Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Malum, İstiklal Caddesi üzerindeki Mısır Apartmanı sergi gezmek isteyenler için ideal; her katta farklı sanatçıların eserlerini bir arada görebiliyorsunuz. Geçtiğimiz hafta çok merak ettiğim iki sergiye uğradım. Bunlardan biri de Erdağ Aksel'in "Aile Benzerliği"ydi.

        Kısa süre önce sanatçının 'Zenaatin Sureti' adlı eseri Tate Modern'e alınan ilk Türk heykeli olmuş, Alp Ulagay da HT Pazar için Aksel ile çok güzel bir röportaj yapmıştı. Ve Alp'le birlikte, sergi Galeri Nev'de açılmadan kısa bir süre önce çekilen fotoğraflara uzun uzun bakmış, üzerlerine konuşmuştuk.

        RAKEL DİNK'İN SEVGİLİYE MEKTUBU

        Sergide, Tate'e alınan eserin farklı bir versiyonu vardı mesela; aynı seriden diyeyim (Kuvvetin Sureti). Benim en sevdiğim eserlerden biri ise Aksel'in bir dönemin ünlü oyuncusu Suzan Avcı'ya duyduğu hayranlıkla yaptığı heykellerden biri olan "Nereye Suzan?". Sergide bir daktilodan çıkan Braille alfabesiyle yazılmış metin ise Hrant Dink'in cenaze günü Rakel Dink'in okuduğu "Sevgiliye Mektup"un Kürtçe metni idi...

        BU BİR BORUDUR!

        "Bu Bir Borudur" adlı eserin temeli ise yıllar önce Aksel'in bir "hurdacıdan aldığı" bir lav silahı. Heykelci silahın üzerine bir seks shop'tan aldığı eli eklemiş, hareketli bir hale de getirmişti. Belli ki bir 'tepki', bir mesaj' var o heykelde. "Militarizme karşı" tavrıyla bilinen Aksel, Poyrazköy'de bulunan silahlardan sonra elinde lav silahı ile basın toplantısı yapan eski genelkurmay başkanı İlker Başbuğ'a bile bir gönderme yapıyor.

        SERGİ BUNLARI ANLATIYOR MU?

        Ya da galerinin giriş kapısının hemen üstündeki "Hadi Hava Atalım" adlı pervane; kendisini oluşturan koltuk dernekleriyle iktidar karşısındaki bireyin kötürümlüğünü temsil ediyor.

        Peki sergiyi gezerken bunları öğrenebilir misiniz? Kesinlikle hayır!

        GALERİLER ÇALIŞMALI

        Çünkü sergide eserler konulmuş, yanlarında eser isimleri dahil tek bir şey yazmıyor. Sanatçının alt yapısı, eserlerin bu tür manaları olduğu bilinmeden sergi bu kadar şey ifade etmiyor. Eserlerle ilgili isim ve ebatları içeren bir A4 kâğıdı; orada kahvesini yudumlayıp e-mail'lerine bakmakta olan genç hanımın arkasında duruyor. Bir temeliniz yoksa sergiyi 5 dakikada gezip çıkıyorsunuz! Oysa bence izleyiciden önce 'sunucuların' sanatçılarını anlatabilmek için derslerini iyi çalışması gerekiyor.

        ÜZGÜNÜM LEYLA!

        Doğrusu dehasına ve de annesine hayran olduğum (oğlunun sergi açılışlarına börek getiriyormuş yahu, nasıl sevilmez!) Hüseyin Çağlayan'ın Galerist'teki "Yakınlık Sensörleri" adlı sergisinde de uzun zaman geçirdiğim söylenemez.

        En çok İstanbul'un binlerce yıllık tarihinde aldığı 150'yi aşkın ismi gösteren çalışmayı sevdim. "Üzgünüm Leyla" adlı eseri "müzik ile geçmişi bugün üzerinden sorgulamakta" imiş; ben anlamadım; "Sertab Erener'i hiç o kadar güzel görmemiştim, uzun uzun ona baktım. "Değişimin Yakınlığı" adlı Çağlayan'ın elindeki uzaktan kumanda ile modelinin saçını kısaltıp uzattığı videonun da farklı çağlardaki saç ve makyaj stillerini gösterdiğini sonradan okudum; bana Bond'çuluk oynuyor gibi gelmişti açıkçası...

        Neşe Karaböcek'in doğa resimlerinden oluşan "Dost Bahçesi" adlı sergisi ise Beyoğlu Belediyesi Sanat Galerisi'ndeydi; bana Kenan Evren'in resimle ilişkisini anımsattı (!) söylemeden geçmeyeyim.

        Diğer Yazılar