Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        23 Haziran’da yenilenecek olan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine CHP, “Her şey çok güzel güzel olacak” sloganıyla hazırlanıyor.

        Bu slogan, başrollerini Cem Yılmaz ve Mazhar Alanson’un oynadığı bir filmin adından alınmadır.

        Ömer Vargı, “Her Şey Çok Güzel Olacak” filmi 1998 yılında çekti.

        Filmde, üç yıldır birbirini görmeyen iki kardeşin bir tesadüf sonucu karşılaşmaları, birbirine zıt kardeşlerin, kaderin oyunu sonucu bir takım olaylara karışarak uzun bir Bodrum yolculuğuna çıkmaları anlatılır.

        Güzel bir filmdi.

        Türk sinemasının can çekiştiği, insanların salonlardan tamamen koptuğu, umudun iyice azaldığı bir dönemde ilaç gibi gelmişti.

        O zamana kadar Türk sinemacıları, sinemayı büyük lafların edildiği bir sanat sanıyordu herhalde.

        Meğerse öyle değilmiş.

        Küçük olaylardan da büyük filmler yapılabiliyormuş.

        Film 50 haftada, o günler için bir rekor olan, tam tamına 1 milyon 283 bin 15 kişi tarafından izlendi.

        *

        Filmin çekildiği 1998 yılı netameli bir yıldı. Netameli olmayan yıl mı geçti ömrümüzden diyeceksiniz, haklınız ama 1998 her açıdan ilginç bir yıldı.

        Çok değil bir sene önce 28 Şubat darbesi olmuş, dindarlara, Kürtlere, hak ve özgürlük mücadelesi veren herkese kan kusturulmuş, memleket cendereye alınmış, hiç kimse nefes alamıyordu.

        Darbenin artçı sarsıntıları her yerde devam ediyordu.

        Şimdi gelin “Her Şey Çok Güzel Olacak” filminin çekildiği yılda, siyaset dünyasında neler olmuş, bir de ona bakalım.

        *

        10 Ocak 1998’de Anayasa Mahkemesi, Refah Partisi'nin kapatılmasına karar verdi.

        13 Ocak’ta Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Refah Partisi'nin Hazine'den aldığı yardıma ihtiyati haciz konulması için Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Mahkeme, başvuruyu kabul etti.

        16 Ocak’ta Necmettin Erbakan’a siyaset yasağı getirildi.

        23 Ocak’ta İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü, sakallı, türbanlı ve kimliksiz öğrencilerin kampüse ve binalara girişini yasakladı.

        23 Şubat’ta Anayasa Mahkemesi’nin Refah Partisi'nin kapatılmasına ilişkin gerekçeli kararı Resmi Gazetede yayımlandı.

        25 Şubat’ta Fazilet Partisi kuruldu.

        10 Mart’ta Akit gazetesi yazarı Yaşar Kaplan tutuklanarak Mamak Cezaevine konuldu.

        13 Mart’ta, Başbakanlık bünyesinde kurulan Sivil Çalışma Grubu, hazırladığı Türban Raporu'nda, türbanın “kılık kıyafetle ilgili mevzuata aykırı” olduğunu vurguladı. Raporda, “Kamu görevlileri ve öğrencilerin, devlet daireleri ile okul ve üniversitelerden oluşan eğitim kurumlarının kapalı mekanlarına türbanla girilmesi disiplin suçu oluşturur” denildi.

        23 Mart’ta Bakanlar Kurulunda irticayla mücadelede alınması gereken önlemleri içeren yasa tasarılarının büyük bölümü imzalandı.

        13 Nisan’da, PKK'nın iki numaralı ismi Şemdin Sakık yakalanarak Türkiye'ye getirildi.

        22 Nisan’da, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a verilen 10 ay hapis cezasının ertelenmesi mahkemece ret edildi.

        25 Nisan’da Şemdin Sakık’ın “itirafları” Hürriyet ve Sabah gazetelerinde yayınlandı. Hürriyet’in Başında Ertuğrul Özkök, Sabah’ın başında Zafer Mutlu vardı. İki gazete de itirafları “ele geçirdiğini” yazıyordu ama belli ki iyi saatte olsunlar kulaklarına üflemişti. Bunun üzerine Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi, “Alçakları Tanıyalım” başlıklı bir yazı yazdı. İfadelerde “PKK’ya yardım ettiği” iddia edilen Akın Birdal daha sonra vuruldu, Cengiz Çandar ile Mehmet Ali Birand çalıştıkları gazetelerden kovuldu. Şemdin Sakık daha sonra ifadesini ret etti, bir elin ifadelerin arasına bu isimleri “zerk ettiği” daha sonra ortaya çıktı. Bir süre sonra Oktay Ekşi birileri tarafından dolduruluşa getirildiğini kabul ederek özür diledi.

        12 Mayıs’ta İHD Genel Başkanı Akın Birdal, Hürriyet ve Sabah’ın hedef göstermesi üzerine Ankara'da silahlı saldırıya uğradı. Bedenine ondan fazla kurşun isabet etti, Birdal ağır yaralandı, ölümden döndü.

        13 Mayıs’ta, Memur sendikaları yasa tasarısını protesto eden memurlar hakkında, adli tarihin en geniş kapsamlı soruşturması açıldı.

        7 Temmuz’da Meclis'te “harçlara hayır” pankartı açmaları nedeniyle 15'er ay hapse mahkum edilen 8 öğrenci, aynı mahkemede beraat etti.

        9 Temmuz’da İstanbul'da tarihi Mısır Çarşısı'nda bir patlama oldu, 7 kişi ölü. Tüp patlaması mı, PKK bombası mı tartışmaları dört yıl sürdü. Sonunda bilirkişi raporlarıyla tüp patladığına karar verildi. Bu arada patlamayla ilişkilendirilen Sosyolog Pınar Selek’in hayatı kaydırıldı.

        2 Eylül’de İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Akın Birdal ve Mazlum-Der Genel Başkan Yardımcısı İhsan Aslan gözaltına alındı. Birdal ve Aslan PKK'nın 14 aydır rehin tuttuğu 8 askeri almak için Refah Partisi Van Milletvekili Fettullah Erbaş ile birlikte Zap kampına gitmişlerdi.

        5 Kasım’da Danıştay, 10 aylık hapis cezası kesinleşince, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı belediye başkanlığından düşürdü.

        *

        1998 yılında bütün bunlar olurken, bugün “her şey çok güzel olacak” sloganı atanların alayı iktidardaydı.

        İş başında Mesut Yılmaz Başbakanlığında ANAP, Bülent Ecevit Başkanlığında DSP, Hüsamettin Cindoruk Başkanlığında DTP azınlık koalisyon hükümeti vardı.

        Deniz Baykal Başkanlığındaki CHP de, hükümeti dışarıdan canhıraş bir şekilde destekliyordu.

        *

        Şimdi İstanbul belediye başkanlığı seçimlerine tekrar giderken, bu koalisyona bir kısım Türk milliyetçileri, Kürt-Türk milliyetçi ve sosyalistleriyle o gün “andıçlarla” delik deşik edilen birtakım şahsiyetler de katılmış durumda.

        “Mustafa Kemal’in askerleri” hep bir ağızdan bağırıyor:

        “Her şey çok güzel olacak!”

        1998’deki gibi mi mesela?

        Zira o gün; bugün bu sloganı atanların koalisyonu iktidardaydı ve hepimize kan kusturulurken hiçbirisi, “Her şey çok güzel olacak” diye bağırmıyordu.

        Çünkü o gün onlara her şey çok güzeldi!

        *

        Bu yüzden hiçbir zaman, hiçbir şey hep birlikte, hepimize çok güzel olmaz bu memlekette.

        Kim iktidardaysa hayat ona güzeldir!

        Ondandır; bu slogan, içi boş, kof bir yalandır.

        En yaygın yalan olan umut vererek, kandırmayın insanları!

        İsteseydiniz, Cumhuriyet’in kuruluşundan 2003 yılına kadar geçen 80 yılda her şeyi çok güzelleştirir, ortalığın güllük gülistanlık olması için bir ilin belediye başkanlığına ihtiyaç duymazdınız.

        Diğer Yazılar