Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Donald Trump’ın Amerikan başkanı seçilmesi için Rusya’yla işbirliği yaptığının kanıtlamaması 15 Temmuz’da FETÖ izi bulunmamasına eşdeğer. İki olayda ne olduğu ortada, fazla kazımadan bile gerçeği anlamak, delile ulaşmak mümkün. Ancak aylardır konuyu araştıran özel yetkili savcı Robert Mueller sonunda raporunu yazdı ve ikisi arasında bir bağ bulamadı. Trump’ın yargıya müdahale ettiği iddialarıyla ilgili ise kararını verememiş.

        Amerikan başkanının kendisini araştırmaya yeltenen kim varsa görevden alması bile yargıya müdahale değilse nedir? Mueller bunu göremiyor değil, sistemin bir adamı olarak görmek istemiyor. İstese soruşturma sırasında Trump’ı da sorgulardı, yasal hakkı olmasına rağmen yapmadı. Çünkü dünyadaki gizli güçler Trump’ın bir dönem daha devam etmesine karar verdi ve dünyanın kaderi de daha 2016’dak ilk seçimlerde tayin edildi.

        GİZLİ GÜÇLER KARARINI VERDİ

        Spectre gibi bir örgütten, odaya kapanan birkaç karanlık adamdan söz etmiyorum gizli güçlerden bahsederken. Ama dünyanın kaderinin sadece seçimlerle belirlendiğini düşünecek kadar da saf değilim. Oylar çalınmıyor, sonuçlarla oynanmıyor olabilir. Ama insanların iradesine dayanan demokrasinin en büyük kusuru tam da bu özelliğinden dolayı manipülasyona çok açık oluşu. Zira insanların kolay kandırılabildiği bir sır değil. Egemen güçler de yaptıkları bağışlar, kurdukları vakıflar, destekledikleri adaylar, harcadıkları paralarla toplumları istedikleri gibi yönlendirmeyi, kusursuz olmayan ama mevcutlar içinde en iyi rejim olan demokrasinin açığını sömürmeyi çoktan öğrendiler.

        İngiltere’de Brexit aleyhindeki karar çıkması için cebinden 13 milyon pound koparan şaibeli milyarder Aaron Banks sadece doğru ata oynayan şanslı bir adam değildi elbette. Önemli olan kamuoyunu razı etmek, işi kitabına uydurmak. Ne kadar yıpranmış gibi gözükse de kitlesel medya bu süreçte en kritik rolü oynuyor hala.

        Edward S. Herman ve Noam Chomsky “Manufacturing Consent” (Rızanın İmalatı) adlı çalışmalarında medyayla iktidarın her zaman birbirine ihtiyacı olduğunu, medyanın bazen baskıya bile ihtiyaç duymadan sistem destekli propaganda işlevini yerine getirdiğini vurguluyor. Propaganda modeli sayesinde bir süre sonra kamuoyu itiraz edebilme ihtimali olan gelişmelere rıza gösterir; kitabın adını aldığı bu “mamul rıza” sayesinde de seçimlerin, savaşların, büyük şirketlerden yana kanunların yolu kamuoyu onayıyla açılır.

        MUHALİF GİBİ GÖZÜKEN YANDAŞ

        Propaganda modelinin hala ne kadar etkili olduğu New York Times ve Donald Trump arasındaki yapay savaştan anlaşılıyor. Gazete başlarda hükümetin düşmanıymış gibi görünüyor ama en kritik noktada her zaman devletin işine geleni yapıyor. Devletin temsilcileri de gazetenin muhalif olmasına, hatta hükümetle kavga etmesine itiraz etmiyor, hatta bu kavganın ayyuka çıkması için gerekli altyapıyı hazırlıyor, özgür basın ortamı hazırlıyor.

        O özgür basın algısı oluşup gazetenin inandırıcılığı sorgulanmayacak şekilde tescillendiğinde de model karşılığını alıyor: Yandaş bir gazetenin başkanı aklamasındansa bu işi en büyük düşmanının yapması etki ve inandırıcılık açısından daha kıymetli. (Yeni Hürriyet yöneticileri kafalarını duvarlara vurup dursun.)

        Şimdi propaganda modelinin başarısı sayesinde ABD’de aklanmış bir Donald Trump ikinci kez başkan olmak için seçimlere gidip seçildiğinde de kamuoyu sonuca rıza göstermiş olacak. Ve aslında bu yolun taşlarının ta yıllar öncesinden döşendiğinin kimse farkına varmayacak. Halbuki bütün oyun gözümüzün önünde oynandı, oynanıyor.

        Bizim de çıkaracağımız dersler mutlaka var bu oyundan.

        REKLAM

        ***

        New York Times nasıl Trump’ı kurtardı

        Donald Trump’ın kısa sürece azledileceğini düşünen tanıdıklara daha 2016’daki seçim sonuçlarından beri onun iki dönemi tamamlayacağını, Obama döneminde fazla ilerleyen ABD’de bir “balans ayarı” yapıldığını söylüyordum. Çünkü kamuoyunu şekillendiren araçlar bu yönde sinyaller veriyordu.

        Başta da New York Times gazetesi. Uzun yıllardır dikkatle okuduğum bu gazete görünürde Trump’ın en büyük muhaliflerinden biri. Sık sık NYT-Trump kavgası başka yayın organlarına da manşet oluyor, Trump açık açık gazeteyi hedef alıyor, yer yer örtülü tehdit ediyor. Bu kavgalı ortamda ise epey bir süre ekonomik sıkıntı çeken NYT kar eden bir yayın organına dönüştü; “Trump bump” deniyor Amerikan medyasında gazetenin muhalif yayıncılık yaparak aldığı tiraj ve abone rakamına.

        Gerçekte ise büyük bir oyun oynanıyor ve herkes rolünü başarıyla yerine getiriyor. NYT sadece görünürde Trump düşmanı, aslında epey yandaş. Dünyanın her yerinde olduğu gibi ABD’nin de bir “devlet gazetesi” var ve Times’ın da görevi her şartta devlet refleksini korumak.

        SEÇİLMESİ İÇİN ALTYAPIYI KURDULAR

        Gazete 2016 seçimleri öncesinde Trump’ın seçilmesi için elinden geleni yaptı. Hillary Clinton’ın özel e-mail adresini devlet işleri için kullanmasını günlerce abarttı, sonunda hiçbir önemi olmayan bu detayı milli mesele haline getirdi. Bugün Trump’ın kızı ve damadının da devlet işleri için şahsi e-mail hesaplarını kullandığı ortaya çıktı; NYT bu haberi iç sayfalarına gömerek verdi ve nedense konuyu hiç abartmadı.

        Trump’ın ekibi tarafından hazırlanan ve Clinton Vakfı’nı hedef alan bir dosyayı da manşetten yayınlayan ve seçimlerin seyrini değiştiren haberi yapan aynı gazete oldu. Rusya’nın seçimlere müdahalesine, Clinton’ın seçim ekibinin e-mail’lerini hack’leyip sızdırmasına ise seçimden önce neredeyse hiç değinilmedi.

        Hillary Clinton “What Happened?” adlı kitabında NYT’nin taraflı yayıncılığını ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Gazete seçim sonuçlarını hem yanlış bildi hem de Trump’ı yeteri kadar kurcalamadığı için eleştirildi.

        Bizdeki seçimlerden sonra kimi gazeteler birkaç gün okurun gazını almak için “Oylar çalındı, kayıp pusulalar bulundu, seçimde hile var,” gibi arkası gelmeyen fasafiso haberler yapar ya… NYT de Mueller raporu ve Rusya komplosunu iş işten geçtikten sonra abarttı, adeta muhalif kesimin önüne kemik atarak oyaladı. Okur da gazetenin gerçekten Trump’ı devireceğini düşündü.

        MUHALİFLERE BOL BOL GAZI VERİLDİ

        Halbuki Trump’ın pornocuya para vermesi, kimi iş anlaşmalarındaki soru işaretleri, yolsuzluk iddiaları, ırkçı oluşu sadece kamuoyunu oyaladı. Bitmek bilmez bir pembe dizinin uzadıkça uzayan bölümleri gibiydi. Sonuçta da Trump hakkında yaralayıcı, bilmediğimiz yeni bir şey yoktu bu haberlerde; en azından ona oy veren insanları kararlarını yeniden gözden geçirmelerini sağlayacak önemde değildi hiçbiri. Seçmen Trump’ın ırkçı olduğunu zaten biliyordu, New York’taki bütün emlakçılar kadar sahtekar olduğu ortadaydı, belki onlardan biraz daha fazla palavra atıyordu o kadar. Bir de 80’li yılların playboy’u Trump’ın porno yıldızıyla aşna fişne yapmasından daha anlaşılabilir ne olabilirdi?

        Bir sürü uyduruk haberle muhaliflere gaz verildi.

        Tam da bu yüzden Mueller’ın raporundan bir şey çıkmayınca gazetenin ertesi günkü manşeti Trump için daha da anlam kazandı. Trump’ın bu işten sıyrıldığını duyurup haberin içinde de tartışmasız bir zafer olduğunu vurguladılar. Düşman bile bunu kabul ettiyse devamını sorgulamaya bile gerek kalmaz ya… Trump yandaşı Fox’un zafer çığlıklarından çok daha önemli ve anlamlıydı Times’ın verdiği destek.

        Şimdi muhalifler yenildi, moralleri bozuldu, zayıfladılar. Artık isteyen istediğini desin Trump’a, New York Times suçu olmadığını söyledikten sonra kuru gürültü.

        Medya-hükümet arasında benzer oyunlar dünyanın her ülkesinde var. ABD’nin farkı bu oyunlardaki ustalığı. Nasıl ki Oscar törenleri, Broadway şovları, Hollywood filmleri her yerden daha ileriyse basın-siyaset arasında kurgulanmış oyun daha üstün ve zekice.

        Diğer Yazılar