Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Herkesler Şeymacun’un sonunu konuşuyor şekerim. İstanbul’a meğerse yılın magazin bombası patlar patlamaz düşmüşüm, farkında değildim. Levent’te, o Gizli Kalsın’ın sahibinin açtığı tavan arasıbarında da gündem bu.

        Bir aralar çok kaba bir hesaba göre yaklaşık bir milyon kişinin “arkadaşının arkadaşı” Cumhurbaşkanı’nın doktoruyla konuşmuş, sağlık durumu hakkında bilgi alıp sesli mesajlarla yaymıştı. Aynı insanlar Merkez Bankası toplantısında ne konuşulduğuna da hakimdi. Ne tesadüf ki bir o kadar kişi şimdi Şeymacun’un yakın arkadaşı, ama aralarında bölündüler.

        Züğürde Şeymacun’un aldığı tazminat rakamı çok yüksek geliyor da, insanın aklına acaba erkeğin varına yoğuna gözünü dikmiş bir Aslı Hatemi müsait değil miydi sorusu takılıyor? Cazgır bir avukat bu kadarla mı bırakırdı tazminatı?

        Bebek’teki kafe ne olacak mesela? Canım, birlikte işletmeye devam edeceklermiş. 125 bin TL çocuğun masrafları kadar… Ertesi gün Miami’ye uçan kız tarafı oradaki beş-altı milyon dolarlık eve de sahip oldu mu, yoksa otelde mi kalacak? Gerçi Miami’de bir tane ev yok, kaç tane var… Yok işte şu son aldığı malikane hani…

        Hadi çıkar baklayı ağzından, erkek tarafının elinde birtakım kozlar mı var, bu yüzden de mi tazminat miktarı bu kadar az?

        “Kız zaten hiçbir şey istemiyormuş,” diyor bir haber kaynağı. Bütün varoluşu bir şeyler üzerine kurulu olan bir insan nasıl bu altın madeninden öylece çıkıp gidebilir ki, insanın aklı almıyor. İşte bugünlerde bu evliliğe damgasını vurması gereken bir tabir telaffuz ediliyor bu sefer: Ego zehirlenmesi…

        Meğer Şeyma ego zehirlenmesi yaşıyormuş…

        Devam ediyor haber kaynağı, “Kız ‘Ben tek başıma oldum’ demeye başladı, ‘Onsuz da bir markayım, kendi kendime alır başımı yürürüm’ diye ortalıklarda dolaşıyor… Instagram, YouTube falan paraya para demez, eski eşine artık ihtiyacı olmaz, onu bir basamak olarak kullanmış" diye uzadıkça uzuyor…

        DUBAİ'Lİ ÜÇÜNCÜ ŞAHIS

        Peki ya adları farklı soyadları aynı o iki bey? Eldeki fotoğraf ve görüntülerden söz ediliyor, sonra o eldeki fotoğraf ve görüntülerdeki kişilerin bu insanlar olmadığından bahsediyor, en son da elde görüntü ve fotoğraf olmadığından.

        “Canım hiçbiriniz de hiçbir şey bilmiyorsunuz, asıl bir başkası var,” diye üst perdeden konuya girenler, özel haber patlatmaya meraklı fahri gazeteciler de etrafta. Fısıltı basınının sağlam kaynaklardan (yani WhatsApp ve Instagram) edindiği bilgilere göre bir üçüncü erkek var, Dubai’de görüşülüyor ve ecnebi. İşte “genç bayanın” gerçek aşkı da buymuş ama zaten daha 29 yaşında olduğu için yeni birini bulur… Peki çocuk ne olacak?

        “İyi de hiç kimse onu böyle yaşatmaz” diyen de kahvaltı sofrasında bir kadın.

        "Nasıl yaşatıyormuş ki eskiden", diye merak edince canı isteyince Burning Man, altında şoförler, özel uçaklarla yaşanmış ve sınırsız paranın harcandığı bir hayatı başka hangi erkek sunabilecekmiş…

        Kendimi detaylarını okuyup verilen abuk sabuk bilgileri tartarken buluyorum. “Sanki kız tarafı suçlu, erkek ona aşık olmuş ama ortada bir sır var ve evlilik mecburen bitmiş gibi” cümleler ağzımdan çıkıveriyor ister istemez. Televizyon ekranından beden dillerini kontrol ediyorum, teorimi doğrulamaya çalışıyorum. Kız tarafı evliliği sürdürmekten yanaymış ama kararı erkek vermiş, biraz da istemeden vermeye mecbur kalmış gibi varsayımlar ortaya atıyorum.

        Bu sefer yepyeni bir kuyunun içine dalıp “Ama adam da kadınları elinde tutamıyor galiba, bak bu kaçıncı” itirazlarına diyecek sözüm bulunamıyor.

        'MAĞDUR ERKEK SANKİ'

        Konular sınırlı çevre de küçük olduğundan, İstanbul’da da biraz “herkes” yani herkes derken Türkiye’nin kremasını yiyen o mahallerde dolananlar birbirlerini az-çok tanıdıklarından… Karşıma da bir anda erkek tarafının en yakın arkadaşı çıkıveriyor, ben de fırsat bu fırsat bana son ulaşan WhatsApp bilgisini paylaşıp sorumlu gazetecilik yapıyorum…

        İddialar, teoriler, Dubai’li adam, doğru mu bu falan diyorum… “Yok be” diye inkar geliyor karşı taraftan. “Amma safsın sana doğru mu diyeceklerdi” diyenlere karşı da birden içime şüphe düşüyor ve haber doğrulatamayan muhabirin gazeteci puştluğuyla sığındığı o ucuz taktiğe başvuruyorum…

        “Benim izlenimime göre, benim aldığım hava şu yönde…” diye başlayınca paçayı da kurtarmak mümkün ya o zaman “Mağdur erkek sanki” desem kendimi bağlamam herhalde…

        Sahiden bana neyse…

        Diğer Yazılar