Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Artık doğru mu değil mi bilmiyorum, ama Mehmet Ali Erbil hastanede yatarken “filmlerdeki gibi ak sakallı biri” gelmiş kızı Sezin’in yanına. “Babanın kulağına bir şey söylemem gerek,” demiş, Sezin de “Bana söyleyin ben ileteyim,” demiş. Kim olduğu bilinmeyen ak sakallı karakter de “Babanın bu dünyada daha işi bitmedi” demiş.

        Önceki gün Günaydın’a böyle anlatıyor Mehmet Ali Erbil dört ay uyutularak kaldığı hastane macerasını. Bütün “Memedalibey” hikayeleri gibi hangisi doğru, hangisi doğruymuş gibi görünürken içten içe bizimle dalga geçiyor anlamak mümkün değil. Peygamber soyundan geliyormuş, mesela.

        Erbil’in dehası, yenilmezliği de bu zaten. Bitmek bilmez bir enerji, hepimizinkinden daha hızlı işleyen bir beyin, yer yer bu hıza ayak uyduramayan bir vücut. Hiç ciddi olmayı becerebiliyor mu mesela, bilmiyorum. Ekranda da gördüm, gerçek hayatta da tanıdım, hangisinde daha fazla oynuyor bir türlü emin olamadım. Biz gülerken, bizi güldürürken adeta 10 hamle sonrasını düşünen bir beyin ve ona hayranlığım sonsuz.

        Komedyenlerin gerçek hayatta hiç eğlenceli insanlar olmadığı söylenir, birçok komedyen de depresyonla mücadele eder ömürleri boyunca. Memedalibey de sıkıcı olmaya çok müsait biri aslında. Ama durmuyor, duramıyor. Bir mağazada alışveriş yaparken, Cannes’da sokakta karşılaştığımızda falan, önünde bir-iki kişilik bir “seyirci” olsun hemen performans devreye giriyor, oracıkta sahneye çıkıyor. Hep abartılı ve coşkulu. O yüzden ona ölüm de hastalık da hiç yakışmıyor.

        O BİR SEKS SEMBOLÜ

        Söyleşiyi üzerinde Marlon Brando’nun en yakışıklı halinin olduğu bir t-shirt’le vermiş. Bunu bile kasıtlı seçtiğine eminim: Hasta yatağı başında bütün eşleri bekleyen ve çapkınlığıyla meşhur Erbil öylesine giyinmiş olamaz. Sanki kim olduğunu unutmayalım istiyor. Tabii bir de dünyanın yaşamış en seksi erkeklerinden birinin fotoğrafını üzerinde taşıyarak kendisinin de bir seks sembolü olduğunu hatırlatıyor.

        Zaten Memedalibey’i seksten bağımsız düşünmek ne mümkün. Sadece çapkınlıkları, “Michael Douglas’la aynı hastalığa sahibiz,” gibi açıklamaları (seks bağımlılığı) değil belaltı şakaların da bir numaralı ismi o. Hatta ana malzemesinin belaltı espriler olduğu bile kolaylıkla söylenebilir; Türkçenin esnek sözcüklerini bir o yana bir yana çektiği yetmemiş gibi ekranda bir erkeğin pantolonunu bile indirdi.

        Memedalibey’in her yaptığı skandal diye damgalanıp kısa süre ortalığı karıştırdı ama kariyer sonlandırıcı bir darbeye dönüşmedi. Birkaç kez kendi kendini imha etmenin sınırından bile dönmesine rağmen. Çünkü daha kariyerinin ilk gününden itibaren hepimize hoşgörülü olmayı öğretti, hoşgörünün sınırlarının biraz daha genişlemesi için mücadele etti. TRT ekranında bile.

        Benim onda en sevdiğim özellik hiçbir zaman öteki’yi dışlamaması, ne olursa olsun kabul etmesi oldu. Tabii Türk toplumunu çok iyi tanıması, iki yüzlü ahlakın erkenden kodlarını çözmüş olması da kendini koruma sırlarından biri. Aslında her yaptığıyla topluma ayna tutuyordu, her ayakta kaldığında da ülkenin aslında lafta ya da görünürde olduğu kadar muhafazakar olmadığını kanıtlıyordu. Bu açıdan Müslüman bir ülkenin sürekli sansürle boğuşan medyasında devrimci bir kahraman payesini de hak ediyor.

        YENİDEN EKRANA ÇIKACAK

        Şu son dört aylık hastane süreci de toplumun gözünde onun sonsuz bir kredisi olduğunu gösterdi ki hepimiz ama hepimiz bir an önce ayağa kalkması için günleri saydık. Kendisi de diyor zaten, ne kadar sevildiğini anlamış.

        Ak sakallı adam kim bilmiyorum, ama bir konuda haklı: Daha bu dünyada işi bitmedi Mehmet Ali Erbil’in. Toplumu yoğun etkisi altına alan muhafazakar dalganın kırılmaya başladığı günlerde Erbil’in dirilmesi ilahi bir işaret mi? Kısa süre sonra yeniden ekrana çıkacak, yeniden eski günlerde olduğu gibi bütün tabuları yıkarak iki yüzlülüğümüze saldıracak. Onun işi bitmediği gibi bizim de onunla işimiz bitmedi.

        Diğer Yazılar