Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Önceki gece gözümü kırpmadan Michael Jackson hakkındaki taciz iddialarını içeren dört saatlik belgeseli izlediğimde ilk tepkim “Pek ikna etmedi beni,” oldu. Daha sonra bir arkadaşım “Zaten sen gözünle görsen bile inanmazsın,” dedi; Michael Jackson’a sonsuz bağlılığımı bildiği için. Hayatımda bir kişinin körü körüne hayranı oldum, ölüm haberini alır almaz ilk ve son kez hiç tanımadığım birinin arkasından ağladım. Kendimi Michael Jackson’ın bir numaralı hayranı zannediyordum.

        Sene başında Sundance’te gösterildiğinden beri tartışmalara neden olan “Leaving Neverland” belgeselinin iki ana karakteri Wade Robson ve James Safechuck da öyle sanıyormuş, milyonlarca başkası gibi.

        Çocukken Safechuck’ın rol aldığı ve MJ’le tanışmasına vesile olan reklam filmini izleyip onu ölesiye kıskandığımı hatırlıyorum. Yaşı yetenler hatırlar; kuliste küçücük bir çocuk MJ’in eşyalarını karıştırırken birden megastar kapıdan bakıp “Beni mi arıyordun” der.

        Wade Robson ise daha beş yaşında Avustralya’nın Brisbane şehrinde bir mağazanın açtığı dans yarışmasında birinci oluyor. Büyük ödül Michael Jackson’la tanışma fırsatı ve o an doğal olarak dünyası değişiyor.

        İki genç de anlattıklarına göre MJ’le bir yetişkinle başkasının çocuğunun geçirmemesi gerektiği kadar fazla vakit geçiriyorlar. Saatlerce telefonda konuşuyorlar, çocuklar aileleriyle birlikte turneye davet ediliyor, otel odalarında ve Jackson’ın Neverland Ranch adlı oyun parkı, sinema salonu, hayvanat bahçesiyle Disneyland’i andıran masalsı çiftliğinde oyun oynuyorlar. Bir süre sonra çocuklar MJ’le aynı odada, aynı yatakta uyumaya başlıyor. Bütün bu süreç de ailelerin gözetiminde oluyor.

        Bütün bu iddiaları doğrulayacak video kayıtları, notlar, mektuplar, kartpostallar, fotoğraflar ve hatta faks yazışmaları var.

        PETER PAN MASALINA İNANDIK

        Michael Jackson yıllar içinde kendisini hiç büyümeyen ve hep çocuk kalan cinsiyetsiz bir Peter Pan karakteri gibi anlattı bize. Altı yaşından beri çalıştığı için çocukluğunu yaşayamadığını, parkta oynayan başka çocuklara otobüsün camından imrenerek baktığını, otoriter babasının baskısı altında büyüdüğünü, diğer çocuklar gibi oyuncaklarla oynamaya fırsatı olmadığını anlatıp durdu. Hepimiz onu yakından tanıdık, hikayesine aşina olup üzüldük.

        Ve tıpkı Peter Pan gibi onu da cinsel hayatı olmayan, hatta cinsiyetsiz ve cinsel organdan muaf bir uzaylı, bir yaratık veya bir masal kahramanı gibi görmek zor olmadı. Ya da işimize böyle geldi.

        Tam da bu yüzden Robson ve Safechuck’ın aileleri için koskoca bir adam olsa da MJ’in yedi ve 10 yaşındaki oğullarıyla oynamaları tuhaf gelmiyordu. Bir çocuk, kendi ailelerinin bir üyesi olarak görüyorlardı onu. Hatta MJ sık sık Safechuck ailesinin evine gelip onlarla bile kalıyormuş.

        Bu süreçte hem çocukları hem de ailelerini hediyelere boğuyor, first class uçurup lüks otellerde ağırlıyor.

        Ancak bir süre sonra o otellerde ailelerin kaldığı odayla MJ’in kral dairesi arasındaki mesafe giderek daha fazla büyüyor. İşte tam da bu aralar işler biraz bulanıklaşıyor. Robson ve Safechuck yıllar sonra otel odalarında, sonra MJ’in Neverland’deki yatak odasında, banyosunda yaşananları kendi çocukları olduktan sonra itiraf edebildiklerini söylüyorlar. İddia ettiklerine göre MJ onlara yavaş yavaş dokunuyor, mastürbasyon yapmasını, oral seksi öğretiyor, porno izletiyor, birlikte olmaya çalışıyor. En tuhaf iddialardan biri MJ’in Safechuck’a nikah yüzüğü alması ve oyundan evlenmeleri; belgeselde mücevher kutusunu açıp yüzükleri gösteriyor.

        İki çocuğun da hikayesi birbirine benzer unsurlar taşıyor. Hayranlıklarından istifade ediliyor, pahalı hediyelere boğuluyorlar, aileler manipüle ediliyor ve sonra çocuklar kullanılıyor. Bir süre sonra MJ’in ilgisi başka çocuklara kayıyor (mesela asla taciz iddialarını kabul etmeyen “Home Alone”un yıldızı Macaulay Culkin), iki genç dışarı itiliyor ve her sene yeni bir çocuğun kendi yerlerini aldığını fark ediyorlar. Buna rağmen ona sadakatleri sarsılmıyor, çocuk taciz davasında tanık olup MJ’i savunuyor, aklanmasına yardımcı oluyorlar. FBI araştırması, kamuoyu önünde yaşanan dava süreci ve savcılık bugüne kadar Jackson’a yönelik taciz iddialarını kanıtlayamadı.

        BELGESELDEKİ İDDİALARI ÇÜRÜTMEK ZOR DEĞİL

        İki çocuğun yıllar sonra ifadelerini değiştirip bir belgesele tecrübelerini bambaşka anlatmalarının altında hakikaten dedikleri gibi geç bir uyanış olabilir. Ya ölümünden sonra MJ hakkındaki bir müzikalinde koreograf olarak çalışmak isteyen ve maddi olarak zor durumda olan Robson gündeme gelmek için bu işe soyunmuş olabilir. (Soyunmuş derken ima yok.)

        Körü körüne MJ hayran olan benim gibiler iki çocuğun iddialarını çürütebilmeye daha belgeseli görmeden hazırdı aslında. Hiçbir gazetecilik ilke ve etik kurallarına uymayan bu tek yanlı belgeselden sonra kendimi Google dehlizinde buldum ve otopsi raporlarından mahkeme kayıtlarına kadar okuyup durdum. MJ’in cinsel organının detaylarından DNA yapısına, vücudundaki izlere, suçlayan başka çocukların özgeçmişlerine kadar inceledim. Dünyanın Trump yandaşı ve karşıtları, Türkiye’nin de Erdoğan yüzünden kutuplaştığını düşünenler bu konuya dalsın. MJ’e inananlar ve savunanları görünce gerçek kutuplaşma nedir anlayacaklar. Ben bile çürütülmeye müsait iddiaları “tartışılmaz gerçekler” diye sunan bir gazeteciye gidip saldırmak istedim.

        Çocuklar doğru mu söylüyor, bilmiyorum. MJ dediklerinin hepsini yapmış da olabilir, ya da kendi anlattığı gibi masum bir Peter Pan olarak bu çocuklarda yaşayamadığı kendi çocukluğunu bulmuş da olabilir. Konunun iki tarafından biri bu dünyada olmadığı için asla doğruyu öğrenemeyeceğiz. Ama beni asıl rahatsız eden bu değil, Michael Jackson’ın hepimizin üzerinde kurduğu o büyük güç, elde ettiği iktidar. O güç herkese her şeyi yaptırabilir işte, asıl bundan korktum.

        REKLAM

        ***

        O çocuklardan biri ben de olabilirdim

        Şartlar ve zaman imkan verseydi o çocuklardan biri ben de olabilirdim rahatlıkla. Talih benden yana olsaydı annem beni de dans yarışmasına sokabilir, MJ’le tanışabilir, onun en yakın arkadaşı olabilirdim belki de.

        Her iddiasına girerim ki eğer MJ annemden benim onunla kalmamı isteseydi, ne yapar eder dünyada benden daha fazla hiç kimseyi sevmeyen annemi ikna ederdim. Çünkü annem de MJ’le arkadaş olmanın tek çocuğu için ne anlama geleceğini bilirdi, üstelik pahalı hediyelerle kandırılmasına gerek bile kalmazdı. Önemli olan oğlunun mutluluğuysa… O yüzden bu iki gencin ailelerini de suçlamıyorum. Bazen insan önündeki göremeyebilir.

        Hepimiz kendi cinselliğimizi keşfederken zorlu bir eğitim sürecinden geçiyoruz. Ben şanslı olanlardanım. Beni haddinden fazla kucağına almak isteyen yaşını başını almış adamlara karşı içgüdüsel bir refleksle, o an belki farkında olmasam da kendimi koruyabildim. Pek çoklarına kıyasla sağlıklı, düzgün, problemsiz bir kendi cinselliğimi keşfediş sürecinden geçtim. Ama herkesin aynı dirençte olmadığını, kendilerini koruyamadığını da öğrenmem epey zaman aldı. Hatta bir ara empatiden o kadar yoksundum ki bu gibi konular açıldığında “Canım ben nasıl kendimi koruduysam onlar da korusaymış” gibi saçma sapan cümleler bile kurarken yakaladım kendimi.

        Yine de sağlıklı büyümeme, bu abartılı özgüvenime rağmen o dört saatin sonunda o çocuklardan birinin ben olabileceğim ihtimalinin ağırlığından kurtulamıyorum. Yedi yaşındayken MJ çağırsaydı aynı yatakta uyur muydum, pantolonumu çıkarır mıydım, istediğini yapar mıydım? Kesin ve net bir şekilde yapmazdım diyemiyorum.

        Bütün iddialar yalan, bu iki çocuğun amaçları farklı, MJ de sandığım gibi aseksüel bir uzaylı olsa da önemli değil. Beni asıl ürküten hepimizin üzerinde istediğini yaptıracak, beynimizi yıkayacak kadar güç sahibi olabilmesi.

        Müritlerini seks kölesine döndüren tarikat liderlerinden, harem kuran diktatörlerden ne farkı var? Sporcu, siyasetçi, tarikat lideri fark etmiyor. MJ’den yıllar sonra ilk kez birine yeniden hayran olabileceğimi düşündürüp aptallıklarıyla bu duyguyu kısa sürede nefrete döndüren Kanye West’in meşhur bir şarkısında dediği gibi… Tek bir kişinin asla bu kadar gücünün olmaması gerekiyor.

        Belgeseli izleyen birçok eleştirmen ve hayranı Michael Jackson’ın şarkılarını dinleyemediklerini söylüyor. Benim tepkim daha farklı oldu. En sevdiğim şarkısı “Human Nature” arka arkaya çalarken, abartmıyorum, sadece ağladım.

        REKLAM

        ***

        Diğer Yazılar