Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu yazı yazılırken İran devlet televizyonu, "General Kasım Süleymani ve arkadaşlarının intikamı için ilk misilleme gerçekleştirildi" duyurusunu yapıyordu.

        İran Devrim Muhafızları Ordusu, ABD'nin Irak'taki Ayn el-Esad hava üssünü karadan karaya balistik füzeyle vurmuştu. Açıklamada “ABD'nin saldırıya yanıt vermesi halinde İran tarafından çok daha sert ve ezici karşılık verileceği” uyarısı/tehdidi de yer almaktaydı.

        Kimilerinin Birinci Dünya Savaşı’nı çıkaran kıvılcıma benzettiği Süleymani suikastına nasıl gelindiğini tekrar hatırlayalım:

        27 Aralık'ta Haşdi Şabi’nin Ketaib Hizbullah kolu ABD üssüne saldırmış, bir ABD'li personel hayatını kaybetmişti.

        Akabinde ABD de Ketaib Hizbullah'ın karargahını hedef alarak 25 milisi öldürmüştü. Tahran’ın tepkisi Haşdi Şabi milislerine ABD Bağdat Büyükelçiliği’ni basma emri vermesi oldu. Büyükelçilik, Haşdi Şabi milislerince işgal edildi. ABD de “Süleymani Irak’ta ABD güçlerine karşı yeni saldırı planlıyordu” gerekçesiyle Süleymani ve El Mühendis'in beraberindeki 6 kişi öldürdü.

        Ama elbette asıl gerekçe bu değil. Asıl neden İran’ın ABD’yi yanlış değerlendirmesi. Gerçek şu ki, İran Obama döneminde Şam’dan Beyrut’a kadar sarkıttığı gücünü fazla ciddiye aldı, Trump’ın yaptırımlarını da ekonomi ile sınırlı olacağını düşünerek hafife aldı. ABD’ye ait insansız hava araçlarını düşürdü. Suudi Aramco tesislerine saldırı düzenledi. Kerkük’te Amerikan askerlerinin bulunduğu K1 üssünü vurdu. Bir de Körfez’de gemilere el koyma durumu var.

        Bunların hiçbirine ağır bir karşılık verilmemesi ve Trump’ın sürekli olarak yinelediği ‘tası tarağı toplayıp Suriye’den çıkma’ açıklamaları gibi nedenlerle ABD’nin karşılık verme kapasitesinin önünde ciddi engeller olduğu sanrısına kapıldı. ABD Bağdat Büyükelçiliğinin basılmasının bardağı taşıran son damla olacağını öngöremedi.

        Süleymani’nin vurulması sonrası İran tehdit üzerine tehdit yağdırıyor, düzenlenen cenaze ve yas etkinliklerinden intikam konulu şarkılar marşlar eksik olmuyor.

        Kasım Süleymani İran’ın en önemli ‘aset’iydi. Ağlamakta haklılar. Zira kendisi, Suriye’de Esad karşıtı karşı silahlı direniş gerçekleştirenlerin sahadaki üstünlüğünü kırarak ülkeyi yeniden kanlı diktatör Esad’ın ellerine teslim eden, ayrıca bütün Ortadoğu’yu İran lehine dizayn edecek milisleri yöneten istihbaratçı saha adamıydı.

        DENİZ BAYKAL DOĞRUYU SÖYLEMİŞTİ

        Olayların başladığı 2011’den 2013’e kadar Esad yanında yer almak için sahaya inmemiş Lübnan Hizbullah’ını 2000 asker vermeye ikna edip, Kusayr’ı kaybettiren kişidir. O tarihten itibaren muhalifler adım adım geri düştü. Yermük ablukasının babasıdır, siviller Süleymani’nin abluka stratejisi nedeniyle açlıktan ölmüş, din adamları “Zor şartlarda kedi köpek yenebilir” fetvaları vermek zorunda kalmıştır.

        Halep’i İran kültür emperyalizminin topraklarına katan adamdır Süleymani.

        Halep yani asırlardır Sünni olan şehir.

        Ben demiyorum, bakın Deniz Baykal diyor.

        HALEP’İ YERLE BİR EDEN ADAM

        Tarih 15 Şubat 2016. Bir TV programında “Ne işimiz var Suriye’de?” korosuna isyan edercesine ve TSK’nın Halep-Azaz hattını açık tutma politikasına destek vermek için söylediği şu cümleleri unutmak mümkün değil.

        “Halep Sünni İslam kentidir. Bu kenti Rusya’nın, Esad’ın himayesine teslim etmek üzerine bir politikayı çok ciddi sorgulamak lazım. Orada, Halep'te bir katliam var. Tarihi kimliği değiştirecek süreç yaşanırken 'durun', 'bekleyin' 'izleyin' demek doğru olmuyor. O hattın açık olması Halep'ten bir göç dalgasının yönelmemesi açısından da çok önemli. Olay PYD olayı değil, Halep olayıdır. Olay Şii kuşatmasıdır”

        Bugün çoğu İran’ın bölge ülkelerine yaptığı ‘seküler-İrancı, Avrasyacı’ kimlik ihracatından etkilenmiş Kemalistler ve CHP’liler unuttu bunu.

        Hatta moderatör sözlerinin sosyal medyada eleştirildiğini hatırlatınca da geri adım atmamıştı.

        KÜRESEL EMPERYALİZM KÖTÜ DE BÖLGESEL EMPERYALİZM İYİ Mİ?

        Bence Baykal’ın analizinde eksik olan bir şey vardı. İran’ın esas amacı Şiiliği yaymak filan da değil.

        Şiiliği enstrüman olarak kullanarak bölge ülkelerinde sempatizan tabanı oluşturmak, onların davetiyle ülkelere müdahale etmek ve post modern Pers İmparatorluğu ütopyasına kavuşmaktır. Şiileştirme aşaması İran’ın kültür emperyalizminin sadece ilk aşamasıdır.

        İşte Kasım Süleymani, Baykal’ın veciz ifadesiyle asırlardır bir Sünni şehri olan Halep’i yerle bir eden adam.

        Halep, Süleymani eliyle şehrin şahsı manevisinden, kültüründen, yerlilerinden ve sakinlerinden adeta ‘arındırıldı’, sadece insan değil ‘kimlik’ soykırımına uğradı.

        Aynısı Isfahan’a, Şiraz’a yapılsa yine kalbim dağlanırdı, onu da diyeyim.

        Ama asıl söyleyeceğim şu: “Vay efendim Süleymani öldü diye sevindiniz, Amerikancısınız, emperyalistlerle berabersiniz” filan mügalatalarını hiç ciddiye alamıyorum.

        SEVİNMEDİM AMA ÜZÜLMEDİM DE…

        Sevinmedim.

        Çünkü bu suikast üzerinde durduğumuz arzın hallaç pamuğu gibi atılmasına neden olacak bir süreci tetikleyebilir. ABD’nin keyfi Ortadoğu politikalarının sonucudur bütün olanlar, bunu yaptı ve İran üs vurmaktan daha fazlasına mesela petrol sahalarını bombalamaya filan da girişirse daha fazlasını da yapabilir. Daha fazlasını yapması da bir büyük savaşın fitilini ateşleyebilir. Kimse Rusya ve Çin Süleymani için İran’ın yanında savaşa girmeye hevesli değil diye gelişmeleri küçümsemesin. Bu ülkelerin ne yapacağı, ABD’nin bir Ortadoğu ülkesi ile İran’ı savaşa sürüklemesinden sonra belli olur.

        Üzülmedim.

        Mecid Mecidi ölse çok üzülürüm niye katil Kasım Süleymani öldü diye üzüleyim?

        Kafası güzel 3. dünyacılardan, bütün saatlerini ve pusulalarını ‘Amerikan emperyalizmi’ne kurmuş ve böyle yaparak ABD’nin küresel tanrılık iddiasına su taşımış eski solculardan mıyım ki üzüleyim?

        Emperyalizmi sadece ABD’nin yaptığını zanneden, mezhebi refleksini ‘Emperyalizm karşıtlığı’ maskesi altına gizleyen İrancı mıyım ki üzüleyim?

        FETÖ 15 Temmuz’da ABD’den alacağı onayı ‘cepte’ görerek Türkiye’ye darbe düzenlerken girişimi emir komuta zinciri dahilinde yapılıyor zannedip sevinenler kalkıp bugün Süleymani suikastı üzerinden “İran’la işbirliği yapılmalı, yapmazsanız Amerikancısınız” diye ‘deadline’ veriyor.

        Rica ederim komik olmayın.

        SÜLEYMANİ ANTİ AMERİKANCI MIYDI?

        Onların tabiriyle "AKP’nin İslamcıları" denilen zevatın 2013’ten beri ABD ile kavga içinde olduğunu gayet iyi biliyorsunuz.

        Şaşırtıcı olan bugün Suriye’de yaptığı katliamlardan ve bütün bunları İran milliyetçiliği adına gerçekleştirdiğinden haberdar olanların Süleymani’nin ölümüne karalar bağlamaması değil.

        Şaşırtıcı olan İran’ın Emeç, Dursun, Mumcu ve Kışlalı cinayetlerini işlettiği, suçu işleyenlerin ifadeleriyle sabit olduğu halde Kemalist cenahın teşrihe muhtaç İrancılığı.

        Mesele antiemperyalizm ise orada mebzul miktarda soru işareti var.

        RAHMETLİ ABD İLE PEK GÜZEL SEVİŞİRDİ

        İran o kadar anti Amerikancıydı da neden ABD 2001’in 11 Eylül’ünde Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırıların sorumlusunun El Kaide olduğunu açıklayıp Afganistan’a saldıracağını ilan edince gitti ABD’ye destek verdi?

        Sebep “Ama Taliban teörist” filan değildi.

        İranlılara göre Taliban, bölgedeki en büyük rakipleri Suudi Arabistan’ın uzantısıydı, hepsi bu. Suudi Arabistan Sünni’ydi, yani düşmandı, o halde düşmana karşı ABD’yi desteklemekte sorun yoktu İran’a göre.

        Cenevre’de, İranlı ve Amerikalı yetkililer arasında Afganistan konulu bir dizi görüşme yapıldığı, İran heyetinin Amerikalıların önüne bir harita koyduğu ve Afganistan’da Taliban’a ve diğer Sünni silahlı gruplara ait bütün üs ve kampların ayrıntılı lokasyonları ve bilgileri gösterildiği biliniyor.

        ABD’li diplomat Ryan Crocker İran heyeti’nin Amerikan heyetine “İşte bizim öncelikli olarak vurulması gerektiğini düşündüğümüz hedefler" dediğini aktardı daha sonra. Bir şeyi daha dedi: İran heyetinin bütün görüşmeler boyunca Kasım Süleymani’den direktif aldığını…

        ABD-İran ilişkisi George Bush’un 2002’de İran’ı “şer ekseni”ndeki ülkelerden biri olarak tanımlamasına kadar devam etti. İran bu ifadeden bir sonraki işgalin Irak’a yönelik olacağını tahmin ettiğinde Irak’ta Amerikan işgalini karşılamak için kimi görevlendirdi dersiniz? Tabii ki Kasım Süleymani’yi… Süleymani 2003’te ABD Irak’ı işgal edene kadar çoktan hazır etmişti Mehdi Ordusu, Hizbullah Tugayı, Bedir Tugayları ve Asaib Ehlel Hak adlı Şii silahlı gruplarını. ABD ile birlikte işgalin başında İran’ın bölgedeki en büyük düşmanlarından Saddam Hüseyin’i devirdiler. Silahlarını ABD’ye çevirmek için Saddam’ın ölmesi gerekti. İran Süleymani eliyle, işgali İran’a yarayışlı hale getirecek kıvama soktu. Sünnilerin azınlıkta olduğu ülkenin mezhep endeksli bir anayasayla Sünnilerin ezildiği Şiilerin her dem güçlü olacağı bir idari yapılanmaya dönüştürdü. Sonra da ABD’yi Irak’tan atmak için savaştı ve büyük kayıplar verdirdi.

        Ama olan olmuştu bir kere.

        İran’a bağlı Şii yönetimin Sünnilere karşı işlediği suçlar IŞİD’in doğumuna ebelik yaptı akabinde.

        Sürprizzz: IŞİD temizlenirken İran ve Süleymani yine ABD ile beraberdi.

        Bu liste, Süleymani’nin desteklediği, örgütlediği Haşdi Şabi’nin Sincar’da PYD-PKK ile kolkola olmasına, aynı Haşdi Şabi’nin Irak’taki Türkiye üslerini protesto etmek için Türk Bayrağı yakmasına kadar genişler.

        ABD’nin bir komutanı vurması kuşkusuz ciddiyetsiz sorumsuz bir iştir. Ancak yüzlerce korkunç işinden sadece biridir.

        ABD vurdu diye vurulanın yanında olmak diye bir şey yoktur öyle olsaydı ABD vurdu diye IŞİD’in yanında olmamız gerekirdi ama olmuyoruz. 2015’te Türkiye IŞİD’le göğüs göğüse mücadeleyi göze almalıdır dediğimde yıl 2015’ti. Daha ortada Fırat Kalkanı vs hiçbir ciddi hamle harekat yoktu. Hatırlatayım:

        Türkiye elbette İran halkının üzerine bomba yağdıracak bir politikanın destekleyicisi olmayacak. Ama müsaadenizle yaptığı yüzlerce rezilliği mağduriyet ve ‘anti emperyalizm’ pelerini arkasına gizleyen, defalarca Türkiye’nin aleyhine pozisyon alan İran’ın bagajını da yüklenmeyecek ve kendi çıkarlarının gerektirdiği yolu seçecek.

        Diğer Yazılar