Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        #HavanaGünlüğü - 1

        HAVANA Havalimanı’ndaki kafeteryanın mönüsünde sadece peynirli, jambonlu ve hem peynirli hem jambonlu tost var. Endüstriyel tost ekmeğine yapılmış ve bizdeki herhangi bir büfe gibi kokan bu iki metrekarelik alanda görevli siparişimi alıyor: “Sandwich de queso.”

        Önüme bastırılmış o ekmeğin içine sadece jambon konmuş bir sandviç geliyor.

        “Queso?” diye soruyorum peynirli tost olmadığını görünce. “Jamon, no queso” diye yanıt veriyor. Arkadan İngilizce konuşan bir turist görevlinin sadece peynirli tost yapamayacağını, dilersem jambonlu-peynirli sandviç alıp jambonu çıkarabileceğimi söylüyor. Şaka mı olduğunu anlamıyorum, absürtlük karşısında her zaman yaptığım gibi sadece donup kalıyorum.

        O jambon ki bir haftadır her sabah ağır bir yağda kızarmış bir şekilde kahvaltı masasında guava, avokado, ananas ve papaya dilimleri arasındaki yerini alıyor. Yanında aynı ekmekle. Ben ona bakıyorum, o bana ve hiç dokunulmadan aynen toplanıyor.

        Görevliye “Boşver” anlamına gelecek bir işaret yapıyorum.

        MİLLİ İÇKİ

        Gözüm bardaki içkilere takılıyor. Sınırlı ortamda Küba’nın milli içkileri mojito ya da daiquiri yapamayacağını düşündüğümden bir Cuba Libre istiyorum. Jet hızıyla karıştırıp plastik bir bardakta verdiği içkiyle tam ortada herkesin uçak beklediği salona doğru gidip bir koltukta yer buluyorum.

        Bir an dünyada sadece bu havalimanında uluorta bir yerde hiç kimse karışmadan içki içilebildiğini düşünüyorum.

        “Herhalde serbest” diyorum ve bir yudum alıyorum. Alır almaz Cuba Libre’nin ana malzemelerinden birinin Coca-Coca olduğunu hatırlıyorum. Bütün gün bir şey yemediğim için beyin fonksiyonlarım düşük kapasitede işliyor. 15 yıldır falan Coca-Cola içmediğim ve neredeyse bir alkole, uyuşturucuya veda etmiş bir bağımlı gibi tek yudum alınca yeniden o tuzağa düşecekmişim gibi korkuyorum. Cuba Libre’yi bırakıyorum. Dakikaları sayıyorum buradan kurtulmak için ama zaman akmıyor.

        BİR HAFTA UZUN, BİR AY KISA

        En son Saraybosna’da böyle hissetmiştim. Havalimanında özgürlüğe kavuşmak için uçuşa seçilmeyi bekleyen bir mülteci gibi... Bir dakika, epey bir zaman önce sinemalarda gösterilen bir rom reklamı bu temayı işlemiyor muydu? Rom demek Küba demek... Bir bağlantı var, eminim.

        Son gün üzerimde müthiş bir gerginlik ve “Ya burada mahsur kalırsam” tedirginliği var. Uçak iptal olabilir ama Küba’da bir gün daha kalacak takatim yok. Artık medeni dünyaya, gerçekliğe dönmek istiyorum. Böyle düşündüğüm için kendimden gizliden gizliye nefret ediyorum ama o an için uçağa binmekten daha çok istediğim başka hiçbir şey yok.

        Küba bir haftanın çok uzun, ama bir ayın da çok kısa olduğu bir ülke.

        ***********

        BİR HAFTADIR NEDEN KÜBA’DAYDIM?

        BİR: Sadece listeden silmek, “Evet gördüm” demiş olmak için yılbaşı bahanesiyle Havana’ya gittim. Görmüş olayım, geri kalmayayım diye.

        İKİ: Birbiriyle hiç alakaları olmayan solcu arkadaşlarımla birtakım sosyetik kadınları nasıl bu kadar etkilemiş olabilir bir ülke diye merak ediyordum. Açıkçası, son yıllarda bu Küba romantizmi bende ters etki yaratmaya başlamıştı. Kendi kararımı vermeye gittim.

        ÜÇ: Marksizm ve devrim hayalleriyle büyümüş biri olarak Küba ilk gençliğimden beri romantize ettiğim bir devrim ütopyasıydı. Bu ütopyadan eser kalmadığını biliyordum epey geciktiğim için, ama hâlâ bu dünyada bu kadar kapalı bir ülkenin nasıl ayakta kaldığını görmek istedim.

        ***********

        NASIL GİDİLİR

        GEÇMİŞTE her Havana’ya gitmeye yeltendiğimde ulaşım engel oluyordu; bir Avrupa ülkesinden aktarma yapmak gerektiğinden saatler sürüyordu buraya ulaşmak.

        Türk Hava Yolları’nın da bir süredir Küba’ya direkt uçuşları var ama uçak dönüşte Venezüella’ya uğrayıp yakıt aldığından o da meşakkatli bir yolculuk.

        En kolayı ABD’den doğrudan Küba’ya uçmak. Obama tarihi bir hamleyle uçuşları kolaylaştırdığından beri bütün büyük şirketler doğrudan uçuyor. Türklerin havalimanında check-in esnasında vize almaları gerekiyor.

        ***********

        ÖNEMLİ TAVSİYELER

        - KÜBA herhangi bir telefon servisinin paket uygulamalarına girmiyor. Uçaktan iner inmez kalacağımız yerle ilgili çıkan bir sorunu çözmek için e-mail’lerime bakmam gerekiyordu. Turkcell’den anında mesaj geldi: İki e-mail 150 TL’ye mal olmuş.

        - Dünyadan fişi çekmenin, uzaklaşmanın güzel bir tarafı var. Bir hafta internete hiç bağlanmadım. Zaten mümkün de değil. Havana’da oteller ve parklarda kablosuz bağlantı var ve ellerinde telefonlarla bir yere toplanmış insanları görerek ne yaptıklarını anlamak mümkün.

        - Bütün restoran, otel, görülecek yer vs. adreslerini önceden ayrıntılı bir şekilde not etmekte fayda var.

        - Telefona önceden bir sözlük indirmek benim önceden düşünmediğim ama orada Amerikalı bir turistin önerisi.

        - Kazıklanacaksınız, ama çok değil. Beş CUC’la (aşağı yukarı beş dolar) gidilecek yeri taksi bazen 10 CUC’a götürmeye çalışacak. Ama pazarlık mümkün.

        - Kimi özel lokantalarda (paladares) dolar ve Euro geçtiğini son gece öğrendim. Kart geçmiyor.

        ***********

        SON KEZ KÜBA

        TÜRKİYE için Küba çok popüler, çok merak edilen bir yer. Basında da sık sık Küba yazı dizileri çıktı. Şimdi bu işe ben de yelteniyorum, ama bir klişeye hapsolmaktansa Küba hakkında okuyacağınız son yazı olsun istiyorum benimki.

        Çünkü bugüne kadar ya Küba’ya tapınan ya da nefret eden izlenimler okudum. En azından benim gördüğüm Havana, hakkında kolay ve keskin yargıya varılabilecek, abartıyla nefret edilecek ya da tapılacak bir yer değil.

        Birkaç gün Havana’yı yazma niyetindeyim. Blog’uma ayrıca fotoğraf ve videolar da yükleyeceğim. Haberturk.com’da bu yazıyı okuduğunuz sayfanın tepesinden blog’a ulaşabilirsiniz.

        Yarın: Devrim buysa… Ben almasam mı?

        Diğer Yazılar