım. Willis yalnızca oyuncu değil, aynı zamanda da müzisyen. Ama ne yazık ki, Willis’in müzisyen olduğundan çok fazla söz edilmiyor. “Müzik ruhun gıdasıdır” sözünü hayat felsefesi haline getiren usta oyuncu, çok fazla diyaloğa girmektense müzik yoluyla kafasının içindekileri aktarıyor. Bunun haricinde Willis filmlerinde “Sen sus gözlerin konuşsun” söylemi öne çıkıyor. Neden mi? Çünkü Willishemen hemen oynadığı her filmde uzaklara doğru bakıyor.

        KARAKTERLERE KENDİ KİMLİĞİNİ YANSITIYOR

        Willis büründüğü karakterleri biraz kendine göre seçiyor, sanki kendi kimliğini yansıtıyor o karakterlere… Sert ve yumuşak taraflarını aynı anda karakterlere yükleyen aktör, diğer karakterlerle kurduğu ilişkiyi de güzel bir şekilde koruyor. Sınırı kesinlikle geçmiyor. İyimser oluşunu sertliğinin altına saklayan Willis, yufka yüreğini kolay kolay göstermiyor. Aslında derinlerde bir yerde hiç tanımadığımız bir Willis var. İşte o Willis yüzeye kolay kolay çıkmıyor. Böyle olması daha makul zaten…Willis’in dramatik sanatlarla ilgili olduğu çok fazla anlaşılıyor. Eh ne de olsa, Willis lisede dramatik sanatlar okumuş. Willis hakkında yaptığımız bu karakter tahlili, Willis’in nasıl biri olduğunu ortaya koyuyor. Buradan yola çıkarak, Willis’in en önemli filmlerinden biri olan “TheSixthSense”den bahsedelim. M.NightShyamalan’ın tarafından yazıp yönetilen “TheSixth Sense” (Altıncı His), Willis’in performansının en yüksek olduğu filmlerden biridir. Psikolog Crowe rolünü ustaca canlandıran Willis, altıncı hissi güçlü olan bir çocukla irtibat kurar. Ama Willis çocuğun can dostu olacağını asla düşünemez. Willis ona öyle bir bağlanır ki, içindeki duyguları hiç düşünmeden dışarıya doğru atar. Samimiyetini sonuna kadar gösteren Willis, dramatize ettiği karakteri çocukla örtüştürür. Çocuk ve Willis adeta bir bütün olurlar. Willis ve çocuk arasında yaşananlar oldukça göz yaşartıcıdır. Willis bu rolüyle ne denli duygusal olduğunu perdeye çengeller.

        AKSİYONLA BÜTÜNLEŞEN BİR KRAL

        Oyuncunun en ilginç tarafı gülerken ya da tebessüm ederken ağzının sağa ya da sola kayışıdır. Tam anlamıyla gülmeyen Willis acaba bu özelliğiyle neyi ifade etmek istiyor olabilir? Sorunun yanıtını henüz bulamadık. Hemen hemen her filminde bu meşhur gülüşü vardır. O meşhur gülüşü gerçekten Willis’i anlamlı kılıyor. Aksiyon ve dramı birbirine yedirerek izleyiciye geçiren oyuncu, “Die Hard” (Zor Ölüm) ve “TheJackal” (Çakal) filmleriyle izleyiciyi bir hayli kendisine çeker. Aksiyon ustası olduğunu kanıtlayan Willis, “Die Hard” serisinde oynamaya devam eder. Hatta Willis yaşlanmış haliyle bile “Die Hard 4” filminde yer almayı kabul eder. “Die Hard 4”de başka kim oynayabilirdi ki? Willis’in aksiyon filmleri bu kadarla sınırlı değildir tabi…

        AksiyonseverWillis aralarda, bilim-kurgu filmlerinde de boy gösterir. Willis’in bilim-kurgu türünün en etkileyici filmi Terry Gilliam’ın yönetmenliğini yaptığı “TwelveMonkeys” (12 Maymun)dir. Bu filmle sükse yapan Willis, zamanda yolculuk yapmaya gönüllü olan James Cole rolünü üstlenir. Zamanda geriye giden Willis, James Cole rolünü hafızalarımıza öyle güzel bir şekilde kazır ki, adeta Cole’un beynine transfer oluruz. Willis her daim çözülmesi zor filmlerle bizi baş başa bırakır. Willis’in diğer bilim-kurgu filmleri şu şekilde yer almaktadır:“Surrogates” (Suretler), “TheFifth Element” (Beşinci Element) ve “Unbreakable”(Kırılmaz, M. NightShyamalan) Tabi şunu belirtmeden geçmek olmaz,M. NightShyamalan;Willis’in “TheSixth Sense” filmindeki performansından memnun olmuş olsa gerek ki, kendisini “Unbreakable” filmine ışınlamış. Usta oyuncudan etkilenmemesi sürpriz olurdu zaten! Yazının başında söz ettiğimiz gibi, Willis ne yapıp edip maharetini ustaca sergilemiştir. Dışarıdan bakıldığında yenilmez çelik kahraman gibi görünen Willis, içyapısında oldukça mülayimdir. Onun sert görünümüne bakmamak lazım. Bazen kırılgan bir çocuk gibi, bazen de güçlü kuvvetli bir asker gibidir.

        BİLİM-KURGUYA DA IŞIK YAKIYOR

        Willis’in bilim-kurgu ve aksiyon türü filmlerine, komediyi de ekledik mi işlem tamamdır. Aksiyon ve komedinin birleşiminden oluşan “Red”, aktörün komedi alanındaki yetkinliğini ortaya koyuyor. Willis hangi rolü oynarsa oynasın kalitesinden hiçbir şekilde ödün vermiyor. Bunun en önemli nedeni de; işine sımsıkı bağlı oluşudur. Aksiyon babası olmayı hak eden aktörün, rol arkadaşlarıyla iyi geçinmesi ve onlara oyun vermesi da gözden kaçmayacak bir detaydır. Hem aksiyona hem mizaha yatkın olan Willis, her koldan savaşarak, mücadeleci ruhunu yansıtmaktan çekinmez. Emekliye ayrılan polislerin serüvenine konuk olduğumuz “Red”, Willis’in canlandırdığı Frank Moses karakterine öncelik verir ve bütün olaylar Frank Moses’ın çevresinde gelişir. Hikâyenin ‘merkez karakteri’ hiç şüphesiz Frank Moses’dır. Filmin en büyük esprisi, emekliye ayrılan polislerin yeniden bir araya geliyor oluşlarıdır. Sırf bu sebeple Frank Moses karakterini yaşatmaya kararlı olan yapımcı LorenzodiBonaventura ve Mark Vahradian, Bruce Willis’le çalışmayı sürdürmeyi devam ederler ve kısa bir süre sonra da “Red 2”vizyona girer. Edindiğimiz bir habere göre “Red 3” filmi geliyor. Belli ki yine heyecan dorukta olacak. Bruce Willis’in bütün filmlerinden bahsetmek isterdik, ama bu mümkün değil. Willis’in son oynadığı film hakkında bilgi vermeden önce bazı önemli filmlerini sıralayalım: “Alpha Dog”, “Sin City”, “Tears Of The Sun”, “TheWhole Nine Yards”, “Hostage”, “MercuryRising”, “MoonriseKingdom” (WesAnderson), TheExpandables 2 (Cehennem Melekleri 2) ve daha niceleri…

        HARTİGAN KARAKTERİ HİKÂYEYE NASIL ETKİ EDECEK?

        Geldik “Sin City” serisine… Hartigan (yan rol) rolüyle Frank Miller’ın“Sin City” serisine geçiş yapan aktör, serinin ikincisi olan “Sin City: A DameToKillFor”deHartigan rolünde dominantlığına dominantlık katıyor. Büyük ilgiyle izlenen “Sin City” bakalım bu sefer nasıl bir hikâyeyle karşımıza çıkacak. Bruce Willis’in diğer vizyona girecek olan projeleri ise şu şekilde yer alıyor: “ThePrince”, “Labor Of Love” (M. NightShyamalan), “Vice”, “RockTheKasbah” ve “Captive”

        Çıkan sonuca göre; Bruce Willis işimi yapıp hemen kaçayım diyen oyunculardandeğildir, aksine Willis rolünü yerine getirene kadar uğraşır. Bu şekilde düşünüyor oluşu, onu diğerlerinden ayrı tutar. Kendine ayrıcalık tanınmasını sevmeyen Willis, rolü gereği dağa bile tırmanır. Bayat oyunlardan nefret eden Willis, şartlara uyum sağlayarak kendisinden bekleneni yapar ve her rolü oynayabileceğinin altını çizer. “Altıncı His” filmiyle bize elini uzatarak yüreğimizi dağlayan Willis, enteresan kişiliğiyle bizi her daim büyüler. Umarım sen de bizi Robin Williams gibi yalnız bırakmazsın. Çok yaşa Bruce Willis!

        Diğer Yazılar