Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Elif bebeğin varlığını ilk öğrendiklerinde, yani içlerinde bir can daha kurtarma ümidi belirdiğinde, hepsinde bir duygu seli boşaldı.

        Daha bir umutla kazdılar toprağı. Taşları, betonları, molozları daha hızlı temizlediler.

        Ve Elif bebeğin ilk yüzünü gördüğünde kurtarma ekibinden biri, içinden dualar etti.

        “Allah’ım ne olur onu bize bağışla…”

        Elif bebek ilk kez gözünü açıp ona baktığında ağladı o kahraman adam.

        Boğazında düğümlenen yumrukla, “bebek yaşıyor” diye bağırdığında, gerideki kahramanlar sevinçle başladılar ağlamaya.

        Ona ilk dokunan sağlık görevlisi ağladı.

        Üzerine battaniyeyi örten görevli ağladı.

        Elif’in elini tuttuğu itfaiye eri ağladı.

        Onların fotoğrafını çeken foto muhabiri ağladı.

        Elif’in yatırıldığı sedyeyi taşıyanlar ağladı.

        Onların görüntülerini çekenler ağladı.

        O anı anlatan muhabir ağladı, muhabire soru soran spiker ağladı, bunların yayını yapan reji ağladı.

        Ambulans şoförü göz yaşıyla beklerken Elif’i, ona yolu açan polis ağladı.

        Ve sonunda ekranları başında o anları izleyen herkes ağladı… ağladı… ağladı...

        Bir milletin merhamet geçidiydi sanki.

        Kim gördüyse Elif bebeği, kim duyduysa yaşadığını şükretti, dua etti ve ağladı…

        Ağlayan bir millet, merhametli bir millettir.

        REKLAM

        Bu millet, “Merhamet Milletidir.”

        Şu Ayda bebeğe ilk ulaşan adama bakın...

        Toz toprak içinde nasıl da bebeği öpüyor. Sanki kendi yavrusuna kavuşmuş gibi...

        Ayda bebeğin elini tutan, onu teselli etmeye çalışan adama bir bakın.

        Kendi çocuğundan daha şefkatli, daha merhametli, daha sevecen davranmıyor mu?

        Hiç tanımadığı bu bebeği kurtarmak için Tunceli’den gelip, geceli gündüzlü çalışan şu adama bir bakın, her yanından merhamet akıyor.

        “Yavrum, canım, kızım, bir tanem, kurban olurum sana…”

        Bir baba ancak bu kadar içten sözleri yavrusuna söyler.

        Hiç tanımadığı bir bebeğe bu şefkati gösteren, ancak merhamet abidesi bir insan olabilir.

        Ayda bebeğin yaşadığını duyan kim varsa haykırdı, "Allah’ım sana şükürler olsun… bir mucize daha" diye.

        Toprağın üstünde çalışanlar ağladı...

        Altında çalışanlar ağladı...

        Elleriyle moloz taşıyanlar ağladı...

        Kim varsa göz yaşıyla çalıştı…

        Nasıl bir şeydir bu?

        Göz yaşlarına boğulan merhamet milletinin canlı yayınını izliyoruz iki gündür.

        Kim var ağlamayan bir bakın?

        Kim bu sahneleri görüp de iç geçirmedi, gözleri buğulanmadı, hüzünlenmedi, yutkunmadı…

        Bu milletin aslı, bu milletin baskın karakteri merhamettir.

        Boşuna dünyanın en çok yardım eden ülkesi değiliz. Bu milletin merhametinden gelir bu birincilik.

        Kim ne dersin, bu milletin merhameti, öfkesinden ve nefretinden önce gelir.

        Yeter ki bu milleti kendi haline bırakın.

        Şairin dediği gibi “içinde merhamet adlı bir çınar vardır.”

        Bırakın o çınar büyüsün...

        Diğer Yazılar