Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ABD’nin en zengin eyaletlerinden Teksas’a önceki gün kar yağdı ve hayat durdu. Elektrikler kesik, evler ısınmıyor, yollar kapalı, uçaklar iptal, açık olan birkaç mağaza yağmalanmış halde, borular donduğu için su akmıyor. Bu eyalette bırakın karı, havanın eksiye düşmesine bile alışık olmadıkları için pek çok kişinin uygun kıyafeti, hatta montu bile yok. En son 1800’lü yılların sonunda rastlanan hava sıcaklıkları yüzünden şimdiden soğuk hava dalgasının vurduğu birkaç eyalette 33 kişi hayatını kaybetti. Ölenlerin yarısı Teksas’ta.

        Bu sene kış bütün dünyayı alışılmadık şekilde vurdu. Ama Amsterdam’dan donan kanallarda buz pateni yapıp kendilerini suda bulanların komik video’ları, Berlin’den donan göl üzerinde buz hokeyi oynayanların fotoğrafları paylaşılıyor. ABD’deyse sıradan bir kar yağışı doğal afeti, depremi, hortumu andırıyor. Her geçen sene de dünyanın en ileri ülkesinin iklim değişikliğiyle bir türlü mücadele edemeyeceği anlaşılıyor.

        ŞİRKETLERİN ÇIKARI

        Sadece doğal felaketler değil, COVID-19 salgınını idare etme biçimi, hatta aşı dağıtımı da Amerika’nın dünyanın gerisinde kaldığını gösteriyor. Başka ülkelerde çok kolay çözülebilecek meseleler ABD’de hızlıca krize dönüşüyor, zamanında önlem alınmadığı için de kısa sürede önüne geçilemiyor. Yaklaşık 500 bin kişinin ölmesi gerekmiyordu virüsten, ama hala aşı dağıtımını bile doğru düzgün beceremeyen bir ülkede şaşırtıcı değil.

        REKLAM

        Bir zamanlar tünelleri, barajları, hava yolları, demir ağlarıyla altyapı konusunda övünen ABD’de ne zamandır çivi bile çakılamıyor. Otobanlarından trenlerine, havalimanlarından hastanelere, okullara kadar en temel hizmetler dökülüyor. Türkiye’den taşınmak benim için kültür şoku olmuştu, söz gelimi bankacılıkta hala çek kullanılan ABD’ye kıyasla çağ atlamış olduğumuzu görünce. Bugün Türkiye’de devlet vatandaşları evine kadar gidip aşılıyor, dünyanın en zenginlerini yaşadığı New York’taysa aşı için randevu almak bile neredeyse piyango çıkması gibi mucize.

        Türkiye’de öyle ya da böyle bir sosyal devlet geleneği var. Hatta bugün AK Parti’nin kemik oylarının erimemesinin nedeni sosyal yardımlar, sağlık hizmetleri gibi aslında sol partilerden beklenen “halkçı” politikalar. Türkiye’de isteseniz de sadece büyük şirketlerin çıkarını koruyarak iktidarda kalınamadığı ortada. Ama ABD’de ister sol ister sağ, sistemin her partiden beklediği öncelikle kapitalizme hizmet. Joe Biden bugün bu yüzden başkan, çünkü sistem Bernie Sanders’ın temsil ettiği sosyalist dalgaya karşı kendini korumaya aldı.

        Amerikan kültüründe en çok korkulan devletin bireylerin hayatına çok fazla müdahale etmesi. Son yıllarda dev şirketler ve sağcı patronları bu kültürü manipüle etmesini iyi bildi. “Amerikan değerleri,” diyerek kitleleri durmadan vergi toplayan ve çeşitli kanun ve kısıtlamalarla eyalet sistemine karşı gücünü daha fazla belli eden merkezi hükümete karşı isyana teşvik ettiler. Bu liberter sağ dalganın asıl niyeti devlet denetiminin, hatta vergi toplanmasının bile kaldırılması, karlılığın mümkün olduğu kadar artırılması.

        Amerikan solu devletin gücünü biraz daha artırmak için girdiği hemen her savaşı kaybetti, kapitalizme taviz üzerine taviz verildi. Yıllar içinde hava yollarından finans kuruluşlarına regülasyonlar gevşetildi. Karşılığında kazandığı sadece kültürel alanda zaferler oldu. Evlilik eşitliği kanunu gibi… Bu kazanımları küçümsemiyorum, ama İskandinav ülkelerindeki gibi insan odaklı bir sosyal devlet anlayışının önemi konusunda toplumu bir türlü ikna edemediler. Oysa mevcut haliyle Amerikan sistemi bireyi değil, sadece şirketleri koruyor, kolluyor. Bu yüzden kar yağdığında Avrupa’dan neşeli fotoğraflar geliyor, Amerika’dansa ölüm haberleri.

        REKLAM

        ÖLENLER HEP FAKİR

        Altyapıya yatırım yapmak seksi değil, kısa dönemli siyasi getirisi yok. Ama daha da önemlisi büyük şirketler için karlı değil. İklim değişikliklerine karşı alınması gereken tedbirlerin hala geciktirilmesinin nedeni de dev şirketlerin işine gelmemesi. Trump’ın Paris Anlaşması’ndan çıkması ya da otomobil sektörü üzerinde Obama’nın getirdiği regülasyonları kaldırması dev şirketlerce alkışlamıştı. İklim değişikliği öncelikli tehdit olmasına rağmen dev şirketler hala karlılığı azaltacak yeşil politikalardan kaçınıyor, lobicilere milyarlarca dolar harcayarak siyasetçileri satın alıyor ve gelişmeyi tıkıyor. Yerel yönetimler de de durum farksız. Teksas valisi önceki gün “yeşil politikaları” suçluyordu doğal felaketten. Oysa insan odaklı politikalar yürürlüğe sokulsa, öyle ya da böyle en az 20 yıldır gündemde olan küresel iklim değişikliğine öncelik verilse bugün kar yağışı doğal felakete dönüşmezdi.

        Ama kimin umurunda, sonuçta felaketler hep fakirleri ve azınlıkları vuruyor.

        Teksas’ta insanlar günlerdir aç, susuz, soğukta, hafta sonuna kadar da elektriklerin gelmesi beklenmiyor. Eyaletin başkenti Austin’in şehir merkezindeki boş gökdelenler, iş yerleri, şirketlerin merkezleri ışıl ışıl, azınlıkların ve fakirlerin yaşadığı kentin doğusu ise zifiri karanlık.

        Tabii ki kadın düşmanı çünkü erkek

        Tabii ki kadın düşmanı çünkü erkek
        0:00 / 0:00

        Türkiye’nin komik olmayan tek mizah yazarı Selahattin Duman’ın Oksijen’deki son yazısı kadın gazeteciler tarafından kınanıyor. Demode, saygısız, ilkel bu kadın düşmanı yazı Türkiye Gazeteciler Sendikası tarafından da kınandı. Özetlemek dahi istemiyorum; çok merak eden olursa abone şifremi paylaşırım.

        Asıl şaşırdığım:

        • 1- Selahattin Duman’ın hala yazması.
        • 2- Selahattin Duman’ı bir kişinin dahi okuması.

        Selahattin Duman bir sorun, ama tek sorun değil. Eski Hürriyet editörü Banu Tuna’nın geçen gün Yetkin Report’ta işaret ettiği gibi gazete hala “kişi başı” yerine “adam başı” yazıyor. Bu gazetedeki “boys’ club”ın sakıncalarına değinmiştim daha önce. 1994 yılında İkitelli’deki Medya Plaza’dan beri dünya çok değişti, tekrar hatırlatmak isterim.

        Her medya organında aksayan bir sürü nokta var, birçok yanlışı teşhis edip düzeltmek mümkün. Bazı şeylere insanın gücü, bütçesi ya da vizyonu yetmiyor olabilir. Ama şunu çok iyi biliyorum: Dünyanın herhangi bir yerinde, herhangi bir yayın organı sadece heteroseksüel erkeklerden oluşuyorsa sorun temeldedir. Erkekler değişmez, o yüzden erkekleri değiştirmek gerekir. Bu yüzden Oksijen’le ilgili daha içerik tartışmasına bile sıra gelmedi. O “boys’ club” acilen lağvedilmeli.

        Diğer Yazılar