Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye'nin magazin basınının ve cemiyet hayatının en merak edilen simalarından biri Derin Mermerci evlendi. Herkes ondan çok iddialı ve şaşaalı bir düğün bekledi. Ben değil. Çünkü anımsayanlar olacaktır, kendisi için ben zamanında "O da bizim Fabrika Kızı" demiştim. 29 Ocak'ta yazmışım o yazıyı. O dönemki erkek arkadaşıyla yaşadıkları ve kendi beyanları üzerine onu bir şekilde Edie'ye (Sedgwick) benzetmiştim. Şiddete maruz kalması filan bir yana (şimdi artık, bugün, başkasıyla da evlenmişken gerek yok) "Keşke daha farklılık sahibi olsaydım da konservatuara gitseydim" demişti. İşte o farklılığını düğünüyle, kılık kıyafetiyle gösterdi. Hakkında bitmek bilmeyen dedikodular da olsa, herkes bilip bilmeden hakkında tonlarca laf üretse de süzülmüş bir zevki olduğunu ve gösteriş meraklısı olmadığını gösterdi bence. Gerçi bu arada Reşat'ın (Balcıoğlu) haberinde okudum, nikah kıyılır kıyılmaz çalan ilk şarkı Duman'dan Senden Daha Güzel olmuş. Aralarında özel bir esprisi yoksa bu da bana çok "orijinal" gelmedi doğrusu.

        Elalemin düğününü gelinliğini eleştirecek filan değilim, işim de bu değil, ayrıca bize ne. Mutluluklar dileriz geçer gider. Ama Derin Mermerci için bir dileğim var: O kendisinde aradığı "farklılığı" umarım bulur. Bulur da netleştirirse o günden itibaren kimseye (ya da bir tür Andy Warhol'a) ihtiyacı olmayacak zaten.

        Mutluluklar dilerim. Evlilikte de...

        Eserlerini, dizi olunca öğrendiğimiz değerler...

        Bir yandan İstanbul Modern'de, dünyanın dört bir yanından müze profesyonelleri bir araya geliyor, seminerler, eğitimler düzenleniyor; öte yandan bizde müzecilik her geçen gün kan kaybediyor.

        Daha yeni iki mail aldım. Biri İstanbul Modern'in Müzeler Konuşuyor adlı etkinliğiyle ilgili. Bu defakinin konuğu Amerika. 2 Ekim'de ABD'nin önde gelen müzelerinin direktör, küratör ve departman yöneticileri bilgi ve deneyimlerini paylaşacak. Getty Araştırma Enstitüsü Direktörü Prof. Thomas W. Gaehtgens 2 Ekim Çarşamba günü saat 19.00'da bir konuşma yapacak. Bunun haberi gelmişti. Bu gibi etkinlikler bizim için çok önemli.

        Ancak diğer yandan: Müzecilik Meslek Kuruluşu Derneği'nden bir mail aldım. Onda da "Hüseyin Rahmi Gürpınar Müzesi binasının kullanım hakkı Kültür Bakanlığı'ndan alınarak, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne tahsis edildi. Müzecilik Meslek Kuruluşu Derneği olarak, basında yer alan, İBB'nin binanın işlevini değiştireceği ve meslek kursları açacağı haberlerinden endişeliyiz" deniyordu.

        Ki can çekişen müzeciliğin halihazırdaki durumu zaten iç açıcı değil. Ayrıca Hüseyin Rahmi Gürpınar müze-evinin durumu da hiç iç açıcı değil!

        Biri ilgilenmeli derken, bakanlık ya da belediye... Bu konularda kimin ne derece yeterliliği olduğunu tartışmak istemiyorum. Keşke yarışsalar... Ama nerdeee?

        Oysa büyüklerimizin dilinden düşürmedikleri tarihi ve kültürel değerleri en çok ciddiye alan "muassır medeniyetler" müzecilik konusunda dünya çağında hatrı sayılır işlere imza atar. Biz? Nerdee?

        Eserlerini, dizilere "ilham kaynağı" olunca öğrenen bir millet, hakiki değerlerine sahip çıkıyor denebilir mi zaten? (Soru değildi).

        Kendi bienalini, sergini kendin yap

        Yakın arkadaşlarımdan biri olan Çağla Cabaoğlu, aynı zamanda komşum. Sık sık komşuculuk oynarız. En sevdiğimiz etkinliklerimizden biri de evden eve bienal. Birbirimizin evinde ne var ne yok bakarız, onu oraya bunu buraya koyar keyif aldığımız objeler ve sanat eserleriyle kendi oyunumuzu oynarız. Size de tavsiye ederim, kendi ürettikleriniz dahil, sahip olduğunuz her güzelliği paylaşın. Birbirinize küratörlük, dekoratörlük, sanat danışmanlığı yapın. Kafa açar, yaşama alanlarınızı güzelleştirir.

        Bu arada son yıllarda özellikle Avrupa ülkelerinde "ofiste sanat" konseptiyle herkes çalıştığı ofislerde sanatçıların eserlerine ev sahipliği yapıyor, sergileri ağırlıyor. O da çok zevkli. Biliyorsunuz, düşünülenin aksine bizde de üreten çok, ancak ürettiklerini sergilemeleri hiç de kolay değil. NG İletişim Ajansı, Aysun Karabulut'un resimlerine ev sahipliği yapacakmış. Nişantaşı'ndaki ofisteki serginin açılışı 2 Ekim Çarşamba saat 18.00'de. Sergi 1 Kasım'a kadar açık olacak ve günün istenilen saatinde ajansın çalışanları masa başımızdayken insanlar sergiyi gezebilecekler. Çok iyi fikir değil mi?

        Sanat sadece snop, çok bilmiş insanların işi değil. Korkmayın, dahil olun, bakın görün, eğlenin.

        Bu arada bir haber daha vereyim: Bir önceki sergisi "Das Fenomen"den anımsayabilirsiniz; Olgu Ülkenciler'in son eserleri, dördüncü kişisel sergisi "Zevkli Rezalet" ile 3-26 Ekim tarihleri arasında C.A.M. Galeri, Akaretler'de görülebilir. Ve evet, bu fotoğraftaki de kendisi!

        Diğer Yazılar