Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Asghar Farhadi, son dönemin en sevdiğim yönetmenlerinden biri... Farhadi'yi diğer yönetmenlerden ayıran özelliği, hikâyeleri gibi gelir bana...

        Filmlerindeki karakterlerin yaşadığı ahlaki ikilemler çarpıcıdır. Daha çarpıcı olansa, insanların içindeki karanlığı deşip ortaya çıkarmasıdır.

        Filmleri aniden ortaya çıkan krizler üzerinden şekillenip gelişir. Gündelik krizler, derinlerde yatan büyük krizleri tetikler.

        Yeni filmi “Herkes Biliyor” da düğün ortamında patlak veren bir kriz üzerine.. Ama “gündelik kriz” demek mümkün değil. Bir çocuk kaçırma vakası bekliyor bizi...

        Çocuğun nasıl ve kimin tarafından kaçırıldığı sorusu, bütün filmi idare edecek bir gizem aslında... Ama “Herkes Biliyor”un, alıştığımız tarzda bir suç filmi gibi tasarlanıp çekildiğini söyleyemem.

        Olayın polisiye niteliğinden çok insanları nasıl etkilediği öne çıkıyor. Yaşanan kriz, “Elly Hakkında”, “Bir Ayrılık”, “Geçmiş” ve “Satıcı” gibi önceki Ashgar Farhadi filmlerinde olduğu gibi karakterler arasındaki çatışmaları açığa çıkarıyor.

        Özellikle öykünün yapısı itibarıyla “Elly Hakkında”yı hatırlamamak mümkün değil. “Elly Hakkında” kriz anına kadar herkesin mutlu olduğu, eğlendiği, iyi geçindiği bir filmdir...

        “Herkes Biliyor”da da çocuğun ortadan kaybolduğu ana kadar her şey yolunda gidiyor. Kız kardeşinin düğünü için Arjantin'den İspanya'nın kırsal kesimine gelen Laura (Penelope Cruz), yörede üzüm bağları olan Paco (Javier Bardem) ve diğer aile üyeleri, gayet iyi vakit geçiriyorlar. Ama herkesin keyfinin yerinde olması, kökü geçmişe giden sorunların çözülmüş olduğu anlamına gelmiyor. Tam aksine, Laura'nın kızının kaçırılmasıyla birlikte eski defterler açılıyor. Herkes birbirine düşüyor ve insanlar birbirinden kuşkulanmaya başlıyor... Suçlama imaları, beraberinde yalanları ve itirafları da getiriyor...

        “Herkes Biliyor”un kıvamını ve tadını bulduğu bölümler, herkesin birbirinden kuşkulandığı sahneler... Birkaç saat önce birlikte mutlu mesut dans eden, sarılan insanlar, bir anda aralarından kimin çocuk kaçırdığını tahmin etmeye çalışıyorlar... Filmin üç ana karakteri, Laura, Paco ve daha sonra hikâyeye dahil olan Alejandro (Ricardo Darin) açısından kaçırma süreci, gerçekten çok zor geçiyor. Ama en zor durumda dahi doğru olanı yapmanın yollarını arıyorlar.

        Filmin sevdiğim bir başka yanı, akıcılığı... Farhadi çok fazla mekân değiştirmeden, durağan ortamlarda tansiyonu yüksek tutmasını bilen bir yönetmen. Hikâye yapısı kurmakta da gerçekten usta...

        Hikayesi, karakterleri ve diyaloglarıyla öne çıkan filmler, çoğu kişiye göre yönetmenlik sanatı açısından çok da önem taşımaz. Oysa hikâyelerin bizi kuşatması tümüyle anlatım becerisiyle ilgilidir.

        Farhadi belki de prodüksiyon kalitesinin yüksekliği nedeniyle, kamerasını daha hareketli kullanmış, oyuncularını yakından takip etmiş. Montajda da daha akıcı ve kısa planlar tercih etmiş.

        Film akıcı ama ilk 35 dakika için aynısını söylemek zor. Haklarında bilgi sahibi olmadığımız bir sürü karakter, kısa sahneler eşliğinde peş peşe çıkıyor karşımıza. Farhadi'nin bu ilk bölümde biraz fazla dağıldığını ve seyircinin ilgisini filme odaklayamadığını düşünüyorum. Ama Irene'nin kaybolmasıyla birlikte film rayına oturuyor ve daha önce olup biten her şey anlam kazanıyor...

        “Herkes Biliyor”u önceki Farhadi filmleriyle karşılaştırdığımda karakterlerin vicdan ve inanç muhasebesinin öne çıktığını söylemem zor. “Herkes Biliyor”, önceki Farhadi filmlerinin derinleşip, karmaşıklaştığı, “üçüncü perde”nin başladığı yerde bitiyor...

        Suçu işleyenleri ve onlarla birlikte asıl vicdani, ahlaki ikilemleri yaşayacak kişileri finale doğru tanıyoruz. Kendileriyle nasıl yüzleşeceklerini, neler yaşayacaklarını kestiremiyoruz. Yani, hikâye öyle bir yerde bitiyor ki, ne Farhadi filmine benziyor ne de alışageldiğimiz bir suç filmine...

        Tüm bunlara karşın, filmde Farhadi sinemasının ruhu olduğunu düşünüyorum. Ama yine de “Herkes Biliyor”u önceki Farhadi filmleri kadar çok sevdiğimi söyleyemem. Filmin eksiklerinden biri, İran ya da İranlılar gibi geliyor bana... Belki bu bir önyargı; ama benim için bir Farhadi filmini İran'dan ayrı düşünmek hâlâ çok zor.

        “Herkes Biliyor”, dünyanın her ülkesinde karşımıza çıkabilecek toprak meselesi üzerine bir film... Bütün kavgalar çatışmalar, bir aileye ait arazinin el değiştirmesi üzerinden çıkıyor. İşte bu yüzden, daha çok seyirciyi yakalayabilir ve yıldız oyuncularıyla birlikte Farhadi'yi tüm dünyaya taşıyacak film olabilir. Tam da burada, Farhadi'nin ana karakterlerini daha iyi ve olumlu çizmiş olmasının, geniş kitleye ulaşma stratejisiyle ilgisi olabileceğini düşünüyorum.

        Filmin ilk bölümünde Paco, şarabı ve eliyle sıktığı üzüm suyunu göstererek “ikisi arasındaki en büyük fark zaman” diyor... Zamanın bu filmdeki işlevini düşündüğümüzde, insanlardaki nefreti ve intikam arzusunu daha da artırdığını söylemek mümkün... Laura'nın elindeki toprağı Paco'ya ucuz bir fiyattan vermesi ve Arjantin'e gitmesi, zaman geçtikçe birçok insanı cendere altına alan büyük bir krize dönüşüyor.

        Filmin açılışında karşımıza çıkan kilisedeki çan kulesini ve saatin kırık camından çıkan küçük kuşları pas geçmeyelim. Farhadi birçok kez bu kulenin içindeki saati ve kadranın içinden çıkan kuşları gösteriyor bize. İlk sahnede küçük kuşlar kaçıp giderken büyük kuş içeride kalıyor... Farhadi'nin zaman imgesini aklımıza daha çok kazımak istediği söylenebilir. Filmde kaçırılan kızın arkadaşıyla birlikte kuleye gelip tam da evlenme töreni sırasında çanı çaldığını unutmamak gerek. Çan kulesi geçmişle geleceği buluşturan bir mekân...

        “Herkes Biliyor”, çoğu Farhadi hayranını hayal kırıklığına uğratan bir film olsa da kendi adıma hayal kırıklığına uğradığımı söyleyemem. Önceki filmleri gibi parlak değil belki ama filmografisi içinde tutarlı bir yere oturduğunu düşünüyorum...

        Filmin notu: 6.5

        Diğer Yazılar