Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        İnsan doğasının bu iki zıt duygusunun kavgası, sanırım en çetin kavgalardan biri.

        Peki nefret ve hoşgörü arasındaki kavgada kazanan hangisi oluyor sizce?

        Cevabınızı hemen vermeyin.

        Çünkü bir çoğunuz, hoşgörünün daha etik olduğunu bildiğiniz için onun kazanacağını düşünmüş olmalısınız.

        Aslında bu bir temenni.

        Gerçekçi bir değerlendirme değil yani...

        İnsan yaşamını motive eden duygular vardır.

        Peki nefret mi, hoşgörü mü daha güçlü bir motivasyon duygusudur?

        Ya da

        Öfke mi sevgi mi?

        İntikam mı affetmek mi?

        Ego mu mütevazı olmak mı?

        Hangisi daha kuvvetli duygudur?

        Güçlü ve baskın olan duygular, etik ve ilkesel olarak tercih edilen duygular değildir maalesef.

        Çelişkiye bakın ki, hayatta motive edici, sürükleyici ve enerji üreten duygular da bunlardır.

        Siyasette öfke gereklidir mesela. İyi bir motivasyon kaynağıdır.

        Egosu olmayan lider çok başarılı olamaz.

        Sanatçılarda, iş adamlarında mütevazi olmak çok makbul değildir...

        İlk cevabınız değişmeye başladı mı?

        Yani nefretle hoşgörü arasındaki kavgayı kimin kazacağına dair cevabınız…

        Baskın olan duygularımız nedense kötü olan duygularımız.

        O nedenledir ki bu duygular kavgalardan galip çıkar genelde…

        Ancak bir ince detay var:

        Bu galibiyet, bu üstünlük kısa vadelidir.

        Yani nefret, uzun süre bir motivasyon aracı olamayacak kadar yüksek bir enerjidir.

        Bu yüzden bir müddet sonra düştüğü yeri yakar, yani insanı ruhen iflas ettirir…

        Öfke insana adrenalin yükler, güç katar ama uzun vadede gücünü aynı şekilde sürdüremez…

        Bu nedenledir ki, kötü duyguları baskın olan insanların etkisi uzun vadeli değildir.

        Buna karşılık hoşgörü, affetmek, sevgi, mütevazı gibi iyi duygular, kısa vadede bir kavgayı kaybetmiş gözükse de, uzun vadede kazanan taraftır aslında.

        Çünkü bu duyguların verdiği enerji yüksek değil ama kesintili de değildir.

        Az ama uzun soluklu bir motivasyon gücü vardır bu duyguların…

        Öte yandan yaşamın anlamı konusundaki kadim tartışma da bu kavganın sonucunu tahmin etmek açısından önemli bir rol oynar.

        İnsanlığın şimdiye kadarki tecrübesi, bize yaşamın amacının ‘mutluluk’ olduğunu öğretir.

        Hem bu dünyada hem de inanıyorsa öte dünyada insan mutlu olmak için yaşar.

        O zaman ihtiras, intikam, öfke ve nefret gibi kötü duyguların kavgadan galip çıktığında elde ettiği şey mutluluk mudur?

        Hayır…

        Kötü duygularımızın galip gelmek için güdülendiği kaynak güçtür, mutluluk değil. Sonunda gücü elde eder.

        İyi duygularımızın galip gelmedeki güdüsüyse mutluluktur. Uzun vadede o da mutluluğu elde eder…

        Peki bu kadar naif duygularımız ülke yönetmede, savaşlarda, kavgalarda çok başarılı değilse, neden onları daha güzel ve erdemli olarak görüyoruz?

        Ve diğerlerini insan için çok önemli görülen gücü elde ettiği halde neden kötülüyoruz?

        Bu da insanın can yakan çelişkilerinden biridir.

        İyi ile kötünün meşhur kavgası yani.

        Diğer Yazılar