Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dünyada şu anda sürmekte olan savaş Müslüman-Hıristiyan savaşı değildir.

        İyilerle kötüler savaşıyor, o kadar.

        Müslümanların içinde iyiler var, kötüler var.

        Hıristiyanların iyileri var, kötüleri var.

        Bir insan Müslümandır diye pür iyi, Hıristiyan’dır diye pür kötü değildir.

        Veya tersi, her Hıristiyan iyi, her Müslüman kötü değildir.

        İnsanlar, dinlerine göre iyi ve kötü diye ayrılmazlar.

        Aslında kötülük, başkalarının iyiliği için yapılan şeydir; burada tuhaf olan kötülüğü yapanın, yaptığı şeyin adının kötülük olduğunu bilmemesidir.

        *

        İslamiyet adına bazıları kafa kestiklerinde, insanları diri diri ateşe attıklarında yüce, temiz bir din olan İslam’ın bunda nasıl hiçbir kabahati yoksa, aynı şekilde eline silah alıp bir camiye dalıp namaz kılan günahsız Müslümanları kurşuna dizen bir caninin yaptıkları da Hıristiyanlığa mal edilemez.

        Misal bir yılbaşı gecesi öldürücü silahlarla İstanbul’da bir diskoteğe dalıp, kurşunlarının yettiği kadar, eğlenen “kafir” öldüren bir teröristle ile benzer silahlarla Yeni Zelanda’da bir camiye dalıp ibadet eden daha çok Müslüman öldürmeye kalkışan terörist birbirinin ikiz kardeşidir, duygudaştır; birinin diğerinden farkı yoktur, iki ayrı dine mensup olmaları hiç önemli değil, aynı amaca hizmet ediyorlar çünkü.

        Ne İstanbul’da bir diskoteğe, Fransa’da bir gece kulübüne yapılan saldırılar İslami terör, ne de Yeni Zelanda’da yapılan eylem Hristiyan terördür.

        Terörün dini imanı yok, ideolojisi, milleti yoktur.

        O yüzden onlar, İslam adına yapılan bir takım terör eylemlerini İslamiyet’e mal ettiler diye, biz de aynı terimlerle, onlardan intikam alırcasına onlara karşılık verirsek eğer sorunu hal etmez, sadece saf, temiz, günahsız; misal memleketimizin birçok yerinde bugün sadece dinlerini yaşayarak bizimle birlikte var olan, namaz kılmak için bir camiye doluşmuş Müslümanların katli karşısında yüreği en az bizimki kadar yanan bir sürü masum Hıristiyan kardeşimizin kalbini kırmış oluruz, o kadar!

        Tıpkı birilerinin İŞİD-El Kaide terörü karşısında bizim kalbimizi kırmış olması gibi..

        *

        Dünya yeni sürüm bir faşizm belasıyla karşı karşıya.

        Virüs hızla yayılıyor.

        Franco, Musollini ve Hitler’in yüzyıl önce insanlığın başına bela ettikleri faşizm, son yıllarda yeni bir kimlikle çıkıyor karşımıza.

        Saf beyaz ırkın yaşadığı Avrupa’ya dayanan kara kafalı mültecilerin, o saf beyaz ırkı melezleştirme tehlikesini sezdiğini söyleyen bu yeni sürüm faşizm ne yazık ki eskisinden de beter geliyor.

        Hitler faşizmi, daha çok Yahudileri, Çingeneleri hedef almıştı. Avrupa’yı, beğenmediği bu “pis” insanlardan temizlemek istiyordu.

        Yeni sürüm faşizm ise daha çok Müslümanları, Avrupa’ya ayak basmış diğer dinlerden, ırklardan mültecileri hedef alıyor, yaşlı kıtayı onlardan temizlemek istiyor.

        Felakete doğru gidiyoruz.

        Arap Baharı coğrafyamıza bahar getirmediği gibi, Avrupa’da faşizmin yayılmasını hızlandırdı.

        Milenyumla birlikte başlayan liberal, özgürlükçü rüzgar dindi.

        Milliyetçilik geçer akçe halini aldı şimdi bütün dünyada.

        Toplumlar güvenlik kaygısıyla kabuklarına çekiliyor artık.

        Özgürlükler kısıtlanıyor, adalet rafa kaldırılıyor, hukuk her yerde çiğneniyor.

        Faşist, daha çok ırkçı, daha çok milliyetçi fikirler her geçen gün biraz daha çok pirim yapıyor.

        Yaklaşmakta olan felaketi doğru okuyamayan Avrupa’yı yönetenler, fikir üreticileri de ne yazık ki sorunu getirip “İslamofobi” diye bir kavrama hapsettiler.

        Vaktiyle korktukları ve miadı dolan “komünizm heyulasının” yerine “İslam heyulasını” yerleştirip, kendi elleriyle yarattıkları o hayaletten kendilerini korkmaya başladılar.

        Bu durum da faşistleri daha da cesaretlendirdi.

        Üstüne üstlük, Avrupa’nın demokrasisinin iyice yorgun düştüğü bir dönem denk geldi bütün bunlar; bu durum da her şeyin üstüne tuz biber ekti.

        *

        Herkesin kendi ölüsüne ağladığı bir dönemden geçiyoruz.

        O yüzden bu çağın adı öfke çağıdır!

        Öfkemizi yatıştıracak filozoflar, alimler de çok uzun bir süreden beri hayatımızdan çıkıp gittiler.

        Artık hiçbir hikmetli sözün kıymeti yok!

        Katiller alimlerden daha çok itibar görüyor!

        “İntihar teröristlerine” kurtuluş savaşçısı muamelesi yapılıyor!

        Bunun karşısında yapılacak tek bir şey var:

        Bütün dünyanın iyi Müslümanları, bütün dünyanın iyi Hıristiyanları, iyi Yahudileri, iyi Budistleri, hangi inanca sahip olurlarsa olsun iyi insanları “kötülüğü sıradanlaştıran” faşizme karşı birleşin!

        Hayatlarımızdan başka kaybedecek çok şeyimiz var!

        Diğer Yazılar