Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ülke olarak iki alanda normalleşme arayışındayız:

        1. Sosyal hayatta.

        2. Siyasette.

        Covid salgını nedeniyle bir yıldır olağan dışı bir hayat yaşıyoruz.

        Evlere kapandık, hayatlarımız kısıtlandı.

        Maskeyle yaşamak zorundayız. Sevdiklerimize sarılamayalı kaç zaman oldu, hatırlamıyoruz bile.

        On binlerce insan işsiz kaldı. Yüz binlerce insan işyerlerinin açılmasını bekliyor. Bu arada maaşları azaldı, geçim sıkıntısı had safhada.

        On binlerce iş yeri kapalı. Esnafın dayanacak gücü kalmadı.

        2.6 milyon insan hastalandı. 27 Bin 700 insanımız hayatını kaybetti.

        Çok değerli insanlarımızı, sevdiklerimizi yitirdik. Çok acı çektik.

        NE ZAMAN NORMALLEŞECEĞİZ?

        Herkes aynı soruyu soruyor: Ne zaman normalleşeceğiz?

        Aşı bulundu ama herkes aşılanamadı. Virüs tam olarak analiz edilip, her şeyiyle çözülemedi.

        Sürekli mutasyona uğruyor, verdiği zarar insandan insana farklılaşıyor.

        Çaresiz olmasa da yetersiz kalmış durumda insanlık. Bir yıldan önce normalleşme beklenmiyor.

        “Normalleşme” denen şeyin de anlamı ve içeriği de değişecek anlaşılan. Hayatlarımızı eskisi gibi sürdüremeyebiliriz.

        Bunun psikolojik etkisi nasıl yansıyacak topluma bilinmiyor.

        Kısa vadede normalleşme beklemek yerine, kendimizi “yeni normal” denen şeye hazırlamak gerek sanırım.

        SİYASİ KUTUPLAŞMA NORMALE DÖNER Mİ?

        Herkes kutuplaşmadan şikayetçi. Ama herkes…

        İnsanlar “ötekileştirilmiş” bir kesimin parçası olmanın verdiği sıkıntıları, sorunları ve yanlışlığı anlatıyor.

        İktidar kutuplaşmadan şikayetçi, muhalefet kutuplaşmadan şikayeti.

        İktidarı destekleyenler ve muhalefeti destekleyenler de kutuplaşmadan şikayetçi.

        Peki kim yapıyor bu kutuplaşmayı? Bilinmiyor!

        Toplum her gün siyasilerin en yüksek perdeden, en ağır sözlerini, en ağır suçlamalarını canlı yayınlarda izliyor.

        Sonra haberlerde özetini dinliyor.

        Ardından tartışma programlarında, o siyasileri destekleyen insanların yorumları ve kavgalarıyla bir kez daha “kutuplaşma virüsüne” maruz kalıyor.

        Her gün…

        Evet, her gün birbirini suçlayan, kavga eden insanların bu tablosunu yaşıyor ülke.

        13 şehidin olduğu bir olay kutuplaşmayı, ayrışmayı, ötekileşmeyi biraz olsun azaltacak diye beklerken, daha da arttırdı.

        Şehit kanı bile siyasilerin ve onların sözlerini tekrarlayan taraftarların kavgasını bitiremedi.

        NE ZAMAN NORMALLEŞECEĞİZ?

        Herkes aynı soruyu soruyor: “Ne zaman normalleşeceğiz”

        Herkesin kutuplaşmadan şikayetçi olduğu bir ortamda, kimse bunun bitmesi için bir adım atmıyor nedense.

        Hep “öteki” suçlu.

        Suç, hep “ötekinin” söylediklerinde.

        Kimse, “bu kutuplaşmayı nasıl bitireceğiz?” diye sormuyor, “ne yapabilirim?” demiyor.

        Sonra siyasilerden ve medyadan başlayan kutuplaşma hastalığı, bir salgın gibi her yere yayılıyor.

        Ne acıdır ki, kutuplaşmanın, ötekileştirmenin bir aşısı yok. Olsaydı toplumu aşılar, salgını bitirirdik. Ancak yok. Bir aşısı, bir ilacı yok kutuplaşmanın.

        Belki de Covid salgınında daha erken normalleşmeye kavuşacağız.

        Çünkü siyasi kutuplaşmanın durumu daha ağır görünüyor.

        “Yeni normal” dediğimiz şey, kutuplaşmış ve ayrışmış bir siyasi ortamda yaşamak mı olacak acaba? Olmamalı…

        Şunu merak ettim:

        Diyelim ki siyasiler kutuplaşmayı bitiremiyor, onları destekleyenler de bu salgına karşı koyamıyor.

        Peki bu ülkenin aydını, entelektüeli, münevveri yok mu?

        Doktorlar corona virüse karşı aşıyı bulmak için gece gündüz çalıştılar ve buldular.

        Peki sosyal bilimlerin “hekimi” sayılan aydınlar, fikir adamları, akademisyenler, kanaat önderleri ne yapıyor?

        Herkesin şikayetçi olduğu kutuplaşmaya, ayrışmaya ve ötekileştirmeye karşı ne öneriyor, nasıl bir çare arayışındalar?

        Üzgünüm ama kimse bir şey yapmıyor…

        Anlaşan o ki, kısa vadede normalleşme beklemek yerine, kendimizi “yeni normal” denen şeye hazırlamak gerek sanırım.

        Diğer Yazılar