Pirimiz, hünkârımız Hacı Bektaş-ı Veli demine, devranına hu diyelim!
SHOW ekranında yayınlanan Muhteşem Yüzyıl'ın geçen çarşamba günü ekrana gelen bölümünde Osmanlı gelenekleriyle ilgili gerçekten de çok çarpıcı sahneler vardı. Yeniçeri Ocağı'nın ihtişamı ekrana yansımış, Osmanlı savaş makinesinin kalbi olan Yeniçeriler canlandırılmıştı dizide. Tarihin en gözü kara ordusu, Osmanlı fütuhatının baş kahramanları vardı bu defa ekranda. Hele de Kanuni Sultan Süleyman'ın, Yeniçeri Ocağı'nı ziyareti ve tören sırasında okunan dualar tüyler ürperticiydi. Osmanlı Devleti, devşirme Hıristiyan çocuklarından oluşturduğu orduyu Hacı Bektaş-ı Veli'nin düşünceleri etrafında eğitir, yetiştirirdi. Yeniçeri Ordusu'nun başında bulunan kethüda da Bektaşi idi. Çarşamba akşamı yayınlanan dizide Yeniçeri ordusu, törende gülbank çekti. Gülbank, özünde Türkçe okunan dualar silsilesi demekti. O gerçekten de çok çarpıcı duanın son cümlesi şöyleydi: Pirimiz, hünkârımız Hacı Bektaş-ı Veli'nin demine, devranına hu diyelim hu!
Dizide Pargalı'nın Şehzade Mustafa'ya Yeniçeri Ocağı'nın üyesi olabilmesi için gerekli şartları sıraladığı sahne, adeta Yeniçeri adabının ispatı gibiydi. Hatırlayalım: "Yalan söyleme, haram yeme, gıybet etme. Eline, beline, diline sahip ol. Kibir, kin tutma. Kimseye haset etme. Gördüğünü ört, görmediğini söyleme. Elinin ermediği yere el uzatma. Sözünün geçmediği yere söz söyleme. İbretle bak, yumuşakça söyle. Küçüğe izzet, büyüğe hürmet eyle." Ve ardından o gerçekten de muhteşem gülbank okundu kethüda bölüğünün ağasının ağzından. Gelin biz de bu yazıyı, 500 yıllık bir gülbankı tekrar ederek bitirelim en azından...
Allah Allah illâllah Baş üryan, sine püryan, kılıç al kan Bu meydanda nice başlar kesilir hiç olmaz soran Eyvallah, eyvallah... Kahrımız, kılıcımız düşmana ziyan Kulluğumuz padişaha ayan Üçler, yediler, kırklar Gülbangi Muhammedi, nûri nehî, keremi Ali Pirimiz, hünkârımız Hacı Bektaş-ı Velî demine, devrânına hu diyelim!. Huuu!...
*
Bu aralar herkesin dilinde şanslı masa var
HEP söylerim, seyirciyi ekran karşısında tutabilmek için hiç de öyle dev bütçeli, muazzam kadrolu yapımlara gerek yoktur. Eğer sağlam bir format varsa elinizde, bu format bir şekilde mutlaka seyircisini bulur. Şu sıralar ekranlarda müthiş bir Şanslı Masa fırtınası esiyor. Her yaştan, her sosyal gruptan seyirci Şanslı Masa izliyor; ertesi günün sohbetlerini bu insanı gülmekten yerlere yatıran yarışma belirtiyor. İnsanın sabrını sınayan bir yarışma Şanslı Masa. Gittiğiniz bir mekânda, partnerinize mekândaki herkesle birlikte bir oyun kuruyorsunuz. Eğer bütün aşamalarını geçmeyi başarırsanız, 5 bin liralık büyük ödüle kavuşmuş oluyorsunuz. Bunun için hem kendinizi, hem yanınızdaki partnerinizi tabiri caizse maymuna çeviriyorsunuz. Ama yarım saatte kazanılacak beş bin lira, kim ne derse desin gerçekten de büyük para. Yanındaki eğlence de cabası, kahkaha gırla... Belli ki şu sıralar ekrana gelen programı önceden çekmişler. Birçok bölüm çekip ellerinde yayınlayacak malzeme biriktirmişler. Yoksa şimdilerde kim gittiği bir yerde bu acayiplikleri yapsa, karşısındaki hemen Şanslı Masa'da yayında olduklannı anlar. Zira şu günlerde kime, ne izliyorsun diye sorsam, ekranında Şanslı Masa var. Kiminde kendini folyoya sardıran bir genç, kiminde kafasında astronot kaskıyla 'Hepimiz kardeşiz, bu öfke ne diye' bütün galaksiye Mahsun Kırmızıgül'ün kardeşlik şarkısını söyleyen bir başka yarışmacı. Dedim ya Şanslı Masa şu sıralar, özellikle de genç seyircinin baş tacı. İnanın ben de gözümü alamıyorum. Bir kere Şanslı Masa'ya zapladım mı, en şaşaalı dizileri bile unutuyor, o masadaki kahkahanın keyfini bırakamıyorum. Deneyin; sizler de müptelası olacaksınız...
*
Her ağzı bozuk Behzat Ç. değildir
MERAKLA beklediğim bir polisiye başladı bu hafta, hemen Muhteşem Yüzyıl'ın ardından, Show ekranında. Adı Karakol. Biraz da Behzat Ç.'nin yarattığı rüzgârla, ekranda bir polisiye fırtınası yaşanıyor şu sıralarda. Bir umut açtım, bitene kadar da gözümü kırpmadım. Ama ekranda gördüklerim neredeyse bir polisiye dizinin parodisi gibiydi, gördüklerime inanamadım. Ortada ne doğru düzgün bir konu, ne de gerçeğe uygun bir kurgu vardı. Reşat Komiser, yani Ertan Saban otomobilden inerken, müdürüyle konuşurken, çocuklarıyla ilgilenirken sürekli tuhaf bir poz içindeydi. Reşat karakter değil, sanki bir karikatür gibiydi. Kadın polislerin operasyona topuklu ayakkabı ve mini etekle gitmesi de işin tuzu biberiydi. Motosikletli kovalamaca sahneleri tamamdı da, hele de o karakolun içindeki sahneler olacak iş değildi. Argosu Behzat Ç. kıvamındaydı ama Karakol, Behzat Ç.'nin değil rakibi, taklidi bile değildi. Üzgünüm, hiç olmamış...
*
Deniz Çakır, Fahriye Evcen'den çok daha iyi İffet olur
YENİ sezonun heyecanla beklenen dizilerinden biri İffet. Bir Müjde Ar klasiği olarak, hele de o kafasının cama sıkıştırıldığı sahneyle çok konuşulacak bir yapım olacak; şimdiden belli. Dizide İffet rolünü Fahriye Evcen'in canlandıracağı açıklanmıştı. Ama belli ki rol Fahriye'ye fazla sert geldi, genç yıldız bu projeyi bıraktı. Yerine Yaprak Dökümü'nün fettan Ferhunde'si Deniz Çakır alındı. Bence çok doğru bir adım atıldı. Deniz Çakır, daha dişi duran hali ve Yaprak Dökümü'nün hatıralarda hâlâ tazeliğini koruyan etkisiyle İffet rolü için çok daha doğru bir isim. Gerisini, yeni sezonda ekrana gelecek olan diziyi bekleyip, izlemeye başladıktan sonra söyleyelim.
*
TRT kendi ayağına sıktı
YAZIK oldu... Son 10 yıldır basarılara alıştığımız Eurovision bu sene hayal oldu. TRT, Hande Yener ve Atiye gibi popüler isimlerin adı geçerken son hamleyle bir anda Yüksek Sadakat grubuyla Eurovision a girme karan aldı. Yüksek Sadakat, iyi bir rock grubu ama Eurovision'a gideceği açıklandığından beri herkesin kafasında soru işaretleri vardı. Çünkü sadece belli bir kesim tarafından dinleniyor. Ama TRT karannı verdi, olmayacak duaya amin dedi. En büyük bedeli de yine kendisi ödedi. Türkiye ilk defa finalde yanşamadı. Cumartesi aksamı Türkiye'siz bir Eurovision vardı. Orada olmak hem Türkiye, hem TRT, hem de yarışacak sanatçı için müthiş bir imkân, kanal için de harika bir tanıtım fırsatı ve ciddi bir reklam geliri kapısı demekti. Ama dedim ya işte, yanlış bir seçim yüzünden TRT hepsini heba etti. Ben önümüzdeki sene için TRT'ye yine halk jürisi öneriyorum. Böylece kazanamasak bile, ortadaki sorumluğu hep birlikte paylaşalım diyorum. Sizce de en doğrusu bu değil mi?
- 2012'nin son günlerine girerken yılın en unutulmaz olaylarını hatırlayalım11 yıl önce
- Sezon başından bu yana tam 17 tane dizi reyting çarklarının arasında eriyip bitti11 yıl önce
- atv, 312 hafta sonra Kanal D'yi geçti AB GRUBU SEYiRCi STAR'I SEÇTi11 yıl önce
- Beren - Özgü - Tuba savaşını HANGI GÜZEL KAZANACAK?11 yıl önce
- Kimler geldi geçti bizim ekrandan en çok onları sevdik beyazcamdan11 yıl önce
- Star yıllar sonra liderlik koltuğunda Show'dan tehlike çanları yükseliyor11 yıl önce
- Bayram haftası yarışmalarla geçti11 yıl önce
- Yeni sezonun iki aylık verilerine göre işte ekranın kazananları ve kaybedenleri11 yıl önce
- Dönem dizileri altın çağını yaşıyor11 yıl önce
- Kanal D ile rakipleri arasındaki fark her geçen hafta biraz daha küçülüyor11 yıl önce