Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        En baştan söyleyelim. “Uslu Çocuklar” (Good Boys) çocukların oynadığı bir film ama “çocuklara göre” değil...

        Afiş her şeyi gayet güzel özetliyor: Filmin üç ana karakteri 12 yaşında ama kendi oynadıkları filmi seyretmelerine henüz izin yok. Boylarının uzaması gerekiyor...

        Bu arada, filmleri değerlendiren ve sınıflandıran kurulların, ABD ve Türkiye'de farklı kararlar verdiklerini belirtelim.

        “Uslu Çocuklar”, ABD'de “R” işaretiyle gösterime giriyor... Yani, 17 yaşın altındakiler, filmi yanlarında bir yetişkinle seyretmek zorundalar.

        Türkiye'de ise 15 yaşın altındakilerin filmi sinema salonlarında izleme şansı yok...

        Başrolde çocukların yer aldığı bir filmin “yaş sınırlaması” almasını eleştirenler de var. Yanlış anlaşılmasın. Sınırlandıranları değil, filmi yapanları eleştiriyorlar.

        Filmin yaş sınırlaması almasına hiçbir itirazım yok. “Uslu Çocuklar”ın bir aile filmi olmadığı kesin ama eleştirilerde ölçüyü kaçırmamaktan yanayım.

        Kaldı ki, özellikle 12 yaş ve üstü çocukların, filmi izleme fırsatı bulduklarında “Ne var ki bunda?” diyeceklerine eminim... Sonuçta, ergenlik çağına girmiş ve iyiyle kötüyle ayırt etmeye başlamış bir yaş grubundan söz ediyoruz.

        “Uslu Çocuklar” zaten tam da bu yaş grubunun sorunlarını anlatıyor...

        Filmin üç ana karakteri de altıncı sınıf öğrencisi... Çocuklukla ergenlik arasındaki bir dönemdeler. Hâlâ yanaklarından “makas alınacak” yaştalar ama artık ergenliğe adım atmış durumdalar ve her koşulda “Ben çocuk değilim” diye diklenmeye hazırlar. Büyümekten endişe etseler de büyük görünmek istiyorlar.

        Karşılarına çıkan sorunların çoğunda ebeveynlere danışmak, onlarla konuşmak artık akıllarına bile gelmiyor. Ama yine de, anne – baba olarak onları hep yanlarında istiyorlar. Özellikle boşanmalarını hiç istemiyorlar...

        Filmin üç ana karakterinden biri olan Lucas (Keith L. Williams), film boyunca tam da bunun rahatsızlığını yaşıyor... Lucas'ın Max ve Thor'a göre daha olgun davranmasının nedeni biraz da bu zaten... Çünkü evde daha ciddi sorunları var...

        Üç arkadaşın yaşadıkları saçma sapan olaylar dizisi, Max'in (Jacob Tremblay) öpüşmeyi öğrenmek istemesiyle başlıyor... Sınıfın en havalı çocuğunun verdiği partiye davet edilen Max, ileride evleneceğini düşündüğü kızla öpüşme hayalleri kuruyor... Peki, ama ya herkesin önünde rezil olursa? İşte her şeyin arkasında bu “küçük düşme” kaygısı var...

        Thor'un (Brady Noon) durumu da ondan farksız. Harika bir sesi var, şarkı söylemeyi seviyor ve müzikal seçmelerine katılmak istiyor ama “sahnede şarkı söylemek”, ait olduğu erkekler grubunda hoş karşılanan bir şey değil... Üstelik akran erkekler önünde biradan bir yudum dahi alamadığı için “küçük düşmüş” durumda. İşte bu yüzden, müzikalden vazgeçiyor. Partide herkesin önünde bira içerek, erkekler grubundaki prestijini yeniden kazanmak istiyor...

        Max, Thor ve Lucas'ın film boyunca başlarına gelen olaylar, gerçekten çok komik ve eğlenceli anlar içeriyor...

        Senaryo yazarları Lee Eisenberg ve Gene Stupnitsky'nin “12 yaş kafası”nı doğru noktalardan yakaladıklarını düşünüyorum...

        12 yaş, çocukların kendilerine göre “çok makul nedenler”le gerçekten “çok saçma sapan” şeyler yaşayabildikleri bir çağ değil midir? Bir yudum bira ve küçük bir öpücük bir anda dünyanın en önemli şeyi haline gelmez mi?

        12 yaş, çocukların kulaktan dolma bilgilerle birçok konuda “çok köşeli” düşündükleri ve inatçı oldukları bir yaştır aynı zamanda...

        Max, Lucas ve Thor'un film boyunca, kendilerinden en az 6-7 yaş büyük Hannah (Molly Gordon) ve Lily'nin (Midori Francis) uyuşturucu kullanmaması için neler yaptıklarını unutmamak gerek... Zaten olayların kontrolden çıkmasının nedeni, hapları onlara vermeme inatları değil mi?

        Uyuşturucu konusunda üçü de birer ahlakçı kesiliyor ama öte yandan komşularını öpüşürken görmek için drone uçurmaya hazırlar...

        Hikâye, birçok anında abartılı hale gelse de komik olmayı başarıyor. Lucas'ın aşırı dürüstlüğüyle yorgun polisi hayatından bezdirdiği market sahnesi mesela... Thor'un evden bulduğu ve hiçbirinin anlam veremediği seks oyuncaklarını farklı amaçlarla kullandıkları sahneler de çok eğlenceli... İnternette buldukları pornodan dehşete düştükleri anları da unutmayalım.

        Film, özellikle seks konusunda ergenlikle çocukluk arasında kalma duygusunu çok iyi anlatıyor. İğrenme ile merak arasında bir yerdeler... Mesela, ortaokul öğrencisi gibi duran Lucas'ın öpüşmeden iğrenmesini atlamamak gerek...

        “Room” (2015) ve “Wonder” (2017) gibi filmlerde yaşından beklenmedik derecede iyi performanslar çıkaran Jacob Tremblay, Max'te yine iyi ama Lucas ve Thor bence çok daha iyi yazılmış karakterler...

        Max, bir anlamda filmin eski usul “jönprömiye”si... En büyük derdi bir kızla birlikte olmak... Lucas ve Thor ise Max'e oranla daha sofistike karakterler. Lucas, gerektiğinde sürüden ayrı durmak, kendi olmak ve inandıklarını savunmak konusunda kendi yaş grubunun ötesine geçmiş bir karakter... Tam da bu tavırları nedeniyle, grubun en çocuksu karakteri olması filmin en hoş ironilerinden biri...

        Thor'un film boyunca verdiği kendi olmak ile olmamak arasında gidip gelmesi bence hikâyenin en güçlü damarı...

        Hannah ve Lily'nin ısrarıyla Foreigner'ın “I Want To Know What Love Is” adlı şarkısını söylemeye başladığı sahne, Thor için tam bir dönüm noktası... Bu şarkı sahnesi, üç arkadaşın parti sonrasındaki haftalarda neler yaşadıklarını özetleyen, ironik bir video klip gibi çekilmiş... 1980'ler havası taşıyan bu “klip” matrak olduğu kadar üç arkadaşın yollarının ayrıldığı, herkesin kendini bulmaya çalıştığı yeni bir dönemin de altını çiziyor...

        İçten içe gerçek arkadaş olup olmadıklarını sorguladıkları bir dönem bu... Çünkü Hannah ve Lily'nin bir sahnede “gerçek arkadaşlıklar lise ya da üniversitede başlar” demesi üçünü de çok etkiliyor.

        Yapımcıları arasında ünlü komedyen Seth Rogen'ın da olduğu “Uslu Çocuklar”, son aylarda beni en çok eğlendiren ve güldüren film oldu...

        “Office” dizisinin yanı sıra “Bad Teacher”dan da tanıdığımız Gene Stupnitsky ve Lee Eisenberg senaryo yazarı olarak gayet iyi iş çıkarıyorlar. Filmi birlikte yönetmiş olmalarına karşın yönetmen olarak sadece Gene Stupnitsky'nin ismi geçiyor.

        Biraz zorlama ve yapay duran ağlama sahnelerini bir yana bırakırsanız çocuk oyuncuların performansları da gayet iyi.

        Hafif bir film seyretmek ve gülmek isteyenlere gönül rahatlığıyla öneririm...

        6.5/10

        Diğer Yazılar