Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİRKAÇ erkek bir araya gelir ve hayatlarını kontrol eden kadınlardan uzakta, gönüllerince erkek erkeğe bir gece geçirip azmak isterler. Geçen cuma gösterime giren 'Felekten Bir Gece' (The Hangover) çoğu erkek için tanıdık olan bu durumu anlatıyor. Dört erkek, içlerinden birinin bekârlığa veda partisi için Las Vegas'ın yolunu tutuyorlar. Niyetleri sarhoş olmak, çapkınlık yapmak ve en önemlisi 'unutulmaz' anlar yaşamaktır. Fakat sabah bir kişi eksik olarak uyandıklarında gece yaşadıkları her şeyi unuttuklarını fark ediyorlar. Kaldıkları otel odasında karşılarına çıkan kaplan, tavuk ve bebeğe ise hiçbir anlam veremiyorlar. Otel odasındaki uyanışı takip eden 3040 dakikalık bölümü kendi adıma epey eğlenceli bulduğumu ve bazı sahnelerde gözlerimden yaş gelene kadar güldüğümü söyleyebilirim. Yönetmen Todd Phillips, başlarından geçenleri seyirciyle aynı anda öğrenen üç erkeğin hikâyesini belirli bir noktaya kadar gerçekten iyi götürüyor. Ne var ki, olayların çözülmesiyle birlikte film düşmeye ve senaryoda geriye yönelik tutarsızlıklar artmaya başlıyor. Sıkıcı ve klasik 'mutlu son'un ardından, arka jenerik görüntüleri üzerine düşen ve dört erkeğin gece boyunca gerçekte neler yaşadıklarını belgeleyen fotoğrafları ise kesinlikle kaçırmamanızı tavsiye ederim. 'Felekten Bir Gece' öyle çok parlak bir film değil ama güldürüyor, eğlendiriyor. İlle de 'incelikli mizah' diye ısrar edenler ve 'olgunlaşmamış erkeklerin çocuksu saçmalıklarına gülemem' diyenler uzak durabilirler.

        AHLAK DERSİ GİBİ BİR FİLM: TABU

        'Amerikan Güzeli' (American Beauty) ve 'Six Feet Under' gibi kült bir TV dizisinin yazarı olan Alan Ball'un yönettiği, bizde 'Tabu' diye gösterilen, yurtdışında Towelhead' ve 'Nothing is Private' gibi iki ayrı isimle anılan film ise, yer yer gülümseten ironik sahneler barındırsa da, ciddi bir dram. Ball bizi 'Amerikan Güzeli'nde olduğu gibi üst orta sınıfın banliyö hayatına götürüyor. Üvey babasının 'tuhaf davranışları' nedeniyle annesi tarafından Lübnanlı öz babasının yanına gönderilen 13 yaşındaki Jasira Maroun, filmin merkezindeki karakter. Ball, cinsel uyanış halinde olan ve bir masumiyet abidesi olarak çizmemeye özen gösterdiği genç kızın toplum tarafından nasıl taciz edildiğini ve 'öteki' konumuna itildiğini gösterme gayreti içerisinde. Amaçlarından biri de seyirciyi toplumun her noktasına sinmiş ikiyüzlü ahlak anlayışıyla karşı karşıya bırakmak. Bunları başardığı kesin. Ama rahatsız edici bir yanı var filmin. Mesela, solcu komşuların evinin, kız için bir tür sığınağa dönüşmesi, bana 70'li ve 80'li yıllardaki bazı yerli filmleri hatırlattı. O filmlerde de mutlaka doğruları temsil eden ve solcu olduğunu hissettiğiniz aklı başında birileri bulunurdu. Solcuları ahlaksızlıkla suçlayan milliyetçilere inat bir tavırdı bu ve o yıllar için belki anlamlı bir tarafı vardı. Ama iki binli yılların sineması için açıkçası demode bir tavır bu. 'Tabu' gibi ahlak dersi vermek niyetiyle çekilen filmleri çok samimi bulamıyorum. Bunun yerine, günümüz insanının yaygın olarak kabul gören ahlaki öğretilerle dahi içinden çıkamadığı durumları anlatan filmleri daha çok önemsiyorum. Örnek mi? Mesela Nuri Bilge Ceylan'ın 'Üç Maymun'u...

        Diğer Yazılar