Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kolayca okunacak ve içinde yemek olan bir kitap istiyorsanız…

        Annesi Amerikalı, babası Nijeryalı, kendisi Bronx doğumlu şef Kwame Onwuachi daha 30 yaşına gelmeden yemek dünyasının Oscar’ları sayılan James Beard ödüllerinde en iyi genç aşçı ödülünü aldı geçen sene. Ödülden bir sene önceyse "Notes Froma Young Black Chef" adlı otobiyografisi çıktı. Bu kadar genç yaşta birinin neden hayat hikayesi okunmaya değer, diye düşünebilirsiniz. Ben de zaten öyle düşündüğüm için kitabı aldım ve elimden bırakamadım.

        AnthonyBourdain’in“Mutfak Sırları” gibi bir kitap değilOnwuachi’ninki. İçinde yemek tarifleri var, ama hepsi kendi şahsi tarihine bağlanıyor. Yemek ve mutfak geri planda; hayata tutunabilme ve asılabilme hızı, başarılı olma hırsı göz kamaştırıcı. GidipWashingtonDC’deki Kith/ Kin adlı lokantasında yiyemedim daha; bu gidişle de zor gözüküyor. Ama bu çocukta parıltılı bir taraf olduğu kesin. Hikayesi ilginç olmasa Oscar kazanan “Moonlight”ınyapımcısı A24 kitabın haklarını alıp başrolündeLakeithStanfield’in oynayacağı bir film için çalışmalara başlamazdı herhalde.

        Kafayı varoluşsal sorunlara ve geleceğimize takmışsanız…

        Evde oturanlara insan ister itemez kalın kitap öneriliyor ki vakit geçsin.Ama illaki “AnnaKarenina” olmak zorunda değil bu. Entelektüel görünmek içinbaşkalarından duyupaldığınız ama bir türlü elinizin gitmediği, başladığınızda da mutlaka ama mutlaka bıraktığınız Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar” romanını yeniden elinize almaya ne demeli? Büyük ihtimalle yine bitiremeyeceksiniz, çünkü “Tutunamayanlar” okurun rahatlığına güvenmeyen, oradan oraya fazla savrulan ve yazarın kendi iç sayıklamalarını fazlasıyla satırlarına döktüğü bir kitap. Bugünlerde kendini sorgulama romanı biraz ağır da gelebilir. Ama şimdi değilse ne zaman? “Tutunamayanlar” zamanında Türkiye’deki “solcular” tarafından beğenilmemişti. Atay daha çok Batılı ve bireyi ön planda tutan bir çözüm öneriyor çünkü tutunmak için. Bizdeyse sol geleneğidergahçılıktanhala kurtulamadığı için bu bireysellik fazla geliyor olabilir. Ama hiç değilse “Ne yapmalı” bölümü hayatımızın bundan sonrası için yol gösterebilir. Zor bir kitaptı hep “Tutunamayanlar” ve bu değişmedi. Ama hiçbir zaman okunmaya değmez değildi.

        Gülelim eğlenelim, kafamızı boşaltalım diye izlenecek bir dizi arıyorsanız…

        İki seçeneğiniz var: Daha önce uzun uzun hakkında yazdığım “TheGoodPlace” kısa süre önce ömrünü tamamladı ve veda etti. Kaçırdıysanız ilk bölümden başlamak için bugünler harika bir fırsat. Ben ilk sezonu iki kere izledim, çünkü “TheGood Place” içinde mikro-felsefe dersleri de barındırıyor. Ama bu dersler son sezonda biraz hafifliyor ve dizinin ekseni kayarak aşkhikayesinedönüyor. Yine de bütün oyuncular harika ve sanırım hepimiz izledikten sonraChidiAnagonyeolmak ya da onunla aşk yaşamak isteyeceğiz.

        Felsefi hiçbir derdi olmayan, tamamen hafif bir komedi olmayı hedefleyen ve bunu çok iyi başaran bir başka sit-com ise Kanada’dan “Schitt’sCreek.” Ultra-zengin bir ailenin servetini kaybederek satın aldıkları “bochtan” bir şehre taşınıp, bu şehrin tek moteline yerleşmelerinin hikayesi bu. “AmericanPie”daki babaEugeneLevyve oğlu bu dizinin yaratıcısı ve baba-oğlu oynuyorlar. Karakterler nefret edilesi başlayıp sevilesi tiplere dönüşüyor. Hiçbir şey inandırıcı değil, ama tam da bu yüzden çok eğlenceli. DavidRose’unkıyafetleri yüzünden kendi moda zevkimi de sorgulamak zorunda kaldım, çünkü ortak sahip olduğumuz giysilerin sayısı hiç de az değil. Kafa dağıtmak ve arka arkaya dört-beş bölüm izlemek için ideal.

        Kötü ama gerçekten kötü bir film izlemek isterseniz…

        DoğrudanNetflix’edüşen “TheLastThingHeWanted”ın yönetmeni, kadrosu ve yazarına güvenmeyin. BenJoan Didion’ınromanından uyarlandığı için heyecanla izledim ama başrolde AnneHathaway’inolması olumsuz bir işaret olmalıydı.Yine de 80’ler, uyuşturucu ve kaçak silah ticareti, bir gazetecinin bunları ortaya çıkarmasına tav oldum. İki saatin sonunda o kadar kafam karıştı ki acaba hiçbir şey anlamadım mı diye İnternet’e daldım. Sadece ben değil, hiç kimse bu saçmalıktan bir şey anlamamış çünkü film hiçbir yere bağlanmıyor, hiçbir soruya yanıt vermiyor. Türk dizileri bile daha ustaca kotarılmış, söyleyeyim.Benim de son istediğim şey böyle bir film izlemekti, ama insan seçeneksiz kalınca buna bile şükrediyor.

        Kaçırdığınız heyecanlı bir film için…

        TomCruiseo koltukta tepindiğinden beri tüm inandırıcılığını kaybetti. Ama başardığı çok iyi bir şey var: İnsanı nefes nefese bırakacak kadar heyecanlı film yapmak. “Mission: Impossible” serilerinden bahsetmiyorum, ama onun uzun filmografisinin içinde “EdgeofTomorrow” ayrı bir öneme sahip. MÜ-KEM-MEL.

        Çok hızlı bir spor arabada son sürat gitmek gibi. Üstelikzamanın yeniden başladığı zekice de bir film.BugünlerdeiTunes’daaksiyon filmlerinin yükseldiğini görüyorum. Arada “EdgeofTomorrow” unutulmasın, bugüne kadar izleyip de memnun kalmayanı görmedim.

        Evdeki malzemelerden kolay ve lezzetli bir yemek yapmak için…

        Millet nasıl tuvaletkağıdıve el temizleyicilerine saldırdıysa, bugünlerin gözde bir yemeği de konserve ton balığı. Yemek yapmayı bilmeyenlerin baş tacı ve Türkiye’nin de mutfağına bir şekilde giren bu tatsız ve yavan balık birden kıyamet günlerinde kıymete bindi. New York Times da konserve ton balığını nasıl daha lezzetli hale getirmek için bir tarif yayımladı önceki gün. İnsan evde kapalıyken dolabında bulunan ve sık sık kullandığı malzemelerle üstelik… Bu bir soğuk makarna salatası aslında. İhtiyacınız olan tek şey bir çeşit uzun makarna (tercihenudon), ton balığı, pirinç sirkesi, tatlımiso,wakame,furikake, susam yağı, soya sos… Hayır hayır dalga geçmiyorum. En azından dalga geçen ben değilim. NYT bu tarifi yayımladıktan sonra okurlar da bugünlerde bu malzemeleri nereden bulacağız diye isyan edip sayfadaki yorumları haklı olarak isyana döndürdü. İtiraf ediyorum bumisodışında bu malzemeler dolabımda var, tarifi de denedim ama yorumları okumak yemekten daha iyi.

        Benim dinlemediğim albümleri dinlemek isterseniz…

        TheWeekndveChildishGambino’nunyeni albümleri geldi. Ama okumaktan ve detaylı dinlemekten fırsat bulamadım. Bir kereGambino’nunalbümünü dinledim. O ne isterse yapmaya hakkı olduğu için beğenmediğim kısımlarını bile ileride beğeneceğimi düşünüyorum. “AfterHours”aise daha gelemedim amaTheWeekndde ne yapsa güzel yapanlardan. Duyduğum kadarıyla BellaHadid’denayrılık acısını fena halde yansıtmış bu albüme.

        Diğer Yazılar