Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Fahri Korutürk görev süresi dolunca Çankaya’ya çıktığı gibi aynı sessizlikle çekip gitti. Cumhurbaşkanlığı seçimi giderek düğüm haline gelmişti, Demirel ve Ecevit bir türlü uzlaşamıyordu. 11 Eylül 1980 günü Meclis, 115’inci tur için toplandı ancak çoğunluk yoktu. Parlamenterler, “Yarın devam ederiz” diyerek binadan ayrıldılar, fakat Meclis’in tam karşısındaki Genelkurmay’ın ışıkları halen yanıyordu. Ertesi sabah saat 04.00’te memleket tank seslerine uyandı...

        TÜRKİYE, 14 Ekim 1973 seçimlerine “Umudumuz Ecevit” sloganıyla girdi. Karaoğlan mavi gömleğini giymiş, her yerde barış güvercinleri uçuruyor, memlekete sonsuz özgürlük vaat ediyordu. Yapılan seçimler sonucunda Ecevit, oylarını arttırdığı halde tek başına hükümet kuracak güce ulaşamadı. Mecburi MSP’nin kapısını çaldı. 26 Ocak 1974’te CHPMSP koalisyonu kuruldu. Aynı yıl genel af ilan edildi. 12 Mart’ta askerlerin içeri tıktığı solcuların tümü dışarı çıktı. Birçok grup hapishaneyi birer okul gibi kullanmış, içerdeyken dışarı çıktıklarında kuracakları örgütlerin, çıkaracakları dergilerin planlarını yapmıştı. Öyle de oldu. Bir anda ülkenin her tarafında pıtırak gibi sol örgütler bitmeye başladı.

        ECEVİT GİTTİ, DEMİREL GELDİ

        Ecevit-Erbakan koalisyonu uzun ömürlü olmadı. 18 Eylül 1974’te Ecevit Hükümeti düştü. Yerine Demirel başkanlığında 1. Milliyetçi Cephe Hükümeti kuruldu. Kısa bir süre içinde sağ-sol kamplaşması iyice su yüzüne çıktı ve ardından sokak çatışmaları baş gösterdi. Memleket 1980’e doğru giderken adeta freni patlamış bir kamyon gibiydi. Ülke fiilen bir iç savaşın içine girmişti. Yüzlerce fraksiyona ayrılmış solcular, kısa bir süre içinde devrim yaparak ülkeye sosyalizm getirme derdine düşmüşken, onlara karşı silahlanmış olan sağcılar vatanı komünistlerden koruma görevini üstlenmişti. Bir gün bir solcunun öldürülmesinde kullanılan silah, ertesi gün bir sağcıyı vuruyordu. Yokluk baş göstermiş, kuyruklar oluşmuş, ülke “kırk sente muhtaç” hale gelmişti.

        PEŞ PEŞE FAİLİ MEÇHULLER

        1 Şubat 1979’da Abdi İpekçi, 19 Eylül’de Malatya Ülkü Ocakları Başkanı Mürsel Karataş, 28 Eylül’de Adana Emniyet Müdürü Cevat Yurdakul, 20 Kasım’da Profesör Ümit Doğanay, 7 Aralık’ta Profesör Cavit Orhan Tütengil faili meçhul bir şekilde öldürüldü.

        EVREN’DEN ‘UYARI’ MEKTUBU

        1979 yılının Aralık ayında Genelkurmay Başkanı Kenan Evren yanına kuvvet komutanlarını alarak Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’e çıktı. Ona bir mektup götürmüşlerdi, mektupta gidişat böyle devam ederse müdahale edeceklerini yazmışlardı. Ne Ecevit ne de Demirel bu “mektubu” üzerine almadı.

        ZEKİ MÜREN VE BÜLENT ERSOY’A OY

        1980 yılında Korutürk’ün görev süresi bitti, yeni bir Cumhurbaşkanı seçilmeliydi. İki ay boyunca ne CHP ne de AP güçlü bir aday çıkaramadı. Meclis’te nafile turlar başladı. Dönemin popüler sanatçıları Zeki Müren ile Bülent Ersoy’a bile oy çıktı. Her şey mizahın malzemesi haline gelmişti. 60’ıncı turda AP Sadettin Bilgiç’i aday gösterdi, o da ancak 264 oy alabildi. Seçilmek için 318 oy gerekiyordu. 16 Nisan’da 1974’ten beri senatör olarak Meclis’te bulunan, 12 Mart günlerinde Ankara semalarında zırp pırt savaş uçağı uçuran ünlü emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur sahneye çıktı. CHP adayı olan Batur, 1960’ta Başbakan Menderes’i bizzat tutuklayan hava albayıydı. 1971’de bir darbe girişiminde adı geçmiş, 12 Mart’ı ise bizzat uygulayan sert kumandandı.

        KORUTÜRK SESSİZCE GİTTİ

        Korutürk görev süresi dolunca bir gece, Çankaya’ya çıktığı gibi aynı sessizlikle Çankaya’dan çekip gitti. Yerine yenisi seçilemediği için Senato Başkanı sıfatıyla İhsan Sabri Çağlayangil vekâleten bakmaya başladı. Bu sırada, yaklaşık 6 ay sürecek seçimlerde ilk kez sona yaklaşıldı. Bilgiç ile çekişen Batur, 303 oya kadar ulaştı. Batur’un 303 oya ulaştığı gün, darbeyi yapacak olan komuta kademesi doğuda bir askeri gezideydi. Batur’un Çankaya’ya yaklaştığı haberi gelince endişeye kapıldılar. Cumhurbaşkanlığı seçiminin sonuçlanması, akıllarındaki darbe planını bozabilir, ayrıca Çankaya’da kıdemli bir general otururken, müdahale yapmak zorlaşabilirdi. Apar topar Ankara’ya döndüler. Fakat korktukları gerçekleşmedi.

        AP, yöntem değiştirmiş, Bilgiç’in yerine 12 Mart’ın bir başka komutanı Faik Türün’ü aday göstermişti. Türün’ün varlığı, Batur’un oylarını azalttı. Artık darbe çok yakındı, Mısır’daki sağır sultan bile gelişini duyuyordu. Bundan sonra baş döndüren bir sinir harbi başladı. Askerlerle siviller birbirlerinin yumuşak karınlarını bulmaya çalışıyor ve bu noktalar üzerine gidiyorlardı. Bu noktaların neler olduğu, Demirel’in Evren ile Hariciye Köşkü’nde yaptığı görüşmede tam olarak belli oldu. Demirel, ülkenin sokaklarına hâkim olan şiddetin bitirilmesini istiyordu. Ocak ayında verilen uyarı mektubundan sonra askerlerin isteklerini kısmen de olsa yerine getirmişti. Yetkileri istemişlerdi, vermişti. Mühimmat istemişlerdi, vermişti. Şimdi her gün büyüyen şiddetin neden durdurulmadığını soruyordu. Evren, mesajı almıştı. Bölgedeki sıkıyönetim komutanının değişikliğini isteyen Demirel’e ret cevabı verdi. Artık sıra Başbakan’a karşı savunmada görünen Evren’deydi. Toplantı bitmek üzereydi ki Evren, cevabını alamayacağı bir soru bulmanın sevinciyle, “Cumhurbaşkanlığı seçimi ne olacak?” diye sordu. Cevap yoktu, sinirler gerilmişti. Demirel, çok rahatsız olmuştu. Toplantı bitti. Evren, hemen Genelkurmay’a gitti. Çok kızgındı.

        İkinci komutanı Haydar Saltık’ı yanına çağırdı ve o uğursuz emri verdi: “Müdahale için gerekli hazırlıkları yapın. Radyoda okunacak bildiriler bile hazır olsun. Bu işi artık bitirelim.” Bu sırada, Türkiye’nın her yerinde şiddet kol geziyordu. 27 Mayıs 1980’de Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak öldürüldü. Artık at izi it izine karışmıştı. Çorum’da daha önce Maraş’ta yüzlerce Alevi yurttaşımızın öldürülmesiyle sonuçlanan olayların benzeri tekrarlandı; Alevilerle Sünnileri karşı karşıya getiren silahlı çatışmalar, askerin şehre müdahale etmesine kadar devam etti.

        3 SİYASİ CİNAYET

        Bu kaos ortamında işlenen 3 siyasi cinayet, bardağı taşıran son damlalar oldu. Önce CHP Milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu, sonra12 Mart döneminin ünlü başbakanı Nihat Erim öldürüldü. Arabasında dinlediği radyodan Erim’in öldürüldüğü haberini alan DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler, “Bakalım karşılığında kimi alacaklar?” diye sormuştu. Sıradaki hedef ne yazık ki kendisiydi. Bu haberi aldıktan 3 gün sonra Merter’deki evinin önünde öldürüldü.

        11 EYLÜL’DE 115’İNCİ TUR

        Bu sırada Cumhurbaşkanlığı seçimi giderek düğüm haline gelmişti, Demirel ve Ecevit bir türlü uzlaşamıyor, haybeden turlar devam ediyordu. 11 Eylül 1980 günü Meclis, 115’inci tur için toplandı ancak çoğunluk yoktu. Parlamenterler, “Yarın devam ederiz” diyerek binadan ayrıldılar, fakat Meclis’in tam karşısındaki Genelkurmay’ın ışıkları halen yanıyordu. Ertesi sabah saat 04.00’te memleket tank seslerine uyandı! 12 Eylül’ün Türkiye’ye yazdığı acı reçetenin faturası hayli ağır oldu. Darbe süresince, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 230 bin kişi yargılandı, verilen 517 idam cezasından 50’si uygulandı, 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı, tüm siyasi faaliyetler yasaklandı.

        HEDEF 61 ANAYASASI

        Darbeciler, oluşan siyasi krizin sorumlusu olarak 61 Anayasası’nı görüyordu. Anayasa değişmeliydi. Tümüyle tayin yoluyla oluşturulan bir Danışma Komisyonu kuruldu, Orhan Aldıkaçtı başına geçirildi. Bir yıl içinde yeni Anayasa’nın hazırlanması emri verildi. Bu komisyon tarafından yapılan Anayasa’yla grev yasaklanacak, lokavt Anayasal hak haline getirilecek, kişisel hak ve özgürlükler mümkün olduğunca daralacaktı. Bir diğer önemli değişiklik de, Cumhurbaşkanı seçilme şartlarındaydı. Artık Cumhurbaşkanı’nın Meclis’in içinden çıkması gerekmiyordu. Anayasa’ya iliştirilen geçici maddeyle, Anayasa’nın kabulü halinde Evren de doğrudan Çankaya’ya çıkacaktı.

        Yeni Anayasa taslağı, halkın oyuna sunuldu. Her ne kadar asker kontrolünde bir referandum olmuş olsa da, Evren Anayasa’yı halka anlatmak için tüm Türkiye’yi dolaştı. Sonunda 7 Kasım 1982 günü Anayasa oylandı. Sonuç yüzde 91.5 “Evet”ti. Türkiye’de sistem yeni baştan kuruluyordu. Evren de oylamanın ardından Türkiye’nin yedinci Cumhurbaşkanı oldu

        O şimdi er

        12 Eylül davasında dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya ile birlikte yargılanan Kenan Evren, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel’e muhtıra vermek, T.C. Anayasası’nı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye teşebbüs suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Orgenerallik rütbesi de erliğe düşürüldü.

        Diğer Yazılar