Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Netflix yapımı ‘Extraction’, eskilerin deyimiyle ‘vurdulu kırdılı’ bir aksiyon filmi…

        Joe Russo imzalı senaryo, 2014 yılında yayımlanan ‘Ciudad’ adlı bir resimli romanın sinema uyarlaması… Fernando León González ve Eric Skillman’ın resimlediği; Ande Parks, Joe Russo ve Anthony Russo’nun yazdığı ‘Ciudad’, Paraguay’da geçer ve kahraman, rehin alınan bir kızı kurtarmaya çalışır. ‘Extraction’, aynı öyküyü Bangladeş’in Dakka kentine aktarırken rehine, lise çağında genç bir Hint delikanlısına dönüşüyor.

        Russo kardeşleri Kaptan Amerika ve Avengers gibi Marvel filmlerinin yönetmenleri olarak tanıyoruz. Yazar ve yapımcı statüsüyle yer aldıkları ‘Extraction’ın yönetmenliğini ise ‘Kaptan Amerika: İç Savaş’ ve ‘Avengers: Endgame’ filmlerinin dublör koordinatörü Sam Hargrave’e teslim etmişler.

        Son yıllarda aksiyon sinemasının yükselen iki yıldız yönetmeni, ‘John Wick efsanesi’nin yaratıcıları Chad Stahelski ve David Leitch’in de dublörlükten geldiğini biliyoruz. Sam Hargrave’in üslup olarak onlarla aynı çizgide olduğu söylenebilir.

        Dublörlük deneyiminin bir yönetmene, daha gerçekçi ve etkileyici aksiyon sahneleri tasarlayıp çekme konusunda belirli bir avantaj getireceği kesin… Ama bu üç yönetmenin beslendiği asıl ortak mirasın resimli roman ve video oyunları estetiği olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Başarılarının sırrı, bence sadece dublörlük tecrübelerinden gelmiyor. Resimli romanlar ve video oyunlarındaki grafik şiddetle yetişen kuşaklarla aynı estetik zevke sahip olmaları daha önemli bir etken…

        Öyküsü temel alındığında, Tony Scott’un yönettiği, Denzel Washington’un oynadığı 2004 yapımı ‘Gazap Ateşi’ni (Man on Fire) de akla getiren ‘Extraction’, uyarlandığı ‘Ciudad’ adlı resimli roman gibi grafik şiddet üzerine inşa edilmiş bir film… Yakın fiziksel dövüş ve silahlı çatışma sahnelerinin her çeşidi var. Tüm bu sahnelerin türün meraklılarını tatmin edecek kadar iyi tasarlanıp çekildiğini söyleyebilirim. Özellikle 12 dakikalık, tek plan olarak çekilen sahne, Sam Hargrave’in aksiyon estetiği konusundaki iddiasını gösterir nitelikte…

        Dakka’nın dar sokaklarında akla ziyan bir otomobil takibiyle başlayan sahne, gerçekleşen yakın dövüş ve silahlı çatışmalarla sürüyor… Peşinden kalabalık sokaklara çıktığımız ve bir kez daha ‘mobilize’ olduğumuz sahnenin finali patlamayla geliyor. Hareketli kameranın ustaca tasarlanmış mizansenlerle birleştiği sahnenin, filme yüksek teknik kalite ve seyir keyfi getirdiği açık…

        Türün meraklılarının beklediği aksiyon standartları ve teknik konusunda, ‘Extraction’ın tatmin edici bir film olduğunu inkâr edemem. Ama işin hikâye kısmına baktığımda, eksilerin ağır bastığını düşünüyorum.

        Chris Hemsworth’un oynadığı Tyler Rake, gözüpek ve cesur bir paralı asker olarak çıkıyor karşımıza. Lise çağındaki Ovi’yi (Rudhraksh Jaiswal) kurtarmak için geldiği Dakka’da sadece çetenin değil yüzlerce asker, polis ve ödül avcısı sivilin hedefi haline geliyor. Tek derdi kendi canı ve para olsa, kısa sürede kurtulabileceği bir durum bu… Ama o, şövalye gibi davranmayı seçiyor ve hayatını kaybetme pahasına, ahlaki açıdan doğru olanı yapmak istiyor. Onun da John Wick gibi geçmişten gelen dinmek bilmez bir acısı var. Bu acının onu olgunlaştırdığını ve maddi değerlere önem vermez hale getirdiğini görmek mümkün. İşte bu yüzden, masum bir gencin hayatı söz konusu olduğunda profesyonelliği tümüyle bir yana bırakıyor…

        REKLAM

        İşin kötü adamlar kısmına baktığımızda ise sadece kibir ve güç takıntısı görüyoruz. Hikâyenin genel çerçevesinde, çete patronu Amir Asif (Priyanshu Painyuli) ile Tyler, sermaye ve emeğin temsilcileri olarak karşı karşıya geliyorlar… Tyler, kan ve ter içinde çocuğu kurtarmaya çalışırken, Asif sadece sahip olduğu iktidarla onu yenmeye çalışıyor. Tek amacı, en güçlü olduğunu ispatlamak. Tyler ise uzun süre kime karşı savaştığını bile anlayamadan doğru olanı yapmaya odaklanıyor.

        Tyler’ın geçmiş öyküsüyle eylemleri arasındaki kişisel bağ finale doğru netleşiyor. Özellikle, Ovi’yle korku ve cesaret üzerine yaptığı konuşmanın iyi yazıldığını söyleyebilirim. O sahnede, Tyler’ı daha iyi anlıyoruz.

        Bu arada, ahlaken yargılamakta zorluk çektiğimiz iki yan karakterin öykünün niteliğine katkı yaptığı söylenebilir. Biri, ailesinin hayatını kurtarma pahasına her şeyi yapmaya hazır eski asker Saju (Randeep Hooda)... Diğeri ise çetede yükselmek, mafya patronunun gözüne girmek için elinden geleni ardına koymayan yoksul genç Farhad (Suraj Rikame)… Tyler’ı Dakka’dan canlı olarak çıkarmak için çaba gösteren Gülşifte Farahani’nin canlandırdığı Nik’in ise iyi işlenmiş bir karakter olduğunu söylemem mümkün değil.

        Öykü iyi işlese de gözden kaçmayan bazı ciddi sorunlar var. Özellikle Tyler’ın temsil ettiği ‘beyaz kurtarıcı’ imgesi rahatsız edici… Ovi’nin babasının derdi aslında kendi şöhreti; oğlunun hayatını kurtarmaktan ziyade emrindekilere gücünü kanıtlamak istiyor. Saju sevgi dolu bir baba ama her eyleminin ahlaklı olduğu söylenemez. Sonuçta, film boyunca şövalye gibi davranan tek kişi Amerikalı Tyler… Filmin geçtiği coğrafya ise tekinsiz, güvensiz, insanlık dışı bir yer olarak betimleniyor.

        Bütün Dakka şehrinin ve devletin kolluk güçlerinin bir çete patronu tarafından bu kadar kolaylıkla yönetilmesinin inandırıcılığını bir yana bırakıyorum. Aksiyon her çeşit abartıyı sineye çektiğimiz bir film janrıdır. Asıl sorun, hikâyenin sahip olduğu ırkçı alt metin…

        Sözgelimi, Hargrave’in film boyunca hiç vazgeçmediği video oyun estetiği bunun bir parçası haline geliyor... Film boyunca Tyler ve yan karakterler dışında ölen, yaralanan veya dayak yiyen kişilerin çoğunun yüzünü göremiyoruz. Kanlı canlı insanlardan ziyade ‘düşman’ı yansıtan grafik figürlerden farksızlar. Kuşkusuz, video oyun mantığının vazgeçilmez özelliklerinden biridir bu... Ama Tyler’ın tek başına bu kadar çok ‘düşman’ Bangladeşliyi öldürmesi, amaç öyle olmasa da, ister istemez filmi ırkçı hale getiriyor.

        Kaldı ki, Dakka film boyunca egzotik bir dekor olmanın ötesine asla geçmiyor. Dakka halkı, kötüler ve her an kötülerin yanına geçmeye hazır yoksul insanlardan oluşuyor.

        ‘Extraction’ yeni film hasreti çektiğimiz şu günlerde özellikle aksiyon severleri mutlu edebilir. Teknik ve anlatım olarak belirli bir seviyenin üstünde. Ama başta ‘Asyalı çocuğu kurtaran beyaz Amerikalı kurtarıcı’ miti olmak üzere öyküsü itibarıyla benim gözümde pek değerli bir film değil.

        5/10

        Diğer Yazılar