Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CUMHURBAŞKANI Erdoğan bu çıkışı daha önce de yaptı, kimse doğru adresi tam olarak yorumlayamadı ama. FETÖ’yle resmi mücadele başlamadan önce uyarmıştı: “Bizi gaza getirmeyin.”

        Adresinin yandaş yazarlar ya da hükümete destek veren liberaller olduğu söylendi. Oysa bu tam da hedefi şaşırtmak, kafa karıştırmaktı.

        Bu tartışmanın döndüğü günlerde Numan Kurtulmuş’la bir sabah kahvaltısında buluşmuştuk, yakın ekibinden biri hedefin Cemaat olduğunu söylemişti. O zaman inanması güçtü.

        Halbuki bugün bakıldığında kırılmanın ilk işaretlerinden birinin bu cümle olduğu anlaşılıyor. Cemaat kendi siyasi çıkarlarını hayata geçirme planını Erdoğan üzerinden, çoğu zaman da Erdoğan’ı aşmaya çalışarak yapmaya çalışıyordu.

        Manzarayı hatırlayalım:

        - FETÖ’nün tetikçileri, televizyon ekranları ve gazetelerdehenüz olmayan operasyonları haber vermeye başlamıştı. Taraf Gazetesi’nde ortak köşe yazan iki FETÖ’cü polis Önder Aytaç ve Emrullah Uslu tutuklanacak insanlar listesi yapıyor, kendi kendilerine olmayan örgüt şemaları çıkartıyordu.

        - Ekrem Dumanlı gazete köşesinden tasfiye edilecekler listesi yayımlıyordu. Öyle bir güç sarhoşluğu içindeydi ki kendisini adeta “medyanın yayın yönetmeni” olarak atamıştı. Uçağa bineceklere bile kendisinin karar verdiğini konuşuyordu, başka gazeteler ve televizyonlardan atılacaklar listesi hazırlıyordu.

        - Samanyolu dizilerinde birkaç ay sonra savcılık iddianamesine girecek gelişmeler, senaryonun içine serpiştirilmiş olacakları önceden haber veriyordu.

        KAVGA ORTAMI

        FETÖ meydanı boş bulduğu için racon kesiyordu. Türkiye’yi bölerek,kutuplaştırarak, ulusalcı-İslamcı, milliyetçi-Kürt çatışması yaratarak, masum insanları hedef göstererek bir kaos planını devreye sokup aradan sıyrılmayı hesaplıyorlardı.

        Erdoğan’ın çıkışı doğru yorumlansa örgütle mücadelede bu kadar vakit kaybedilir miydi?

        Yıllar sonra benzer bir çıkış yapan Erdoğan bu sefer adres gösteriyor ki kafa karışıklığı oluşmasın: “Bazı köşe yazarları.” Ama buna rağmen dün olduğu gibi bugün de muhataplar üzerine alınmıyor.

        Bugünkü manzara da dünden farksız... Henüz olmayan operasyonları haber verenler, medyayı yeniden tasarlamaya çalışanlar, kavga ortamı yaratıp herkesi hedef gösterenler aynı. Başından sonuna FETÖ kokan bir “modus operandi” yeniden devreye sokuldu.

        ÖRGÜTÜN ÖZGÜVENİ

        Birkaç aydır örgütün yeniden güven kazandığını yazıyorum. Sosyal medyadaki birkaç yüz takipçili hesaplardan gördüğüm kadarıyla bir düğmeye basılmış gibi duran kafasını kaldırmaya çalıştığını yazıyorum. “İlk hedef FETÖ’yle mücadele eden gazetecilerin yıpratılması olacak” diye uyarmıştım.

        Dün olduğu gibi bugün de çatışma ve kavga ortamı yaratıp aradan sıyrılmaya çalışıyor örgüt. Biraz kabuk değiştirmiş ama bildiğimiz taktikler. Türkiye’de gereksiz polemiklerle medyanın dikkatini dağıtarak hem zaman kazanıyorlar, hem de uluslararası alanda ittifak arayışlarını sürdürüyorlar. Dertleri bu kaos ortamında oyunları ayyuka çıkmasın.

        Ama en azından filmin sonunu biliyoruz. Bilmeyen New Jersey’de alışveriş merkezlerinde bereyle dolaşan Ekrem Dumanlı’ya sorabilir.

        ************

        BEKİR OPERASYONU MU?

        TELEFONUNDA ByLock çıkan futbolcu Bekir İrtegün itirafçı olup serbest kaldı. Daha birkaç ay önce yaşanan bu olay esnasında polis ve savcıya futbol dünyasıyla ilgili çok ayrıntılı bilgiler verdiği yazıldı. Bu itiraflardan operasyonun başlayacağı da...

        İrtegün’ün itirafları ortalığı birbirine katacaktı ama kim bilir ne zaman...

        Bu hafta bir gün içinde futboldaki FETÖ operasyonu yeniden hız kazandı... Konyaspor Başkanı ve eski milli kaleci Ömer Çatkıç gözaltına alındı.

        Haberlerde hep “gizli tanık” geçiyor.

        Şimdi ister istemez merak ediyorum... Bekir İrtegün’ün anlattıklarından yola çıkarak operasyon başladı mı, yoksa onun anlattıklarına daha sıra gelmedi mi?

        ************

        BODRUM UÇAĞI

        RIDVAN Dilmen literatüre yeni bir kavram kattı: Bodrum uçağındakiler... Beyaz Türklerin biraz güncellenmiş hali sanki.

        Oysa yakın zamana kadar Erdoğan da tatillerini Bodrum’da geçiriyordu. Hatta yapılaşmadan rahatsız olduğunu bile söylemişti.

        Geçenlerde Bodrum belediye Başkanı da bizim gazetede “Erdoğan’sız Bodrum’un tadı yok, lütfen yeniden gelsin” diye çağrıda bulunuyordu.

        Cumhurbaşkanı bu davete icabet ederse Rıdvan ne yapacak?

        ************

        #Dilbilgisi

        ŞU -DE EKİ

        PAZAR günkü Sabah’ta Hasan Bülent Kahraman dil üzerine beni şaşırtan bir saptamada bulunuyor: Sosyal medyada yazarken imla kurallarına dikkat etmiyormuş, -de ayırmayı falan önemsemiyormuş.

        Kimi Amerikalı dilbilimciler SMS dili yüzünden noktalama işaretlerinin kaldırılmasını önermişti. Çünkü alışkanlıktan dolayı artık hangi cümlenin neresinde duracağımızı otomatik olarak biliyoruz, bu bir reflekse dönüştü.

        Hasan Bülent Kahraman’ın tespitine katılmıyorum; çünkü imla kuralları ve dilbilgisi de bir refleks. Entelektüel bir insanın refleksi. Yazı yazarken (kısa mesaj, e-mail ya da makale) durup de ayırayım mı diye düşünmez dilbilgisine hâkim biri. Bisiklete bindiğinde pedalı nasıl çevireceğini düşünmediği gibi. Bir kere öğrenirsiniz, hayat boyu unutmazsınız.

        Sosyal medyaya yazmak ile gazeteye yazmak arasında bir fark görmüyorum.

        Doğrusu ayrı yazılması gereken -de ekini yanlış kullananların bu kadar basit bir kuralı nasıl uygulayamadıkları karşısında hayrete düşüyorum.

        Bana sınıfsal bir ayrım gibi geliyor: Sadece ekonomik bir sınıf değil, entelektüel bir sınıf.

        Diğer Yazılar