Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Denzel Washington’ın canlandırdığı Robert McCall, kötülere karşı iyileri korumaya ve adalet dağıtmaya devam ediyor. Antoine Fuqua’nın yönettiği ‘Adalet 2’ (The Equalizer 2) gösterimde.

        Bir zamanlar John Wayne’in canlandırdığı kovboylar vardı. Sonra Dirty Harry (Clint Eastwood) gibi şehir kovboyları çıktı sahneye. 1980’lerde Sylvester Stallone, Bruce Willis, Arnold Schwarzenegger’in başını çektiği kaslı erkekler devraldı bayrağı… Hepsinin ortak misyonu kötüleri cezalandırmak, adalet dağıtmaktı. 2010’lu yılların adalet dağıtan erkeklerinin profili ise öncekilerden farklı. Keanu Reeves’in John Wick’i gibi her şeyden önce geçmişleri karanlık. Sanki pişmanlık duydukları bir şeyler var. Ayrıca acıların olgunlaştırdığı erkekler bunlar… İçe dönük ve sakinler. Zeki ve derin görünüyorlar... İkinci filmle birlikte Denzel Washington’ın Robert McCall’unu da bu gruba dahil etmek gerek. McCall, neredeyse sadece iyilik ve adalet için yaşayan bir karakter. Dövüş becerileri, mükemmelin de ötesinde. Kavga sırasında beyni nerdeyse bilgisayar gibi çalışıyor. Kendine aşırı güvenli, sakin ve kazanacağından emin… İlk filmde geçmişi hakkında çok şey bilmiyorduk. İkinci film ise McCall’un geçmişine doğru açılıyor, sırları açığa çıkıyor…

        Kaldı ki, filmin ana hikâyesi de kişisel bir mesele, daha doğrusu intikam üzerinden ilerliyor. Yan öyküler de var. Söz gelimi film, İstanbul’a yaklaşan bir trende açılıyor. Sakallı, takkeli Müslüman kılığına girmiş McCall, kızını Amerikalı annesinden kaçıran ‘mafyozo’ bir Türk’ün ve onun adamlarının arasına dalıyor yemekli vagonda… McCall’un yakın arkadaşı Susan Plummer (Melissa Leo) ile ilgili olan asıl hikâyeye eşlik eden iki yan öykü daha var. İlki, soykırımda kurtulmuş yaşlı bir Yahudi’yle; ikincisi ise McCall ile aynı binada oturan ve annesiyle birlikte yaşayan Miles (Ashton Sanders) adındaki bir gençle ilgili… McCall, her ikisine de yardımcı olmaya çalışıyor. Miles’ı çetelerin elinden kurtarmak için sadece yumruklarının yetmeyeceğini, manevi babalık yapması gerektiğini de biliyor. Yaşlı Yahudi içinse bağlantılarını kullanıyor. Yeri gelmişken, filmin McCall’un derin devlete uzanan eski bağlantılarıyla ilgisi olduğunu söyleyelim… Arada şoförlük yaparken tanık olduğu olaylara müdahale etmeyi ihmal etmiyor. Cinsel fantezileri uğruna kadınları döven beyaz, zengin, genç işadamlarının kemiklerini kırmaktan hiç çekinmiyor mesela.

        Azınlıkların, ezilenlerin ve mağdurların koruyucusu McCall, seyirciye huzur veren, her eve lazım bir karakter. Kötüleri cezalandırdıkça, iyilik yaptıkça ferahlıyor, rahatlıyoruz. Diğer bir deyişle, 2 saatliğine de olsa gerçeklerden kaçmak iyi geliyor. ‘Adalet 2’ ilki gibi, iyiliğin yanındaki şiddetin ve kaba kuvvetin bizi rahatlattığı bir arınma ve kaçış sineması… Nerdeyse sinema tarihinin ilk yıllarından itibaren kullanılan bir öykü formatı bu… Kendinizi, güçlü, becerikli, mükemmel erkek kahramanlara teslim etmeyi seviyorsanız ‘Adalet 2’, iyi bir seçim olabilir…

        Öte yandan, söz konusu öykü formatından benim gibi gına getirmiş olanların da sıkılmadan izleyebileceği bir film ‘Adalet 2’… Sadece Denzel Washington gibi bir aktörün varlığı dahi işin rengini değiştirebiliyor. Ayrıca karakterin iyi yazıldığı söylenebilir. Dikkatli bir göz, McCall’un takıntılı bir kişiliği olduğunu ama bunu saklamaya çalıştığını görebilir. Başkalarının duygularını anlıyor ama kendi duygularını belli etme konusunda sorunları olan biri. Özellikle Susan’la birlikte olduğu sahnelere ve güldüğü anlara dikkat edin. Geçmişteki sosyal sorunlarını tam olarak aşamamış biri McCall… Adalet dağıtan, iyi kalpli bir kahraman olmak, onu sosyal olarak rahatlatan belki de tek şey. Denzel Washington’ın yorumu filmin artılarından biri… İkinci önemli artı, Antoine Fuqua’nın yönetmenliği… Sadece içi boş gösterişten ve ciladan söz etmiyorum. Öyle olsa her şey daha da çekilmez olabilirdi. Fuqua, mekân duygusu, oyuncu yönetimi, kamera kullanımı ve kurgudaki tercihleriyle bizi içine alan bir sahicilik inşa edebiliyor. Çektiği her sahneye, yansıtmaya çalıştığı duygulara ikna edebiliyor. Washington’ın özellikle Melissa Leo ve Ashton Sanders ile olan sahneleri, gayet iyi işliyor. McCall’un evine yapılan baskını telefonla takip ettiği bölümdeki gerilim duygusu da iyi. Finaldeki fırtına sahnesini unutmayalım. Açık havayı ve geniş bir mekânı kullanması itibarıyla westernleri hatırlatan bu sahnede Fuqua, sette jet motorlarıyla yapay bir fırtına yaratmış… Burada anahtar kelimeler özen ve prodüksiyon kalitesi değil, sinema duygusu… İşte bu yüzden, ‘Adalet 2’yi sıkılmadan seyrettim ama hikâyesi ve temaları itibarıyla kayda değer niteliklerden kesinlikle söz edemem.

        Filmin notu: 6

        Diğer Yazılar