Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sihirli kitaplardaki canavarlar canlanır ve kötü niyetli bir kuklanın liderliğinde bölgeyi işgal etmeye çalışırlar... R.L. Stine’ın eserlerinden esinlenen “Goosebumps: Canavarlar Firarda” (Goosebumps) korkutmaktan ziyade eğlendiren bir aile filmi

        ÇOCUKLAR kendilerine yasaklanan korku filmleri ve kitaplarına karşı özel ilgi duyarlar. Robert Lawrence Stine gibi yazarların kitapları ya da bu tür kitaplardan uyarlanan filmler, çocukların ısrarından bunalan ebeveynler için kurtarıcı işlevini görür. Evet, bu kitaplarda korku motifleri vardır ama asla çocukları rahatsız edecek ölçülerde değil. Korku daha çok bir dekordur. Ön planda mizah ve macera vardır.

        RENKLİ, KOMİK CANAVARLAR

        R.L. Stine’ın eserlerinden esinlenerek sinemaya uyarlanan “Goosebumps: Canavarlar Firarda” da korkuyu sadece oltanın ucundaki yem olarak kullanan filmlerden biri. Kızı Hannah (Odeya Rush) ile inziva hayatı yaşayan korku kitapları yazarı R.L. Stine (Jack Black), “Goosebumps” serisinin orijinal daktilo kopyalarını sihirli olduğu için yıllardır kilit altında tutmaktadır. Arkadaşı Hannah’ya kötü bir şey oldu diye gizlice eve giren Zach (Dylan Minnette), kazayla bazı kitapların kilitlerini kırar. Stine’ın hayalî karakterleri arasında en kötü niyetli ve zeki olanını özgür bıraktığının farkında değildir. Artık bir yanda kitaplardan çıkan ve kasabaya hâkim olmaya çalışan bir canavarlar ordusu, diğer yanda ise onlara engel olmak isteyenler vardır.

        Adı daha çok 1995 yapımı “Jumanji” ile birlikte anılsa da, “Goosebumps” bana daha çok 1980’li yılların korku komedi filmlerini hatırlattı. Özellikle de “Gremlins” ile “Hayalet Avcıları”nı... O filmlerde canavarlar toplu halde saldırıya geçip paniğe ve korkuya neden olurlar ama eğlencelidirler. Rob Letterman’in yönettiği “Goosebumps” “renkli, komik canavarlar” konusunda onlardan aşağı kalmıyor. Film, bu yanıyla çeşit çeşit mahlukun cirit attığı bir oyun parkını andırıyor. İlk tanıştıklarında Hannah’nın Zach’ı ormanın içinde terk edilmiş oyun parkına götürmesi ve aynı mekânın canavarlara karşı verilen mücadelenin son raunduna sahne olması tesadüf değil. Öykü aslında bir çeşit “oyun parkı serüveni”ne benziyor. Ancak bu, filmin iyi işlenmiş sağlam bir ana fikirden mahrum olduğunu göstermiyor.

        HEDEFİNE ULAŞAN BİR EĞLENCELİK

        Aslında her şey, çocukken çektiği yalnızlıktan hâlâ kurtulamayan Stine’ın kendisini ve kızı Hannah’yı insanlardan uzak tutmak istemesiyle ilgili... Çocukluk yıllarındaki yalnızlığını aşmak için yazar olan Stine, aslında hâlâ yalnız. Kitapları insanları eğlendiriyor ama o, yarattığı canavarlarla birlikte kendi hayal gücünün ördüğü duvarların arasında yaşıyor. Dolayısıyla, Zach, sadece canavarları değil, Stine’ı da serbest bırakıyor. Böylelikle Stine, kendi canavarlarına karşı insanlarla birlikte savaşarak sosyalleşmenin ve dayanışmanın değerini anlıyor. Sadece o değil, Zach’ın annesi ve teyzesi dahil diğer karakterler de canavarlar sayesinde yaşadıkları yalnızlıktan kurtuluyor, büyük bir aile haline geliyorlar. “Goosebumps” bir “Gremlins” değil elbette. O kadar orijinal ve kreatif olmasa da kendi hedefine ulaşan oyalayıcı bir aile eğlenceliği.

        FİLMİN NOTU: 6.5

        VAHŞİ BATI'DA BİR İSKOÇYALI

        MÜZIK videoları ve kısa filmleriyle tanınan İskoçyalı John Maclean ilk uzun filmi “Sakin Batı”da (Slow West), western dekorunda geçen bir yolculuk filmine imza atıyor. Soylu bir aileden gelen genç Jay (Kodi Smit-McPhee) âşık olduğu kıza (Caren Pistorious) ulaşmak için İskoçya’dan kalkıp tek başına Vahşi Batı’ya gelir. Gözünü kırpmadan adam öldüren sert kovboy Silas (Michael Fassbender), Jay’i himayesine alır. Bu arada ödül avcıları da onları izler... Maclean, film boyunca Jay’in saflığı ve masumiyetiyle Yeni Dünya’nın acımasız, vahşi, kanlı düzenini karşı karşıya getiriyor. Ama filmin en dikkat çekici özelliği sakin anlatımı ve görüntüleri...

        SERİNKANLI BİR MİZAH

        “Sakin Batı”, western türünde özellikle son 30 yılda pek alışık olmadığımız canlı ve sıcak renklerle çekilmiş bir film. Resim eğitimi alan Maclean, finaldeki çatışma sahnesi dahil olmak üzere birçok bölümde gün ışığının keskin berraklığını tercih etmiş. Günümüzde artık pek kullanılmayan, kadrajı darlaştıran 1.66:1 seçimi de ilgiye değer. Maclean bu formatın verdiği olanaklarla klasik Amerikan western’ini hatırlatan planlara imza atıyor; manzara kadar oyunculara çekiyor dikkatimizi. Maclean, yalınlık ve serinkanlı tavrından gelen mizah duygusunu finalde zirveye çıkan kanlı, sert bir şiddetle birleştiriyor.

        SİNEFİLLER KAÇIRMASIN

        Başta western tarihinin en temiz ve yeni ahşap kulübesi olmak üzere akılda kalıcı birçok görsel öğeye sahip “Sakin Batı” biçim alıştırması olarak hoş bir film. Ama öyküsü ve temasıyla western’e getirdiği çok yeni bir şey olduğunu öne süremem. Yine de yeni denemeleri seven sinefiller kaçırmamalı...

        FİLMİN NOTU: 6.5

        Diğer Yazılar