Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Epeydir Türkiye’nin de kendi öz Afrika diaspora’sı var. Yabancı kendi lokantaları, marketleri, berber salonları olan, burada okuyan, şakır şakır Türkçe konuşan bir sürü Afrikalı genç aramızda yaşıyor.

        Oysa hep böyle değildi. 90’lı yıllarda yeni yeni gece çıkmaya başladığımda tek bir Afrika barı vardı mesela İstanbul’da; giden herkese otomatik olarak uyuşturucu satıcısı muamelesi yapılırdı. Futbolculardan “yamyam” diye söz edildiğini hatırlıyorum mesela. Televizyonlarda siyah ırkla açık açık dalga geçildiğini… Bir Beşiktaş maçından sonra Pascal Nouma elini şortuna soktuğunda radyolarda, televizyonlarda yaşını almış koca adamların siyahların cinselliğinden bahsettiğini de.

        Birkaç haftadır dünyada ırkçılık karşıtı protestolar devam ederken bir yandan da Türkiye’nin Afrikalılarını düşünüyorum. Sahiden, bizde de siyahların hayatı önemli mi diye merak ediyorum. Soruya kendi kendime yanıt vermek yerine mikrofonu onlara uzattım: Bursla ülkelerinden Türkiye’ye gelen, kimisi İmam Hatip’te okuyan sonradan üniversite için burada kalan, kimisi lisans için Türkiye’yi seçen birbirinden parıltılı dokuz genç. Konya, İstanbul, Mersin, Antalya gibi şehirlere yayılmışlar.

        REKLAM

        Hepsinin tecrübesi biraz farklı, biraz benzer: Aşağı yukarı Türkiye’de yaşamaktan memnunlar. Vakıfların verdiği burslardan, eğitimden, çoğu insanın kendilerine yaklaşımından. “Irkçılık değil de cehalet var,” diyorlar. Gerçi bu ikisi birbirinden ayrı değerlendirebilir mi, emin değilim. Batı’da siyahları saçıyla oynamayı bir siyah ırkçı yorumlarken, konuştuğum Afrikalıların çoğu arkadaşlarına izin veriyor.

        Türkiye’nin Afrikalıları Türkiye’de Afrikalı olmayı anlattılar.

        *

        Söyleşiler bir hafta boyunca Skype, FaceTime ve WhatsApp üzerinden Türkçe ve İngilizce yapıldı, yayından önce kısaltılıp düzeltildi.

        TÜRKÇE KONUŞTUĞUMUZU GÖRÜNCE ŞAŞIRIYORLAR

        ABDURAHMAN: 14-15 yaşında geldim Türkiye’ye lise okumaya, çok zor bir zamandı. Gurbete geldik, ama misafirperver bir ülkeye geldiğimiz için yabancılık çekmedik.

        HASSIMOU: En farklı olan binalar, özellikle de camiler. Çok görkemli camiler var ve her köşede var. İkinci dikkatimi çeken de herkesin sigara içmesi. İftar saatinde önce yemeği ya da suyu değil sigarayı düşünüyorlar. Buna çok şaşırmıştım.

        RAMADAN: Dile yatkınım ben. Resmi dilimiz İngilizce, Fransızca konuşuyorum. Türkçeyi de çok çabuk öğrendim. Sanki çok olağandışı bir şeymiş gibi görüyorlar ve şaşırıyorlar.

        ISSAH: Berlin’de Tempelhof’ta Hamdi Baba’dan döner aldım, Türkçe konuştuğumu görünce çok şaşırdılar, hoşlarına gitti.

        ABDOUL: Başka ülkelerde olduğu gibi ötekileştirme olmuyor ama siyah insanlara karşı yanlış algılar var.

        IRKÇILIK DEĞİL DE CEHALET ÇOK VAR

        ISSAH: Türkiye’de ırkçılık var ama başka ülkelere kıyasla daha az karmaşık. Genelde bizim hakkımızda cahiller. Çok iyi insanlarla da tanıştım. Mesela burada bir vakıf var, eğitim masraflarımızı karşılıyor. Ev kiramızı ödüyor. Gana’da bile bunu kimse yapmaz.

        REKLAM

        RAMADAN: Bence Türkiye’nin az bir kesimi ırkçı. Yüzde üç diyebilirim.

        ABOU: Irkçılığın ilk aşaması sözlü; kötü bir tonda ‘zenci kardeşim’ demek gibi. İkinci aşama davranışsal ırkçılık: Aynı yerde oturmak istememek, görünce yolunu değiştirmek... Üçüncü aşamaysa fiziksel saldırı. Türkiye’de henüz saldırı aşamasına gelmedik.

        AMİN: Cehalet var, ama ırkçılık dersek çok az var. Devleti etkileyecek kadar yok.

        RUBEN: Genç bir kadın bana doğru koşarak geldi, diğerleri gibi fotoğraf çekecek sandım. “Sen maymun musun insan mısın?” dedi. Ben de “Sence neyim, neye benziyorum,” dedim. Kendimi çok kötü hissettim.

        YAO: Okulda bir arkadaşımla konuşuyordum, sınavdan çıkmıştık, çok keyfimiz yerindeydi. Birisi gelip dururken “Sus!” dedi bana. Ben de çok sinirlendim. Belki o stresliydi, ne not alacağını merak ediyordu.

        RAMADAN: Okulda kahve almaya gittim, önce parayı ver sonra kahveyi al dediler. Halbuki orada öğrenciyim ben, başkalarına önce parayı ver demiyorlar.

        ABDURAHMAN: Dalga geçmek isteyen gençler olabilir ama gençlik cehaleti diyebilirim. 10 kişiden biri çürük elmaysa onu eleştirme hakkım yok.

        RAMADAN: Bir gün oturuyorum arkadaşımla, önümüzde de bir kadın var. Yanındakine “Bunların ne işi var burada?” dedi, arkadaşıma çimdik attı. O gün çok rahatsız oldum.

        ABOU: AVM’ye gittiğimde hemen farklı olduğumu hissettiriyorlar. Birlemiş Milletler askerleri gelirdi bizim ülkemize, biz de beyaz insan diye onlara bakardık. Ama çocuktuk. Türkiye’de siyah olduğun için farklı bakıyorlar, ama Arap ya da Çinli’ye o kadar farklı bakmıyorlar.

        AMIN: Okula giderken otobüse yaşlı biri bindi, zaten yer verecektim. Adam bana “Lan Suriyeli, kalk ben oturacağım,” diyor. Bir sormadı bile nerelisin diye. Bütün yabancıları ya Arap ya Suriyeli olarak görüyorlar.

        “SİZDE SU VAR MI, ASLANLARLA MI YAŞIYORSUNUZ”

        REKLAM

        AMİN: Tek yaşadığımız sorun bilinçsiz halk tarafından linç yiyoruz. Hiçbir şey bilmeyen bir kişi yanaşıp abuk sabuk konuşarak, ne işin var diye soruyor.

        RAMADAN: Türk bir ev arkadaşım vardı mesela, sorduğu sorular o kadar rahatsız ediciydi. Resmen sabrımı kontrol etmek zorunda kaldım.

        ABOU: Sizde bina var mı, neden buraya üniversiteye geldin, orada üniversite yok mu? En son garibime giden ‘Sizde tuvalet var mı’ sorusu oldu. Artık dalga geçiyorum ben de. Sokakta yapıyoruz, yaprak bulup diye. Sokaklarda yılan, aslan, maymunla dolaştığımızı sanıyorlar.

        RUBEN: İnsanlar ormanda mı yaşıyor, medeniler mi, gelişmişler mi gibi sorular soruyorlar. Neden bu kadar siyahsın? Ülkeniz çok mu sıcak?

        ISSAH: Sokaklarda aslanlar var mı diyorlar. Ülkenizde ayran var mı, yoğurt var mı diye soruyorlar. Su var mı diye soranlar bile var. iPhone var mı, İnternet var mı…

        ABDOUL: Sizde çay var mı, yollar var mı, araba var mı…

        HASSIMOU: Kaplanlarla mı yaşıyorsunuz diye sordular. İnsanlar gerçekten dersini çalışmalı. Bütün Afrikalıları bir sanmak, herkesin fakir olduğunu düşünmek hiç ‘cool’ değil. Afrika aslında en zengin kıta ama kötü yönetiliyor.

        ABDURAHMAN: Elle yemek konusu hocalara bile ilginç gelmişti. Etiyopya yemeği çatal ve kaşığı kullanmaya teşvik etmiyor. Lavaş türü bir ekmek kullanıyoruz, bütün yemeklerimizin ana unsuru bu. Çoğu zaman elle yemeği tercih ediyoruz. Genelde elle yiyoruz. Türkiye’ye anlatınca ilginç geliyor, sizde çatal-bıçak var mı diye soranlar oldu.

        MEDYADA BÖYLE GÖRÜYORLAR

        REKLAM

        AMİN: Afrika’yı duydukları zaman savaş, açıklık, kuraklık, hayat yok…

        ISSAH: Televizyonda gördüklerini gerçek zannediyorlar.Siyahlar uyuşturucu satıyor, fakir mahallelerde yaşıyorlar, hayatı bilmiyorlar gibi… Bana bile gelip “Esrar satıyor musun?” diye soranlar oldu.

        ABDOUL: Genel kültürle alakalı. Afrika hakkındaki gazetelerde çıkan haberler, fotoğraflar genelde olumsuz oluyor.

        ABDURAHMAN: Afrika ciddi ekonomik sıkıntılar yaşıyor ama hayat tamamen açlıktan veya susuzluktan ibaret değil. Kötü tarafını baskın bir şekilde görüyoruz. Halbuki biz ne kadar fakirlik hayatı geçirsek de mutlu bir yaşantı devam ediyor ülkemizde.

        ABOU: Medyada siyahlar çok kötü gösteriliyor. Gettoda yaşayan, uyuşturucu satan gibi… İnsanlar da bu tür insanlardan korkuyorlar.

        TÜRKLER CİNSEL KONULARA ÇOK MERAKLI

        ABOU: Türkler cinsel konulara çok meraklı. ‘Sizinki büyüktür’ diyorlar mesela. İyi bir şey olabilir başkaları için ama bence bir topluluğun karakterini ve becerilerini aşağılamak için kullanılıyor. Bizi sadece buna indirgemek… Ben kendimi bundan üstün görüyorum. Başkaları için bu çok zeki, bu ödül aldı, uzaya gitti deniyor. Bize gelince sadece o; çok büyük diye bir algı oluşuyor.

        RAMADAN: 30 santim mi diye muhabbetler oluyor, çok rahatsız edici hakikaten.

        AMİN: Affedersin, siyahiler neden şeyiniz büyük türü sorular… Asıl erkekler soruyor, sanki Türkçe konuşmayı bilmiyormuşum gibi davranıyorum. Arkadaş olsak en azından gülüp geçeriz ama arkadaşım da değilsin nasıl gelip bana bir soru sorabilirsin.

        REKLAM

        ABOU: Batı insanı bilimsel olmayan saçma deneyler yaptı bizim üzerimizde. Yok maymuna benziyor, cinsel organı hayvan gibi, kulakları büyük gibi…

        AMİN: Yurtta bir görevli var bizim, iftar yapıyorduk birlikte. Bana kalkıp diyor ki “Keşke bunlar gibi siyahi olsaydım, bunlar gibi mal olsaydı, her şeyi yapardım,” diyor. Sanki ben ondan daha farklı bir insanım.

        ABOU: Instagram’da ve twitter’da ‘Abi seni takip ediyorum, kaslarına bayılıyorum,’ diyen erkekler ve kadınlar oldu. Kötü niyetli değiller belki; biraz konuşmaya başlıyoruz, bir-iki cümleden sonra hemen ‘Seninki kaç santim’ diye soruyorlar.

        İLK OLARAK SAÇIMIZI SORUYORLAR

        RAMADAN: Hep sordukları soru: Saçların gerçek mi?

        ABOU: Saç konusu her zaman açılıyor. Stres giderici diyor arkadaşlarım mesela, sınıfta otururken gelip saçımı okşamak istiyorlar.

        HASSIMOU: Kıyafet almaya gidiyorum mesela, tezgahtar hemen “Saçını çok seviyorum dokunabilir miyim?” diyor. Senin de saçın farklı, ama ben dokunmam.

        ABDURAHMAN: Saçıma dokunmaya çalışıyorlardı, izin isteyerek dokunuyorlar. Bizim saçlar Türklerin saçından farklı, merak ediyorlar aslında. Rahatsız olmuyorum; benden izin isteyerek benim mesafeye saygı duyarak yaklaşıyorlar zaten.

        YAO: Bazen dokunuyorlar, yumuşak mı sert mi diye… Ne kadar Real Madrid’deki Marcelo gibi yapmıyorsun diyorlar.

        HASSIMOU: Lisedeyken siyah arkadaşlarım vardı, saçımızı kesen. Liseden sonra burada bir berber buldum, kesti benim için. Afrika’dan birkaç tane müşterisi varmış o yüzden öğrenmiş. Ama benim kafamda deneyerek öğrenmedi.

        ABDOUL: Genelde sıfıra vuruyorum, bunu bilmeyen berber yoktur.

        REKLAM

        KÜÇÜK ÇOCUKLAR TENİMİZİ BOYA SANIYOR

        ABOU: Konya’da bir gün Cuma namazı çıkışında dört-eş yaşında çok tatlı bir kız annesine beni gösterdi, “Bunun neden rengi siyah?” diye soruyor. Annesi de “Git ona sor,” diyor. Annesi nasıl yönlendirecekse o da öyle büyüyecek, öyle tanıyacak bizi. Kötülerse o da öyle bilecek. Çocuğun sorusu çok masumdu ama.

        RUBEN: Hayatlarında benim kadar koyu renk teni olan birini görmediler herhalde. Tenime dokunup boyanın çıkıp çıkmadığını merak ediyorlar; çok yumuşak buluyorlar, çikolata gibi diyorlar. Bazen küçük çocuklar gülüyor, beni görünce kaçıyor. Anlayamıyorum, küçük çocuklar çünkü. Herhalde hiç siyah birini görmediler.

        YAO: Küçük çocuklar mağazada görünce gelip dokunuyor, belki üzerimizde boya olduğunu düşünüyorlar. Sanki biz boyanmışız gibi silmeye çalışıyorlar. Bir kere AVM’de küçük bir erkek çocuğu boya çıkacak mı diye dokunmaya çalıştı. Ben de “Korkma, boya değil” dedim. Bazıları boya sanıyor.

        ABDURAHMAN: Beş-altı yaşındaki çocuklar beni göstererek ağlamıştı. Hiç siyah görmediği için sanırım.

        ZENCİ KELİMESİNİN ANLAMINI BİLEN KULLANMAZ

        ABOU: Zenci kelimesi hakkında çok şey söyleniyor, çok sevimli bir kelime sanıyorlar. Bazı Türk anneleri çocuklarını kara oğlum diye seviyor. ‘Karaoğlan’ var zaten. Beni tanıyan biri söylerse kötü anlamam, olumsuz anlam yüklememiştir. Ama sokakta gören biri söylese düşünürüm. Zenci anlamsız bir kelime.

        REKLAM

        HASSIMOU: Bazen zenci diyorlar. Ama kabul etmeyi öğrendim, artık umurumda değil. Bu kelimenin rencide edici olduğunu Türkler bilmiyor. Siyah demenin karşılığı zannediyorlar

        ISSAH: Zenci dediklerinde biz bunu İngilizcedeki ‘n-kelimesi’ olarak anlıyoruz.

        ABDURAHMAN: Tam bilmiyorum ancak ırkçı bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Benim için kullanılmamasını tercih ediyorum. Arkadaşlarıma özellikle tembih ediyorum.

        AMIN: Bir siyahi karşısında kullanılacak bir kelime değil. Arapların kullandığı çok meşhur bir kelime. Avrupa’dan önce köle ticareti Araplardan başlıyor. Köle ticareti yaparken Afrikalılara zenci diyorlar, direkt köle anlamına geliyor. Doğu’da köle ticaretinin merkezi Zanzibar’dı, oradan Türkçeye geçiyor.

        ABDOUL: Benim en rahatsız olduğum kelime bu. Biz Afrikalılar için çağrışımı iyi değil. Kötü niyetle söylemiyor olabilirler ama önemli olan karşı tarafın ne hissettiği.

        POLİS ŞİKAYETÇİ OLMAYIN DEDİ

        ISSAH: Bir kere bıçak çektiler bana, yolumu kestiler. Bir Türk kız arkadaşım vardı yanımda, polisi arayalım dedi. Polis de boş verin, şikayetçi olmayın dedi.

        YAO: 2015’te siyah bir kız arkadaşımla yürüyordum, birkaç kişi kıza laf atmaya başladı. Çok güzelsin, kaç para saatin, diye taciz etmeye başladılar. Sanki fahişeymiş gibi… Polise şikayet ettik, bu yolu değil başka yolu kullanın eve başka yoldan gidin dedi bize polis.

        RUBEN: Bir kere biri sokakta kimlik sordu rastgele, ben de karşımdakine asıl sen kimliğini göster sen polis misin dedim.

        HASSIMOU: Bir keresinde yürüyordum arkadaşlarımla, birkaç kişi yaklaştı yanımıza nereye gidiyorsunuz diye hesap sordular. Normalde görmezden geliyorum böyle tipleri, bu sefer yanıt vermek istedim ama arkadaşım durdurdu. Kesinlikle cahil olanlardı ama bir şey demeyip devam ettim. İçten içe çok sinirlendim ama, neden bana nereye gittiğimi sorarlar. Polis misin, devlete mi çalışıyorsun… Senin sorumluluğunda değil benim nereye gittiğim sırf senin ülkende olduğum için. Ama beş senedir buradayım ve bir kere başıma geldi o yüzden bütün Türkleri temsil ettiğini söyleyemem.

        ABDOUL: Kontroller olduğunda durdurup belge soruyorlar tabii. Ama gayet medeni bir şekilde davranıyorlar karşılaştığım polisler.

        REKLAM

        DALGA GEÇMEK İÇİN FOTOĞRAF ÇEKTİRENLER OLUYOR

        RAMADAN: Bir ara sokakta habire fotoğraf çektirmek istiyorlardı, ben de kabul ediyordum. Sonradan fark ettim ki sonradan dalga geçmek için çektiriyorlar. Siyah biriyle fotoğraf çektirmiş olmak için. Artık çektirmiyorum.

        YAO: Otobüste bir Türk öğrencinin arkasında oturuyorum. Selfie çekmeye kalkıştı, ama aslında beni çekmeye çalışıyordu. Ben de görünmek istemiyordum orta parmağımı gösterdim. Gidip arkadaşlarına “Bak otobüsteki zenciye, ne kadar siyah, maymun gibi,” diyecekse en azından orta parmağımı görecek.

        ABDURAHMAN: Türkiye’de azınlık olarak olabilir siyahlar belki, ama nüfüsun içine karışmış bir sayıda değiliz. O yüzden Türkiye’de ilk kez siyah gören insanlardır bizimle fotoğraf çekmek isteyen. ABD’de siyah görmemeleri mümkün değil. Bir siyahla fotoğraf çektirmek alay sebebi olabilir. Ama Türk insanının samimiyetine inanıyorum.

        RUBEN: Fotoğraf çektirmek için geldiklerinde reddediyorum artık. Bir yere yetişmem lazım, bir dahaki sefere diyorum. Fotoğraflara yorum yapanlar çok kötü niyetli. Bir keresinde resmimin altında öyle bir yorum gördüm. “Hocam nerede buldun böyle kara bir çocuğu.”

        “TÜRK’TEN BAŞKA DAMAT OLMAZ”

        ISSAH: Otobüs durağında iki kişi takip etmeye başladı. Ben de bir kızla konuşuyordum, yanına gelip “Sorun var mı?” dediler. “Sana ne” diye dedim ben de. Kızın hiçbir sorunu yoktu, ama ben bir Türk kızla konuşan siyah biriydim. Sırf bu bile onları rahatsız etti. Böyle şeyler o kadar çok oluyor ki hangisini anlatsam bilemiyorum…

        REKLAM

        YAO: Tinder’da bazen kızlarla konuşuyorum, bir süre sonra kahve içmeye gidiyoruz. Ama sonra yazışmayı kesiyoruz. İlk buluşmanın ötesine taşımıyorum genelde. Çoğu zaman sadece bir siyah insanın nasıl davrandığını görmek için geliyorlar.

        ABOU: Bana da herhangi birine baktıkları gibi baksınlar. Burak’le Ece parkta dolaşırken dikkat çekmiyor, Kwame ve Ayşe de çekmesin. Konya’da otobüse biniyorum, bazen dolu olmasına rağmen kimse gelip yanıma oturmuyor. Özellikle kadınlar. Ama ırkçılıktan değil de belki kadın-erkek eşitliği olmadığı için.

        RAMADAN: Çok Türk arkadaşım yok aslında. Hayat tarzlarımız farklı. Kahve içmeye gidip gereksiz şeyler hakkında saatlerce konuşuyorlar. Futbol mesela. Ben güncel konuları merak ediyorum, insanlığın geleceği ne olacak mesela…

        AMİN: Türkiye’de yeni yeni siyah-beyaz düğünleri yapılmaya başlanıyor. Halk bu görüntülere daha alışamadı. Kız arkadaşımla yürürken bile çoğu kişi bize bakıyor; amcalar, dayılar, teyzeler… Bakıyorlar ve şaşırıyorlar. Bazıları soruyorlar, “Siz sevgili misiniz?” diye… Bazı Türk amcaları da Türk’ten başka damat olmaz diye nefretle bakıyorlar.

        RUBEN: Kız arkadaşıma neden siyah biriyle birliktesin, başka birini bulamadın mı, ailen biliyor mu gibi sorular soruyorlardı. Aşkın rengi yoktur diyordu o da.

        DİNE GÖRE FARKLI DAVRANIYORLAR

        ABOU: Nerelisin, Müslüman mısın ilk sordukları soru. Demek ki ona göre davranacaklar.

        HASSIMOU: Bence bir Hıristiyan’ın tecrübesi çok daha farklı olabilir. Bizden çok daha zor onlarınki. En azından bizim Türklerle ortak bir noktamız var, dinimiz. Mesela selamünaleyküm demek benim için yeni bir şey değil, ne anlama geldiğini biliyorum. Burada Hıristiyan bir arkadaşım vardı; 25 Aralık’ta sınavı vardı, okula gitmek ve sınava girmek zorunda kaldı.

        REKLAM

        RUBEN: Müslüman siyahların pek sorunu olmuyor. Ama biri bana Müslüman mısın dediğinde hayır dersem olumsuz tepkisi olabiliyor. Bazen bu yüzden ben de olmadığım halde Müslüman’ım diyorum.

        YAO: Ben Hıristiyan’ım. Afrikalıların kendi arlarında din farklılıkları sorun değil. Ramazan’da biz Müslümanların evine gideriz, onlar bizim bayramlarımızda gelir. Türkiye’de otomatik olarak Müslüman mısın diyorlar, dinin ne yerine… Müslüman değilim dersem ikinci bir soru gelecek diye Müslümanım diyorum geçiştiriyorum. Yoksa neden Hıristiyan’sın, sizin ülkenizde kaç Hıristiyan, kaç Müslüman var… Anne baban Müslüman mı, dinini yaşıyor musun gibi…

        ABDURAHMAN: Ben Müslüman’ım ama Etiyopya’da komşularımız Hıristiyan. Müslümanların bayramı olduğunda Hıristiyanlar bize gelir, düğünlerimizde bile onlara bile özel bir açık büfe açarız.

        YAO: Dinimi online yaşıyorum, bazen kiliseye gitmeyi özlüyorum. Burada küçük bir evangelik topluluk var, bir tane Katolik kilise var. Ama her seferinde yeni bir yer bulmamız gerek toplanmak için. 15 kişilik bir grup. Çoğu Nijeryalı, Fildişi ve Kongolu… Beyazlar da var aralarında. Nerde buluştuğumuzu hep değiştirmek zorundayız, güvenlik sebeplerinden dolayı. Bazen de kiraladığımız yerin sahipleri tekrar bize yer vermek istemiyor. Komşuların düşmanca baktığı oluyor.

        BURADA HEP İKİNCİ SINIF OLACAĞIZ

        AMIN: Mustafa Kemal Atatürk en sevdiğim figürlerdendir. Türkiye Cumhuriyeti’ni kurduğunda kendisini Türk hisseden Türk’tür demiş. Ben de Atatürk’ün dediklerini icraatını görmek istiyorum. Ben kendimi Türk hissettiğim zaman karşımdakinin yabancı muamelesi yapmamasını isterim. Benim ana vatanım Kongo, sonra Türkiye geliyor. O kadar seviyorum, bu ülkeye ihanet edemem.

        REKLAM

        ISSAH: Türkiye’de yaşamaktan mutluyum ama yabancıların iş bulması çok zor. Gerçi vatandaşların bile iş bulması zor ama yabancılar için hiç imkan yok.

        ABOU: Bana bu kadar kaldın neden vatandaş olmuyorsun diyorlar. Ama ben kendi ülkeme dönüp siyaset yapacağım. Belediye başkanı ya da milletvekili olmak istiyorum. Türkler de gaz veriyor, parti kur oy verelim diye. Ekrem İmamoğlu’nu çok seviyorum. Çünkü konuşması çok duygusal, insanın kalbine hitap ediyor. Onu örnek alıyorum.

        HASSIMOU: Amacım geri dönmek, ülkeme borcum olduğunu düşünüyorum.

        RAMADAN: Sonuçta bu ülkede her zaman ikinci sınıf olacağız.

        *

        KİM KİMDİR

        Ruben Garang Dei: 23 yaşında, Güney Sudanlı. Akdeniz Üniversitesi’nde Tarım Ekonomisi bölümünde.

        Ramadan Diallo: 24 yaşında. Liberya vatandaşı, ailesi Gine’de yaşıyor. Üsküdar Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler okuyor.

        Hassimou Hiane: 20 yaşında, Liberyalı. Konya’da Selçuk Üniversitesi’nde Bilgisayar Bilimleri okuyor.

        Amin Kabidje, Jr.: 24 yaşında, Kongo Demokratik Cumhuriyeti’nden. Konya’da Uluslararası İlişkiler okuyor.

        Abdurahman Kedir: 21 yaşında, Etiyopyalı. Mersin Üniversitesi’nde Çevre Mühendisliği öğrencisi.

        Issah Saliusu: 25 yaşında, Ganalı. Bahçeşehir Üniversitesi’nde İktisat ve Finans öğrencisi.

        Abdoul Fathi Sanogo: 20 yaşında, Burkina Faso’lu. Mersin Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler öğrencisi.

        Yao Sinan: 25 yaşında, Fildişi Sahili’nden. Selçuk Üniversitesi’nde Bilgisayar Mühendisliği okuyor.

        Abou Traore: 23 yaşında, Fildişi Sahili’nden geliyor. Antalya’da Akdeniz Üniversitesi’nde İktisat öğrencisi.

        Diğer Yazılar