Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        I

        90 kişilik satılık isim listesi

        Hollywood’un aslında en büyük saçmalığı, star’ların sadece tanıtım için katlandığı, ödül sezonunda promosyonun bir parçası olan bir organizasyon Altın Küreler. Pazar geceki törenin arka planında ise 90 küsur “bilgi yayıcı” var. Evet, organizasyonu düzenleyen Hollywood Foreign Press Association üyelerini böyle tanımlıyor basın bülteninde. Telefon rehberi de bilgi yayıyor sonuçta ama hiç kimse telefon rehberine gazete muamelesi yapmıyor.

        Yuvarlak masa toplantılarında soru soramayan, kimi dil bilmeyen, dertleri ünlülerden imza almak ya da selfie çektirmek olan, ödül töreninde alenen dalga geçilen tipler bunlar.

        HFPA üyelerinin çalıştıkları kurumlar da bir tuhaf: Derneğin eski başkanı yakın zamanda Mısır Havayolları’nın dergisine yapmadığı bir Drew Barrymore söyleşisi yazdı mesela… Le Monde muhabirinin ise HFPA’e başvurusu yıllarca kabul edilmedi. Demek ki HFPA aralarına gazeteci almama konusunda titiz.

        Derneğin bir başka eski başkanı aralarında belki 25 tane gerçek gazeteci olduğunu, diğerlerinin yılda üç-dört makale yazdığını söyledi. Zaten bu saçma derneğe üye olmak da hiç zor değil.

        HFPA üyeleri çoğu zaman yuvarlak masa toplantılarını “özel söyleşi” gibi sunuyor, bazen de beş dakika falan birebir görüşüp ‘selfie’ çektiriyorlar. Bu üyelerin aklının kolay çelindiği de tarihte kanıtlı. Pia Zadora’nın zengin kocası bu “bilgi yayıcıları” ağırladıktan sonra eşine ödül verilmişti, Sharon Stone’un üyelere teker teker el yazıyla mektup yazması ödül almasını sağladı.

        Altın Kelebek bunun yanında daha temiz ve objektif kalır, öyle söyleyeyim.

        Rami Malek, Bohemian Rhapsody filmiyle drama dalında 'En İyi Erkek Oyuncu' ödülü aldı.
        Rami Malek, Bohemian Rhapsody filmiyle drama dalında 'En İyi Erkek Oyuncu' ödülü aldı.

        II

        En son kim “Yurtta sulh” demişti?

        2012 yılından beri her sene Altın Küreler’de sahneye çıkıp anons yapacak uluslararası film yıldızını bekliyorum, ama her seferinde hayal kırıklığına uğruyorum. Oysa sevgili arkadaşım Meltem Cumbul’la birlikte yeni bir gelenek başlayacaktı, HFPA her sene farklı bir ülkeden bir oyuncuyu sahneye çıkaracaktı.

        Bizzat derneğin başkanı bunu duyurmuş, ödülleri yayınlayan NBC’den de onay almıştı. Bu gelenek de 2012’de Meltem Cumbul’la başlamıştı.

        Ancak hepimiz gibi Meltem Cumbul’u Beverly Hilton’ın sahnesinde görenler şaşırdı. Altın Küreler uyduruk bir kurum, tamam, ama bugüne kadar da hiç kimsenin adını bilmediği birini ekrana çıkarmadılar.

        Açıklanan resmi hikayeye göre Cumbul’la dernek başkanı New York’ta “Gönül Yarası” filminin galasında tanışmışlar, sonra da irtibatı sürdürmüşler. Her sene bir uluslararası yıldız çıkarma fikri doğunca da Cumbul’u aramış, olaylar gelişmiş.

        O gece Meltem Cumbul 15 saniye sahnede kalıp Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözüyle mesaj verdi, sonra da indi. Ve bu geleneğin devamı gelmedi.

        Peki Cumbul’u davet eden dernek başkanı Aida Takla kim? Hani Mısır Havayolları’na olmayan Drew Barrymore söyleşisini yapmakla gündeme gelen “bilgi yayıcı” var ya, işte tam kendisi. Sosyal medyada ayak izi bulunmayan, Twitter’da sadece yaptığı (ve Barrymore’un menajerleri tarafından yalanlanan) söyleşiyi savunmak beliren Takla sadece kimi Türkler’den duyduğum gibi “Türk dostu” olduğu için mi Meltem Cumbul’a sahneyi açtı? Takla’ya ulaşma çabalarım sonuçsuz kaldı.

        Aklım ister istemez o dönemki siyasi iklime gidiyor.

        Meltem Cumbul
        Meltem Cumbul

        Dünyada “soft power” lafı moda olmuştu ve Türkiye’de de çok sık dile getirilmeye başlamıştı bu kavram. “Soft power” lafını dolaşıma sokup kendisine nüfuz alanı bulmaya çalışansa FETÖ’den başkası değildi. O yıllarda hem Türkiye’de devleti ele geçirmeye, hem de yurtdışında çeşitli organizasyonlarla beyin yıkama ve lobicilik faaliyetlerine hız vermişlerdi.

        FETÖ’nün sivil toplum kuruluşu maskesi altındaki derneklerinden biri Pacifica Institute özellikle Los Angeles çevresinde faaliyet gösteriyor. 2012’deki Altın Küreler’den birkaç ay önce kültür ve yemek festivali düzenlemişler, Ahmet Taşgetiren’in aktardığına göre bir milyon dolar, geziye katılıp ağırlanan Oral Çalışlar’a göreyse iki milyon dolar harcamışlardı. “Türk devletinin tanıtım fonunun tüm bütçesini ayırsa becerilmesi mümkün olmayan bir lobi çalışması” diye anlatmıştı Çandar. FETÖ o yıllarda “Eşrefpaşalılar” gibi filmler, senaryosuna bizzat örgüt lideri Kırık Hoca Fetullah Gülen’in karıştığı dizilerle yapımcılığa da soyunmuştu, film dizi işlerine merak salmıştı.

        Aynı dönemde Los Angeles’ta neredeyse her hafta bir film festivali, bir film galası düzenlenmeye başlamıştı zaten. Adeta bir bombardıman vardı. Düşünüyorum da, Pia Zadora’nın kocası kadar parası yok mudur FETÖ’nün?

        Gerçekten yurtdışında tutunmak için çok uğraştığını bildiğim, oyunu kurallarına göre oynayan Meltem Cumbul da acaba farkında olmadan kullanıldı mı?

        15 Temmuz gecesi darbe yapmaya çalışan FETÖ’nün yürütücü kadrosunun adı “Yurtta Sulh Konseyi”ydi… Acaba bu bir güç gösterisi miydi?

        Keşke Hürriyet’ten HFPA üyesi Barbaros Tapan bu konuları araştırsa da öğrensek…

        III

        İyi de sen nereden çıkıverdin?

        Barbaros Tapan her hafta Hürriyet’te söyleşiler yapıyor, yetmedi bir de Türk basınının en çürümüş yayın organı Kelebek’te köşe yazıyor. HFPA üyesi diye çok önemseniyor ama nereden bir anda bitti, nasıl Hollywood uzmanı olarak çıktı kimse sorgulamıyor.

        Üstelik Los Angeles’ta film festivali düzenleme işine de girişti şimdi, o pastayı da yiyor ve belli ki birilerini tavlamış.

        Nereden çıktı, tam bir muamma…

        Hürriyet arşivine daldığımda önce “Hollywood’daki genç bir Türk oyuncu” olarak adı geçiyor. 2000 yılında Jay Leno’nun programına davet edildiği ve Al Pacino’yla Robert De Niro’nun taklidini yaptığı, milyonları kahkahaya boğduğu iddia ediliyor bir haberde. İyi de İngilizcesi yok! Ya da Fatih Terim’den hallice diyeyim… Konuşmayı beceremiyor, ne taklidi? Dahası, yaptığı söyleşileri “Tapan Media” isimli YouTube hesabından paylaşan “bilgi yayıcı”nın Jay Leno’daki görüntülerine ulaşmak mümkün değil. Paylaşsa da bizi de kahkahalara boğsa. Şimdilik sadece yaptığı söyleşilerdeki İngilizcesine gülebiliyorum.

        “Hollywood’daki genç Türk oyuncu” Tapan daha sonra yine Hürriyet’te “State of Play” filminde Russell Crowe’la oynadığı haberiyle 2008’de gündeme geliyor. Ancak filmde “genç aktörle” Crowe’un böyle bir sahnesi yok. Tapan’in imdb sayfasında bu film yer almıyor, “State of Play”in kadrosunun içinde de geçmiyor adı. Sahnesi kesildiyse bilemem, ama eldeki tek kanıt Crowe’un yüzünün yarısının kesildiği flu bir fotoğraf karesi, o kadar.

        Hollywood kariyeri belli ki istediği gibi gitmeyen Tapan “soft power”ın moda olduğu yıllarda bu sefer basketbol uzmanı olarak ortaya çıkıyor. Durup dururken. Bir anda NBA’den söyleşiler yapıp basketbol yorumları yazmaya başlıyor; Kaan Kural, Yiğiter Uluğ, Murat Murathanoğlu gibi basketbola yıllarını veren gazetecilerin olduğu spor basına paraşütle iniyor ve Fanatik’te yer buluyor. CNN Türk, Hürriyet peşinden geliyor. Uzun süre CNN Türk’ü yöneten Ferhat Boratav’a sordum ve şöyle yanıt verdi: "Hürriyet için çalışıyordu, onlar söyledi diye hatırlıyorum. Ama bizimle sadece telifle çalıştı."

        Tapan’ın 2015 yılında Fanatik’e yazdığı yazıya baksak bir ipucu bulabilir miyiz: “Enes Kanter’i NBA’e ilk ayak bastığı günden beri takip ederim.” 17-25 Aralık sürecinden sonra da FETÖ militanı Kanter hakkında sayısız yazı yazıyor, onunla söyleşiler yapıyor, hatta Milli Takım’ın yenilmesinden sonra alay eden tweet atmasını bile aklamaya çalışıyor. Kanter’in Milli Takım’a alınmamasından sonra basketbolumuzu yönetenleri istifaya bile davet ediyor!

        “Soft power” döneminin yıldızı işte Pazar gecesi üyesi olduğu HFPA’in düzenlediği Altın Küreler’de kırmızı halıdaydı…

        Bu üç perdeden bir film çıkar mı bilmiyorum, ama çıkarsa her iddiasına girerim Altın Küre alır.

        REKLAM

        ***

        Bir not

        Yazılarımı aksattığım için bir açıklama yapmam zorunlu oldu. Aslında Pazartesi günü yılbaşı seyahatinden döndüm ama ne dönüş. Hayatımın en kötü uçak yolculuğunun ardından yataktan çıkamadığım, hareket edemediğim bir nekahet sürecine girdim. Yine de hızlı toparladım. Sebebi gıda zehirlenmesi… İnsanı sefilleştiren, baygın düşüren bu hastalık.

        Nereden zehirlendiğimi çözmeye çalışıyorum… Ya San Diego’daki bir tavukçu ya da Los Angeles’ın bu aralar en gözde lokantalarından biri.

        Diğer Yazılar