Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Amerikan başkanlığına adaylığını koyan bir erkek siyasetçinin kürsüde kocasından “Aşkım” diye bahsedeceğini hayal bile edemezdim. Pazar günü Indiana gibi muhafazakar bir eyalette South Bend isimli şehrin belediye başkanlığını yapan Pete Buttigieg’in konuşmasını izlerken ne kadar yol aldığımızı görüp gururlandım.

        37 yaşında genç bir adam Hinge isimli sevgili bulma app’inde tanışıp kısa sürede evlendiği eşine selam göndererek dünyanın en önemli koltuğuna göz dikiyor.

        Aslında her şey iki hafta önce başladı.

        Türkiye’de yerel seçimlerin olduğu hafta sonu Amerika-Meksika sınırında El Paso adlı küçücük bir şehirde bir başka seçimin peşindeydim ben. Cumartesi tam da sınıra giden bir çarşının ortasında Beto O’Rourke başkan adaylığını açıklıyordu.

        Beto O’Rourke başkanlık kampanyasını başlattı (İzlemek için 'tık'layın)

        TEKSAS’TAN DOĞAN UMUT IŞIĞI

        Aslında bir rock yıldızının sahne alışı gibi Beto’nun çıkışı. Zaten zamanında kendi punk-rock grubu da olan bir müzisyen o. Bütün pazarlama kampanyası da X kuşağının motiflerine uygun. Kaykaycı temaları, rock müzik, Beatles yazıtipinde yazılan Betomania mesajlı iğneler, armalar, kenevir yaprakları…

        Beto O’Rourke da X Kuşağı’nın üyesi, 40’lı yaşlarında, iyi eğitimli, çok zeki, uzun boylu, yakışıklı bir politikacı. El Paso’da doğup büyüyor, çocukları onun da mezun olduğu devlet okuluna gidiyor hala. Sınırdan sadece birkaç kilometre mesafe gösterişsiz bir evde yaşıyor; kapının önünde ailenin Toyota arabası var. Kongre üyeliği yapmasına, şimdi başkanlık yarışında olmasına rağmen gidip kapısını çalmanıza engel olacak hiçbir güvenlik yok. El Paso’da bir lokantada konuştuğum bir kadın Beto’nun fırsat buldukça köpeklerini gezdirdiğini anlatıyor mesela.

        İlk defa kendimden biri, kendi kuşağımın bir temsilcisi Beyaz Saray’a doğru yol alıyor. X Kuşağı kendini bulamamakla eleştirildi ben büyürken. Tek isteğimiz anne-babamız gibi olmamaktı; istemediğimiz işlerde çalışmaya mecbur bırakılmamak, gerekirse hayata geç başlamak, her şeyi sorgulamak, verili hiçbir şeyi kabul etmemek özelliğimizdi. Savaştan çıkan kuşağın çocukları olan anne-babalarımızın kuşağı da bizi desteklemekle birlikte hep eleştirdi. Bir şey yapabilecek miydik, bir şey olabilecek miydik?

        El Paso’da Beto sahnedeyken bu sorunun yanıtını gördüm işte. Belki de X Kuşağı’nın bir üyesi, aynı şarkıları dinleyen, aynı filmleri izleyen, aynı kitapları okuyan biri Beyaz Saray’da oturacak yakında.

        Aynı El Paso’da bir başka başkan adayına daha kayıtsız kalınmaması gerektiğini öğendim.

        MASADA BİR BAŞKA ADAYDAN BAHSEDİYORDUK

        Beto’nun konuşmasından sonra liseden arkadaşlarıyla yemek yerken masada Pete Buttigieg’in adı sık sık gündeme geldi. O ana kadar soyadını doğru telaffuz etmeyi bile biliyordum (butacic!), sadece birkaç küçük haberin başlığında görmüştüm, doğrusu zaten kalabalık olan aday adaylığı yarışında da pek şansı olmadığını düşünüyordum.

        Her adımımı takip eden algoritma ertesi akşam bir YouTube reklamı olarak yüzüme basının taktığı isimle Başkan Pete’in verdiği bir söyleşi dayadı.

        Paragraf uzunluğunda kitap cümleleriyle konuşan, gözlerinden zeka akan, kafasında her türlü veriyi anında işleyip en doğru yanıtı veren, eşine bir tek Barack Obama’da rastladığım bir keskinlikte konuşan bir siyasetçi gördüm.

        Obama’ya seçim zaferini getiren kampanya yöneticisi David Axelrod dün Başkan Pete için “Nereye varır bilmiyorum, ama bir yere varacağı kesin,” diye yazdı. “Çünkü çok gerçek.”

        Ve işte son iki haftada bu genç adamın yıldızı yükseldikçe yükseliyor, Donald Trump’ı belki de bir belediye başkanının devirebileceği konuşuluyor, istatistik hesapları yapılıyor.

        Amerika’da böyle bir rüzgar birçok açıdan sevindirici. Şahsi olarak kendi kuşağımın nihayet sahneye çıkmasını, dünya yönetiminde yer almaya talip olmasını, elinin taşın altına koymasını heyecanla takip ediyorum, gururlanıyorum. Kendimizi iyi yetiştirmişiz işte…

        Kelebek etkisine inanıyorum: Bir yandan dünyada faşist liderler mantar gibi biterken, Orban’ından Bolsanaro’ya grotesk karakterler siyasete egemen olmaya başlamışken, üç kitaptan ikisi faşizm tehlikesine işaret ederken başka bir seçeneğin daha olduğunu gösteriyor Pete ve Beto. Çok da karamsar olmamıza gerek yok işte…

        Beto O’Rourke
        Beto O’Rourke

        ***

        Bütün bunları 37 yıla nasıl sığdırdı

        Pete Buttigieg kimdir, eserleri nedir?

        South Bend’in 37 yaşındaki gay belediye başkanı X Kuşağı’yla Milennial’lar arasında, bir sınırda tam. Beto benden birkaç yaş büyük; Başkan Pete de birkaç yaş küçük.

        Tesadüf o ki annesi El Paso’lu bir ailenin kızı, babası ise Malta göçmeni bir Cizvit rahip. ABD’nin en ünlü Katolik üniversitelerinden Notre Dame’de profesör olarak görev yaptı ikisi de; Pete tek oğulları. Beto de Pete de babalarını kaybetti erken yaşta. İkisinin de eşleri ve anneleri yanlarında.

        Harvard’dan sonra dünyanın en ayrıcalıklı akademik kulübü sayılabilecek Rhodes bursuyla Oxford’da okuyor. McKinsey’de çalışıyor ama kamusal alanda hizmet vermek istediği için ayrılıyor; Deniz Kuvvetleri’ne katılıyor, Afganistan’da görev yapıyor. 11 Eylül olmadan Harvard’da Arapça öğreniyor, sonradan ne kadar işine yarayacağını anlıyor.

        Pete Buttigieg ve eşi Chasten Glezman..
        Pete Buttigieg ve eşi Chasten Glezman..

        KİTAP OKUMAK İÇİN DİL ÖĞRENİYOR

        Okumak istediği bazı kitapların İngilizce tercümesi olmadığı için Norveççe öğreniyor! Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Maltaca, Farsça zaten konuşabiliyor. Gitar ve senfoni orkestrasıyla çalabilecek kadar iyi piyano çalıyor. İki dönem üst üste South Bend’i yönetiyor, 2013 yılında Amerika’da “Yılın belediye başkanı” seçiliyor. Cinsel kimliğini açıkladıktan sonra ikinci kez seçime giriyor ve yüzde 80 gibi bir oranla tekrar kazanıyor.

        Başkan Pete’in bir diğer özelliği de dindar bir Hıristiyan olması; din kendi tekellerindeymiş gibi davranan Amerikan Cumhuriyetçilerini, özellikle de Başkan Yardımcısı Mike Pence’i buradan da vuruyor.

        REKLAM

        ***

        Gördüğüm en farklı Amerikan şehri

        El Paso, gördüğüm hiçbir şehre benzemiyor. Yüzde 80’inden fazlasının Meksika kökenli vatandaşlardan oluştuğu bu sınır kentine Amerikan şehri demek de zor. Ne mimarisi ne yeme-içme kültürüyle alışıldık Amerika’yı andırıyor. İki ülkeyi ayıran bir köprü, turnikeler dışında çarşı bu küçük engele rağmen aynen devam ediyor. Gece otel camına başka bir ülkenin ışıkları yansıyor.

        El Paso’ya adeta sepya bir filtreden bakar gibiyim; çölün rengi halim. Sınırı nehir kesiyor, ama kültürü bölemiyor.

        Bir otomobil yıkamacısının arka tarafındaki gizli bir lokantada yediğim en harika Meksika yemeklerinden birini sunan kadın “Buradan olmadığınız belli” diyor.

        Amerika’nın en önemli askeri üslerinden biri olan Fort Bliss burada, şehrin çoğunluğuna askerler hakim zaten.

        REKLAM

        ***

        Bütün konuşma ezberden

        Dikkat ediyorum, Beto konuşması yapmadan hemen önce sahnedeki kürsüyü kaldırıyorlar. Eline sadece bir mikrofon veriyorlar, iddialı olmayan bir kıyafetle çıkıyor.

        Tamamını ezberden okuduğu yarım saatlik bir konuşma yapıyor. Bir an bile teklemiyor; prompter yok, kağıt yok.

        Bir ara İspanyolcaya dönüyor bu sınır şehrinde. Duvarları yıkmaktan, sınırları açmaktan, göçmenleri kabul etmekten bahsediyor. İşçi sendikalarından bahsediyor, milyarderlerin seçimlere bağışları hedef alıyor, bozuk bir sistemi düzeltmek için başkanlığa aday olduğunu söylüyor. Muazzam bir enerjisi var, çok heyecanlı ve ikna edici.

        “Demokrat Parti çok sola kaydı” eleştirilerine karşı kendisini merkezde konumlandırıyordu, ama verdiği mesajlara bakılırsa onun da merkezi iyice sola kaymış; seviniyorum.

        REKLAM

        ***

        Bir sonraki hedef South Bend

        Bakalım, Amerikan başkanlık seçiminin gidişatına göre yolum yakında South Bend’e düşebilir. Amerika’nın tam ortasındaki bu küçücük şehirde Başkan Pete’in ne yaptığını çok merak ediyorum, gözümle görmek istiyorum.

        Indiana eyaleti bir zamanlar Amerikan endüstrisinin kalbiydi. Daha sonra Michael Jackson’ın doğduğu Gary şehri gibi fabrikalar teker teker gidince hayalet şehirler oluştu, binalar terk edildi, fakirlik arttı.

        Başkan Pete’in iki dönemde South Bend’i dirilttiği, yaşanabilir bir yere dönüştürdüğü, iş olanaklarını artırdığı, hatta teknoloji sektörünü şehre çektiği yazılıyor sık sık.

        Diğer Yazılar