Değişmeyen tek şey
HAMİLELİK çok güzel hayat dersleri veriyor insana. Hem psikolojik hem de fiziksel olarak ne kadar değişebileceğini, sınırlarını, elastikiyetini öğretiyor her fırsatta... Her gün yeni bir hale girerken bunu olanca doğallığıyla nasıl da kabul edebildiğimi görüp de şaşırıyorum... Seneler içinde karakterimi oluşturduğunu sandığım alışkanlıkların, kendime kattığım asla ve kat’a değişmeyecek sandığım unsurların birer birer yıkılıp yeniden yapılışını fark edebilme fırsatı sunuyor yaşadıkça. Değişmeyen tek şeyin değişimin kendisi olduğu klişesini çiviliyor zihnime... Neler mi değişiyor? Kısaca her şey...
Sigara: Senelerdir her akşam bırakmaya karar verip her sabah tekrar yaktığım sigaramdan ayrılışım hamilelik sayesinde oldu. Bebekcan karnıma yerleşir yerleşmez yıllardır irademin, nikotin bantlarının, babamın ödül vaatlerinin bir türlü başaramadığı iş halloldu ve sigara bana: “Çok pis kokan ve insana manasız el hareketleri yaptıran bir şey” gibi gözükmeye başladı... Ne akıl, ne mantık, ne irade... Vücudum sigarayı istemedi sadece. Ne yazık ki hamilelik her kadında aynı tepkimeyi uyandırmıyor; vücut sigarayı kabullenmeye devam edebiliyor. Böyle durumlarda iradeyi acilen göreve çağırmak, gerekirse dışardan destek almak gerekiyor; çünkü sigara içen anne adaylarının bebeklerinin akciğer gelişimi olumsuz etkileniyor; düşük kilo ve erken doğum gibi ihtimaller artıyor... Sigarayı bırakın, nefes almaya başlayın.
Gece Hayatı: Hayatımın değişmek zorunda kalan başka bir ritüeli de gece çıkmaları oldu. Sabahlara kadar oturulan ya da mekân mekân gezilen geceler geçmişte kaldı... Neden mi? Çok basit; erkenden uyuyakalıyorum; ya da uyumasam da akşamları hep yorgunum... Değil partilere, konserlere, akşam 21.00 matinesine sinemaya bile gidemez oldum. En yakın arkadaşım televizyon karşısındaki koltuğum. Hamile kadının vücudu, bütün enerjisini içinde büyümeye çalışan yeni yaşama aktarmayı görev bildiğinden sosyal hayata yetecek kadar enerji artmıyor ve hummalı bir çalışma içinde olan beden fırsat buldukça uyumayı tercih ediyor. Direnmenin anlamı yok: Sosyal hayatınızı gündüze kaydırın.
Giyim Kuşam: Kilo alıp vermeye pek alışkın bir bünye değil benimki; bu sayede 90’lı yıllarda aldığım giysileri 2000’lerde de giyebildim... Hatta bu istikrarı fırsat bilip ayakkabı koleksiyonu yapmaya başladım son yıllarda; birbirinden güzel topuklu ayakkabıları yatırım olarak düşünerek topladım... Ama şimdi; taytlar ve spor ayakkabılar dışında işime yarayacak hiçbir şey kalmadı eski dolabımda... İlk üç ayda yedi kilo alıp bir beden büyüdüm. Henüz göbeğim belli değilken bile kendi kıyafetlerime giremedim. Ben de geçen senelerde hamile kalmış arkadaşlarımdan lojistik destek aldım... Çevrenizde sizden önce hamilelik yaşamış tanıdığınız yoksa tayt modasının sürdüğüne şükredin ve tişört, hırka gibi ihtiyaçlar için eşinizin dolabına yönelin... İmece usulünü hatırlayın.