Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’de yeni bir dönemin başladığını görmeyenler ve yeni sistemi okuyamayanlar dün gece geç saatlerde açıklanan kabineyi de eski ezberlerle değerlendirecektir kuşkusuz. Oysa “Başkan” Erdoğan tam da geçiş dönemine uygun bir listeyle ona oy veren vermeyen herkesin karşısına çıktı. Bu kabineye yeniyle eski arasında köprü kuracak bir uzlaşma hükümeti de denebilir. Erdoğan Dışişleri, Maliye ve Milli Savunma gibi en kritik bakanlıkları yıllardır bu konuda tecrübeli, yakından tanıdığı ve güvendiği isimlere emanet etti. Bu da şaşılacak bir durum değil. Yeni sistem çok başlılığı yok etmek ve daha etkin bir hükümet sistemi oturtmak için kabul edildi, bu geçiş döneminde de kritik bakanlarda aşina simaların atanması olası sancıları azaltacak bir hamle. Dünya siyasetindeki dengeler, sınırlarımızdaki savaş ve yaklaşan ekonomik sarsıntılar karşısında gemiyi tecrübe yönlendirecek.

        Kabinenin en göze çarpan özelliği ve Başkan Erdoğan’ın sunuş konuşmasında da bahsettiği gibi Türkiye’nin üzerindeki 15 Temmuz gölgesi. Terör örgütünün darbe girişiminin etkisi Türkiye’nin ilerlemesini durdurmaktı. Öncelikler değişince devlet de enerjisini başka alanlara yönlendirmek zorunda kaldı. Türkiye hala dünyanın en hızlı büyüyen ülkeleri ama son birkaç yıldır içinden geçtiğimiz süreç bu büyümeye paralel reformların aksamasına neden oldu. AK Parti’nin yıldızını parlatan ilk dönemlerdeki ruh “Birinci Başkan Dönemi”nde dirilecek gibi görünüyor.

        Erdoğan ve ekibinin işi hiç kolay değil. Yaşanan darbe girişiminin yaralarının sarılması, Türkiye’nin farklı alanlarda aynı verdiği mücadelelerin etkisinin giderilmesi vakit alacak. O yüzden bu “ilk” hükümete bir restorasyon hükümeti de diyebiliriz. Berat Albayrak, Mevlüt Çavuşoğlu, Abdülhamit Gül, Süleyman Soylu ve Hulusi Akar’dan oluşan yakın beşlinin ilk görevi edindikleri devlet tecrübesini yeni döneme aktarmak ve olası sorunları önlemek olacak. Terör örgütünün yarattığı hasarın yeni sistemle beraber onarılmasındaki rolleri kritik. Erdoğan’ın yıllardır en yakınında bulunan Mustafa Varank’ın da bakan olarak görev yapacak olması Başkan’ın etrafında sorgusuzca güveneceği isimlere bu geçiş döneminde verdiği önemi gösteriyor.

        Kabinenin bir de “executive” yani icracı tarafı var. Profesyonel dünyadan gelip hükümete dahil olan Ziya Selçuk gibi sürpriz isimler ise idari reformlardan sorumlu. Özellikle yıllardır FETÖ etkisinde oyuncağa dönen eğitimin Selçuk gibi sola yakın bir isme teslim edilmesi reformun parti aidiyeti ve sağ-sol tanımadığının da işareti. İşte, biraz şans verince oluyormuş. Ziya Selçuk ataması tam da Başkan Erdoğan’ın konuşmasında vurguladığı “81 milyonunun lideri” taahhüdü için manalı. Erdoğan’ın tıpkı AK Parti’nin farklı siyasi kanatları kapsayan ilk döneminde olduğu gibi bundan böyle de görevlendirmede politik görüşü değil icracılığı kriter olarak belirleyeceğinin kanıtı.

        Başkan Erdoğan kendisinin ve partisinin başarısının icracılık olduğunu biliyor. Bunca senedir Türkiye’nin ondan vazgeçmemesinin nedeni de AK Parti’nin belediyelerden merkezi hükümete “yapan adamlar” (ve bazı kadınlar) algısının oluşması. Duble yollardan havalimanlarına hem yatırımlar yapılıyor, hem de yıllardır çözülemeyen (trafik ve çöp vs. gibi) temel sorunlar da zaman içinde halloluyor. İşte bu kabinenin de sırrı partinin icracı ruhuna dönüş. Fuat Oktay’ın Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak atanmasının sırrı bu. Bir yanda Erdoğan ve yakın ekibi olacak ve restorasyonu sağlayacak, bir yanda da Erdoğan’ın liderliği ve Oktay’ın yönlendirmesiyle icracı ekip reform ruhunu diri tutacak. Oktay’a ayrı bir parantez de açmak gerekiyor: Türkiye’de yetişmiş, dünyada tecrübe kazanmış daha sonra vatanına dönerek ülkesine büyük hizmetler yapmış bir “devrimci bürokrat ruh” vardı yakın tarihimizde. Planlama gibi devlet kurumlarında yetişen bu kültürün ürünlerinin Türkiye’ye katkısı büyük oldu ama son yıllarda unutuldu. İşte Oktay tam da bu ruhun dirilişi. Hem profesyonel alanda, hem akademide tecrübeli… Hem Yozgat doğumlu bir bürokrat olarak ülkesini tanıyor, hem ABD’deki aldığı eğitimle dünyanın işleyişini biliyor. Erdoğan sağ kolu olarak devlet tecrübesini tercih etti.

        Son sözüm “yenilgi” ruhunu aşamayan muhaliflere. Türkiye’de yeni bir dönem doğdu ve “herkesin başkanı” olduğu samimiyetle söyleyen bir lider ve devlete hizmet için fedakarlık yapmaya gönüllü bir ekibi var. En azından ülkemiz adına bir şans vermeliyiz. 2002 yılında hiç “denenmemiş” ve samimiyeti test edilen bir partinin nasıl büyük reformlara imza attığını ve en kuşkucularımızın bile takdirini kazandığını unutmamalıyız; o günlere dönmek için şartlar yeniden müsait.

        Diğer Yazılar