Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “EĞİTİMİN iyisi nasıl olur?” diye sorduğunuzda kuzeyden, güneyden, tarihten, gelecekten hep aynı cevap geliyor: Öğretmenle... En güzeli, eğitimi tasarlayanların öğretmene hak ettiği değeri, ücreti, saygınlığı, kendini geliştirme imkânlarını sunması halinde gerçekleşiyor. Bu herkesin iyiliği için. Bir de bu imkânların olmamasına rağmen, kişisel gayretleriyle iyilik peşinde koşan öğretmenler var. İşte onları bulup çıkarıp bu iyiliğin yayılması için 15 senedir gayret gösterenlere (bizim ülkede) Eğitim Reformu Girişimi deniyor. Bu sene 15’incisi düzenlenen Eğitimde İyi Örnekler Konferansı iyiliğe özendiren, cesaretlendiren, ödüllendiren ve yayan bir etkinlik olması açısından içimdeki umut tomurcuklarını yeşillendiriyor.

        Eğitimde İyi Örnekler Konferansı, bugüne kadar 72 ilden yaklaşık 1700 iyi örnek sunumu ve 15 binin üzerinde katılımcıyı ağırlayan, üreten ve iyi örneklerini paylaşmak isteyen eğitimcilerin bir araya gelmesini sağlayan, öğretmenlerin kendi geliştirdikleri uygulamaları sunmasına imkân tanıyan bir konferans. Konferansın 15. yılı dolayısıyla gerçekleşen akşam yemeğinde Güler Sabancı, Sabancı Vakfı, ERG yöneticileri, Sabancı Üniversitesi yönetimi ve farklı senelerde iyi örnek olarak seçilmiş 6 öğretmenle bir aradaydık...

        Öğretmenler teker teker kendilerini anlattılar; kendilerini değil birbirlerini övdüler her seferinde. Umut dolu, cesur, donanımlı insanlarla bir arada olduğumu fark etmek içimi sevinçle doldurdu. Uzun zamandır kendimi iş dolayısıyla gittiğim bir yerde bu kadar iyi hissetmemiştim açıkçası.

        KİŞİSEL GAYRETLER

        Adana’dan Nuri Hoca düşüp kırılan fotoğraf makinesi yüzünden “İğne deliği” diye bir proje başlatmıştı bundan 10 sene önce. Bu projeyle herhangi objeleri fotoğraf makinesine dönüştürebileceğini göstermişti öğrencilerine. Adana’nın en sonunda dediği, kavga gürültü pek eksik olmazdı dediği okulunda ciddi bir dönüşüm başlamıştı sayesinde... Çektikleri fotoğraflarla sergiler açmışlar, hatta bu projeyi anlattıkları bir senaryo yazıp ondan da ödül almışlardı. Ve daha sonraları alışılmadık şekilde öğrencileri güzel sanatlar üniversitelerine, tiyatro topluluklarına katılmaya başlamışlardı.

        İrem Savcı öğretmen ise Şırnak’ta görev yaptığı sırada sadece kendi olanaklarıyla öğrencileri için bir montessori sınıfı kurmuştu mesela. Sonra da olmayan İngilizce’siyle bunu bir projeye dönüştürüp AB’den destek almış, ardından da bu sistemi yurdun farklı yerlerine yaymak için yollara düşmüştü... Gencecik İrem öğretmen.

        Mevlüt öğretmen ise “Biz bu çocuklara neden fizik, kimya öğretemiyoruz” diye sorarak yola çıkmış ve cevap olarak, “Fen bilimleri öğretiminde duyguların etkin olarak kullanılması” adı verilen bir proje başlatmıştı. Lise mezunu olup da Einstein’ın kim olduğunu bilmeyenlere içerleyen Adana 75. Yıl Anadolu Lisesi öğretmeni Mevlüt Çınar, duygu temelli fizik anlatımı vasıtasıyla öğrencileriyle hazırladığı materyalleri “Fiziğin Gülen Yüzü” adında bir kitaba dönüştürmüştü...

        Ben sadece üçünün hikâyesini yazsam da o gün o masanın çevresinde oturan her öğretmen ve daha adını bilmediğimiz nice öğretmenler, bozuk gittiğini her birimizin bildiği sisteme rağmen ve onun faydasına olacak şekilde, kişisel gayretleriyle bir şeyler yapıp öğrencilerine en büyük faydayı sağlamanın peşindeler...

        Velhasıl kötü giden işler üzerine pek fazla kafa yoran kişiler olarak iyi örnek bulduğumuzda onu yaymaya çalışmamız isabetli olacak. İyiliğin büyümesi, iyi örneklerin yayılması hepimizin iyiliğine olacak belli ki...

        Diğer Yazılar