Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Fred Trump oğlu Donald’ı küçük yaşlardan başlayarak dünyada iki tip insan olduğunu öğreterek büyüttü. Bir “katiller”diye tercüme edilebilecek “killers,” bir de “sıfırlar” var. Trump ailesinin bu iki seçenekten hangisi olmaya özenerek çocuklarını yetiştirdiğini tahmin etmek zor değil. Katiller derken aslında kastettiği tuttuğunu koparan, işinde başarılı olan insanlar. Ama oğul Donald bu hayat öğüdünü abartılı bir şekilde içselleştirip en ufak bir başarısızlığı zayıflık olarak gördü. Yeğeni Mary Trump’ın kitabında anlattığına göre babası, yani Donald’ın erkek kardeşi, ailenin beklediği türden bir “katil” olmadığı için aileden dışlandı ve sonunda alkolizme yenilip bu hayata veda etti. Donald’la ilgili bütün çarpıklıkların kökeni de baba Fred’in hırsına dayanıyor, Mary Trump’a göre.

        Trafik kazası geçirdiği için önemli bir davette sahne alamayan bir şarkıcı veya savaşta şehir düşen askerler Donald Trump için hep aynı ifadeyle anılıyor: Ezik, kaybeden, zavallı. Cumhuriyetçi Parti’nin sembol isimlerinden, eski Başkan adayı John McCain bile bu nefretten nasibini aldı. Vietnam’da rehin düşen McCain için “Ben savaşta rehin düşmeyen askerleri severim,” diyen Trump ölümünden sonra bile onu rahmetle anmaktan kaçındı. Bu egomanyak, narsist kişilik bozukluğundan mustarip şımarık erkek çocuğu için zayıflık bir leke. Birinin öksürmesi, hastalanması bile—COVID-19 öncesi zamanlardan bahsediyorum—Trump için üzerinin çizilmesi anlamına geliyor. Çünkü onun için hastalık zayıflık.

        REKLAM

        HASTALIK NUMARA OLAMAZ

        Oysa şimdi kendisi aylardır hafife aldığı hastalığın pençesinde. Kendi doktorunun kamuoyuna duyurduğu “Morali çok iyi, taburcu olmaya hazır,” açıklamalarıyla tıp dünyasının yorumları çelişiyor. Ona uygulanan deneysel tedavi yöntemleri, verilen ilaçlar ve antiviral karışımlar durumu çok vahim hastalar üzerinde denendi daha önce. Durumu çok vahim olmayan, suni solunum cihazına bağlı olmayan hastalarda bu ilaçlarının bazılarının sonuç vermediğini, boşa gittiğini bile söylüyor doktorlar. İki gün oksijen takviyesi yapılan Trump’ın durumu bize anlatıldığı gibi değil, o şu anda Amerika’nın hasta adamı.

        Ama tek derdi yıllardır özenle koruduğu imajına zarar gelmemesi. Tuttuğunu koparan, iş bitiriciliğin kitabını yazan, muhteşem ve çok büyük işler yapan The Donald yeter ki babasının korktuğu gibi bir “sıfır” olmasın. Bu ezberde hastalık zayıflık olduğu için şeffaflık adına atılması gerekli her türlü adım da lüzumsuz; algı gerçekten çok daha önemli, gerçek de—o siyasete girdiğinden beri öğrendiğimiz üzere—eğilip bükülmeye çok müsait.

        O yüzden Trump’ın kendi kendine virüse yakalandığını, sempati toplamak için böyle bir yalan uydurduğuna inanmak zor. Her türlü şaklabanlığı, oyunu tezgahlayacak potansiyeli var elbette. Zamanında dedikodu yazarlarını sesini değiştirerek “Ben Donald Trump’ın asistanıyım,” diye arayıp kendisi ve beraber olduğu kadınlar hakkında istihbarat veren bir tip o. Ama kendi kendini hastaymış gibi göstermek onun yapısına, karakterine ters. Zaten ters olduğu için de koskoca bir dünyaya “Yıkılmadım ayaktayım,” mesajı vermeye çalışıyor.

        REKLAM

        Boş kağıtlara atılan imzalar, Başkan’ı çalışıyormuş gibi gösteren fotoğraf kareleri, eski-halinden-eser-yok dedirten o kısa video’lar, hele hele zırhlı araçla, gizli servis görevlilerinin hayatını tehlikeye atmak adına düzenlenen hastane önü turu, apar topar Beyaz Saray’a taburcu edilmesi asıl oyun. Hastalığını gizlemek, zayıflığını göstermemek için, yiğitliğe sürdürülmemesi gereken o her neyse işte onu sürdürmemek için bütün dünyayı tehlikeye atabiliyor.

        İMAJ HER ŞEYDİR

        Aldığı ilaçların yan etkisi ne, beynine nasıl etki ediyor bilmiyoruz. Yıllardır kanser tedavisiyle boğuşan Bekir Coşkun önceki gün zar zor tweet atarak neden yazı yazmadığını açıkladı, “Bilemezsiniz, hortumlar, ağrı bantları, şişeler, haplar, sancılar…” diye. Basit bir soğuk algınlığıyla boğuşurken ya da ağrı kesici aldığımızda çoğumuzun aklı yerinde olmuyor, elini kaldıracak enerjisini yitiriyor—ki hiçbirimiz dünyanın en belirleyici ülkesini yönetmiyoruz, ilacın etkisiyle yapacağımız hataların bedeli dünya ekonomisini çökertmek ya da savaş çıkartmak değil. Ama görevi devretmemekte direnen, kendisini “20 sene öncekinden bile daha sağlıklı,” hissettiğini söyleyen Trump hepimizi kendi gerçekliğine teslim olmaya çağırıyor. Hangimiz 20 sene öncekinden daha iyi olabiliriz?

        Aylardır bu virüsün nasıl yayıldığını pek çoğumuz ezberledik. Milyonlarca insan kendi ailelerinden virüs yüzünden koptu, binlercesi tek başlarına hastane odalarında hayatını kaybetti ve isimsiz mezarlara gömüldü. Dahası, çok sağlıklı olduğunu söyleyen Trump’ın etrafındaki herkes patır patır virüse yakalanıyor. Ama hastanede bir gün bile fazla kalmak imajına ters. Ortada bir yalan var ama yalanı kim söylüyor?

        Bütün bu olanlar bana 80’lerin sonundan “Weekend At Bernie’s” filmini andırıyor—bunu düşünen tek kişi ben değilim elbette. Sonradan klasik olan bu uyduruk komedide iki çalışanı hayatını kaybeden patronlarını sırf yazlık evdeki hafta sonu tatilini sürdürmek için yaşıyormuş gibi gösteriyor. Ölü Bernie bunların yanında partilere katılıyor, kadınlarla dans ediyor, uzaktan gelenlere el sallıyor onu kukla gibi yöneten iki çalışanın kontrolünde.

        Trump’ın aklı yeniden miting meydanlarına dönmek, bir aydan az kalan seçimlerde dört sene daha koltuğunu korumak ve kim bilir kimlerin direktifinde başlattığı dönüşüme devam etmek. Türkiye’de de bir sebzeye dönmek üzereyken koltuğunu bırakmamakta direnen liderler olmuştu, Amerikan Başkanları da ağır hastalığın pençesinde kritik kararlar aldı; ölmek üzere olan Roosevelt’in Stalin’e direnememesi, influenza’nın pençesindeki Wilson’ın I. Dünya Savaşı’nın sonunda yaptığı hataların II. Dünya Savaşı’nın temelini hazırlaması tarihin akışını değiştirdi, dün New Yorker’da yazdığı gibi. Teker teker herkesin hastalanmaya başladığı Donald Trump’ın Beyaz Saray’ı dünyayı benzer bir tehlikenin eşiğine sürüklemeye doğru hızla ilerliyor. Oğullarının hayatını karartan babalar yeni bir hikaye değil, bu durum da ruh hastası bir babanın zehirlediği oğlunun hikayesi fazlasıyla. Hasta babanın hasta oğlu, ama bu hastalığın ucu hepimize dokunuyor.

        Ve New York yeniden kapanıyor

        Belediye Başkanı enfeksiyon oranının artmaya başladığı dokuz mahallede okulların, gerekli olmayan iş yerlerinin kapanması için Vali’den izin istedi, bu izin jet hızıyla Pazartesi günü çıktı. Hasidik Yahudiler’in ağırlıkla yaşadığı Brooklyn ve Queens'deki dokuz mahalle koskoca New York'taki enfeksiyon oranını yükseltmeye yetti. New York dünyada pandeminin merkeziyken sert tedbirlerle enfeksiyon oranını yüzde 1'in altına çekmişti, bulaşma oranı da yüzde 3'ün üstüne çıktığında alarm verileceğine karar vermişti. Bu mahallelerde bulaşma oranı yüzde 7-8'e kadar çıktı ve şehir daha fazla beklemeden kesin tedbirler alınmasına karar verdi, çünkü COVID-19'la ancak bu şekilde mücadele edileceğini öğrendi.

        İlk aşamada daha yeni açılan okullar kapanıyor, sonraki aşamalarda tıpkı bahar aylarında olduğu gibi gerekli olmayan iş yerlerinin -market, eczane dışında- kapatılması söz konusu.

        Neden Hasidikler yayıyor

        Hasidik Yahudiler’in mahalleleri kapanmasın diye test olmadıkları, pozitif çıkan hastaların bile hastaneye gitmediklerine dair haberler var. Bu insanların seküler dünyayla hemen hemen hiçbir bağları yok. Evlerinde televizyon yok, internet yok. Bu yüzden manipülasyona da çok açık bir halk. Dış dünyadan çok sınırlı haber alıyorlar. Otomatik telefonlar aramaya başladı evleri, test olmayın diyorlar. Çünkü test oldukça rakamlar yükseliyor, semtlerinin kapanmasını istemiyorlar.

        Kimi mahallelerde test sonuçlarının belediyeye bildirilmediği, böylece rakamların da doğru olmadığı konuşuluyor. New Yorkbelediyesi de böyle bir sorun olduğunu doğruladı. Dini okulların rakam bildirmesi zorunlu ama son haftalarda hiçbir öğretmenin test sonucunu bildirmedi.

        Test oluyorlar mı?

        Cemaatin liderleri de bu sorunun farkında. O yüzden sokaklara İbranice afişler asılmaya başlandı, test yapma çağrıları yapılıyor. Maske dağıtıldı geçenlerde. Sokaklar Pazar gecesi daha sakindi bu mahallelerde.

        Ancak kamu sağlığıyla Hasidik mahallelerin ilk çatışması bu değil. Bu sene başında herkes evdeyken ölen bir hahamın cenazesi çok tepki çekmişti, maskesiz binlerce insan sokaklardaydı. Geçtiğimiz yıllarda aşı olmayı reddettikleri için kızamık salgını başladı, halbuki 2000 yılında hastalık yok edilmişti.

        Pandemi başladığından beri de hemen hemen hiç kimse bu mahallelerde maske takmıyor. Sinagoglar ve dini okul olan yeshiva’ların açılması da yayılmasına neden oldu. Yüzlerce insan öldü cemaatten, bir ara sürü bağışıklığı kazanıldığı düşünüldü ama doğru değil. Ama hala virüsün bittiğine inananlar var. Birçok Hasidik Yahudi'nin Trump seçmeni olduğunu da eklemek şart: Trump'ın damadı Jared Kushner'ın ailesi de Hasidik cemaatinden, dahası Kudüs'ün başkent olarak tanınması gibi adımlar da daha muhafazakarların desteğini aldı.

        Amerika’nın geri kalanı da alarm veriyor

        New York’ta bulaşma oranı yine de çok düşük. Ama ABD’nin geri kalanında tablo kötüye benziyor. Her gün ortalama 43 bin yeni vaka çıkıyor. Wisconsin -seçimde çok kritik eyalet- şu anda bulaşma oranında yüzde 20’ye ulaşmış durumda. Eyaletin senatörü de pozitif çıktı. Günde üç bin yeni vakaya ulaşıldı ilk kez. Özellikle havasının soğuduğu kuzey ve orta-batı eyaletlerinde kışa girilirken Burası kuzeyde olduğu için hava da soğumaya başladı.

        Okulların ve üniversitelerin açılması da etken. Daha evvel pek vaka görülmeyen küçük şehirlerde öğrencilerin dönmesiyle birlikte vaka sayıları fırladı. Bazı üniversite kampüsleri çok sıkı tedbirlerle vaka artışını durdurdu, günde iki kere test yaptırmak, öğrencilerin her adımını takip etmek gibi. İşin özeti şu, COVID-19'lu bir kış daha başlıyor.

        Diğer Yazılar