Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        FİLMİN NOTU: 7

        Yüksel Aksu’nun yeni filmi “İftarlık Gazoz” güçlü bir nostalji duygusuyla bizi 1970’li yıllara götürürken dünden bugüne umutlarımızı ve kayıplarımızı hatırlatıp hüzünlendiriyor. Cem Yılmaz da gazozcu Cibar Kemal’de seyre değer unutulmaz bir performans çıkarıyor.

        Müşerref Tezcan’ın “Türkiyem” şarkısının video görüntüleriyle açılıyor film. 1980’li yılların hamasi milliyetçiliğini yansıtan klip, insanı gülümsetiyor ama o yılların “toplumsal iklimi”ni hatırlatıp içini de sızlatıyor. Yüksel Aksu, hapishanede mangal yapan gardiyanları, cezaevi önünde bekleyen insanları ve “gazoz” diye sayıklayan hasta bir gencin görüntülerini sindirmemize izin vermeden bizi 1970’li yılların Ula’sına götürüyor. Önce gazozcu Cibar Kemal (Cem Yılmaz) ve yeni çırağı Adem’i (Berat Efe Parlar) tanıyoruz. Sonra doğa, insan ve kasaba manzaraları eşliğinde filmin o güçlü nostalji duygusu bizi sarmaya başlıyor. Gazozların küçük dükkânlarda üretildiği, yazlık sinemalarda herkesin çekirdek çitlediği günlerdeyiz. Bir çocuğun gözünden yaşanan ramazan heyecanı nostaljiyi derinleştiriyor; filmi Türkiyelileştiriyor. Teravih namazlarıyla çakışan Dünya Kupası maçları, ezan sesleri, iftar topları, sahur vakti yazıya çıkan devrimciler ve imamın vaazlarına, büyüklerin uyarılarına rağmen 40 derece sıcakta oruç tutan çocuklar... “İftarlık Gazoz” içinde ısınabileceğiniz, hatta arınabileceğiniz kadar etkili bir nostalji duygusuyla, birbirinden iyi çekilmiş sahneler eşliğinde ilerliyor. Özellikle sahurdan sonra, günün ilk ışıklarına kadar lambaların ışığında tütün toplayan insanların görüntüsü ve Adem’in sabah ezanından önce niyet duasını edip bir tütün küfesinde huzurla uyuyakaldığı o gündoğumu sahnesi unutulacak gibi değil. “İftarlık Gazoz”un “gizli merkezi” tam da bu huzur duygusuyla ilgili. Bir de Adem’in ailesi ve ustası için temsil ettiği büyük umutlarla...

        HUZURLU, HOŞGÖRÜLÜ BİR TOPLUM

        Aksu doğup büyüdüğü Güney Ege kasabası Ula’yı; esnafı, toprak sahiplerini, devrimcileri, dindarları, tarım işçilerini, orta hallisi, zengini ve yoksuluyla huzurlu, umutlu bir toplum olarak resmediyor. Kavga, gürültü eksik olmasa da insanlar arasındaki hoşgörüyü hissedebiliyorsunuz. Aksu, bugünlerde özlediğimiz bu duygular için çekmiş sanki filmi... Finalde yeniden döndüğümüz 1980’li yıllar ve darbe günleri ise Aksu tarafından asla iyileşmeyecek yaraların açıldığı, huzurun sarsıldığı, umutların gömüldüğü karanlık bir dönem olarak gösteriliyor. Final ise daha çok bir ağıt niteliği taşıyor. Kendi adıma “Ver acıyı, gelsin gözyaşları” türündeki bol müzik destekli finalleri sevdiğimi söyleyemem.Yüksel Aksu’nun üslubuna da çok uyduğunu düşünmüyorum ama Türkiye’de seyircinin böyle sahneleri sevdiği kesin.

        EKİP OYUNCULUĞU BAŞARILI

        Erken büyümek isteyen bir çocuğun ramazan orucu ile genç devrimcinin ölüm orucu arasındaki paralellik üzerine kurulan “İftarlık Gazoz”un, hikâyesinden ziyade karakterleriyle öne çıktığını belirtelim. Özellikle de usta-çırak ilişkisiyle... Cem Yılmaz, Cibar Kemal’in büyük sermayeye karşı verdiği geçim mücadelesini, çırağını sahiplenen tavrını ve hissettiği birçok karışık duyguyu çok duyarlı bir yorumla getiriyor karşımıza. Özellikle çırağına “yakalandığı” sahnede etkileyici. Adem’de Berat Efe de üstüne düşeni yapıyor. Bütün Yüksel Aksu filmlerinde olduğu gibi ekip oyunculuğu çok iyi ama diyaloglarda tekrarlar var. Özellikle Adem’in zihnindeki uyarıcı sesler... Aksu, nedense seyirciye, filmi dikkatle takip etmiyormuş muamelesi yapıyor. Buna rağmen Aksu’nun sinema duygusunu, yönetmenliğini ve filmlerini seviyor; Türk sinemasında ayrı bir yeri olduğunu düşünüyorum. “İftarlık Gazoz” da gönül rahatlığıyla önerebileceğim bir film.

        Diğer Yazılar