Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Eğer Ekonomik Kurtuluş Savaşı’ndan bahsediyorsak, durum ciddi demektir.

        Bu kavramı boşu boşuna kullanmamak lazım.

        Bir ülke saldırı altındaysa Kurtuluş Savaşı verir.

        Hükümet dışarıdan ekonomik saldırı altında olduğumuzu düşünüyor olmalı ki, "Ekonomik Kurutuluş Savaşı" başlattı.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamasından sonra bakanlardan gazetecilere, mahalle temsilcisinden genel başkan yardımcısına, tüm teşkilat ve ahali kampanyaya katıldı sosyal medyada.

        Bir vatandaşın ülkesi için kurutuluş savaşına bigane kalması vatanseverliğe sığmaz. Bu tamam.

        Ülkeyi yönetenler de Kurtuluş Savaşı çağrısı yapıyorsa, memleketteki herkesi saflarına davet edip, onlarla omuz omuza mücadele edecek bir düzen kurmalı. Bu tamam mı?

        Gördüğüm şu ki, “Ekonomik Kurtuluş Savaşı” başlatan hükümet, kendi politikasını eleştiren, başka çözüm önerileri sunan insanları “mandacı ekonomistler” olarak yaftalamayı tercih etti.

        Halkın durumunun perişan olduğunu, feryat ettiğini söyleyen gazetecileri, yazarları, yorumcuları ve ekonomistleri de "dış güçlerin ekmeğine yağ süren insanlar" konumuna düşürdüler.

        Olmadı.

        Herkese ihtiyacınız olan bir mücadelede en başta insanları böyle yaftalamak yanlış.

        Ülke için fedakarlık yapacaksak, ki bu herkes buna hazırdır, yükün eşit paylaşılması gerekir.

        Sokaktaki vatandaş, her gün dolar karşısında geliri erirken, her gün yemeğine zam yağarken, başkalarının böyle acı çekmediğini görürse buna isyan eder. Haklıdır da.

        Bu krizde orta ve alt gelir grubunun zamlar ve döviz artışı karşısında ezildiği ortada.

        Yükü bu kesime çektirip, ihracatçıyı, onlara mal üretenleri zengin ediyorsanız eğer, ortada adaletsizlik var demektir.

        İnsanlar yöneticilerinin de kendisi gibi yük taşıdığını, acıyı paylaştığını, kol kola kavga verdiğini görmek istiyor.

        Ortada ekonomik savaşın en önemli aktörü bakan bile yok. Vatandaşın yanında kim olacak?

        Hangi yöneticinin fedakarlık yaptığını görüyor vatandaş?

        Hangi yöneticinin milletin derdiyle dertlendiğini görüyor?

        Yok, yok, yok.

        Şimdi “Ekonomik Kurtuluş Savaşı vereceksek, böyle mi olacak?” diye sorulmayacak mı?

        Helalleşme sahaya inmeli

        Helalleşme sahaya inmeli
        0:00 / 0:00

        AK Parti tarihinde birkaç kere siyaset üstü tutum sergiledi.

        Kürt sorununa karşı çözüm süreci başlatması bunlardan biriydi. Tüm riskleri ve eleştirileri göğüsledi, çok güzel şeyler yaptı.

        Nazım Hikmeti, Ahmet Kaya’yı, Sezai Karakoç’u, Enver Paşa’yı, Sabahattin Ali’yi birlikte andı.

        Alevi açılımı, Roman açılımı nihayete erdirilemese de çözüm için girişimlerde bulunuldu.

        Tam sivil Anayasa için akil insanlar heyeti kuruldu, şehir şehir dolaşıldı.

        Bunlar siyaseten şık duruşlardı ve politika üstü bir anlayışı barındırıyordu.

        Kemal Kılıçdaroğlu’nun helalleşme girişimi de böyle bir zemine oturabilir.

        Bu yönde açıklamalar yapmaya devam ediyor.

        Cumartesi Anneleri’nden sonra, Diyarbakır Anneleri’ne de sahip çıkmak gerekir dedi en son. Güzel söylemler.

        Şimdi sahada bu helalleşme çabalarını daha somut görmek gerekecek.

        Kılıçdaroğlu’nun bazı helalleşme görüşmeleri yaptığını, ancak bundan kimsenin haberi olmadığını öğrendim.

        Bence bunu göstermeli, somut adımlar atmalı, daha çok sahada olmalı.

        Ancak o zaman inandırıcı olabilir.

        Diğer Yazılar