Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Atlanta ve çevresinde üç ayrı masaj salonuna giden 21 yaşındaki beyaz erkek Robert Aaron Long sekiz kişiyi öldürdü. Long’un en az iki masaj salonunun düzenli müşterisi olduğu öğrenildi; kendi ifadesine göre seks bağımlılığıyla mücadele etmeye çalışıyormuş, ancak masaj salonlarının varlığı onu yoldan çıkardığı için bu cinayetleri işlemiş. Yakalanmasa bir sonraki durağı Florida’daki porno sektörü olacakmış hatta.

        Ne seri katiller ne de cinsel motivasyonu olan cinayetler Amerika için yeni. Ancak Long’un kurbanlarının altısının Asya kökenli kadınlar olması bu seferki cinayet dalgasını diğerlerinden ayırıyor. ABD günlerdir bu cinayetlerin Asyalıları hedef alan nefret suçu olup olmadığını tartışıyor. Long’un ifadesine rağmen son bir senede Asyalılara yönelik şiddetin arttığına dair kanıt var. Ülke genelinde son bir senede, COVID-19 salgınından beri Asyalılara yönelik 3800 saldırı kayda geçti, sadece New York’ta bir senede polise bildirilen vakalar dokuzdan 28’e yükseldi. İşte bu cinayetler yolda kendi halinde yürürken saldırıya uğrayan Asya kökenli bir Amerikalı gibi haberlerden Çin lokantalarına girip hareket edenlerin video’larına kadar ırkçı eğilimlerin yükseldiği bir dönemde geldi.

        Asya karşıtlığı neden yükseliyor?

        Yanıtı basit, bir önceki başkan Donald Trump’ın tabiriyle “Çin virüsü” ve COVID-19’un “Çin malı” olduğuna dair sürdürülen propaganda etkili olmuşa benziyor. Virüse ilk kez Çin’de rastlanıyor, evet, ama özel olarak Çin’in laboratuvarda üretip dünyaya yaydığına dair bir delil yok. Buna rağmen son bir senedir Fox News gibi Amerika’daki sağ basın Çin’i hedef alıyor, Trump da devlet katında “Çin virüsü” ifadesini kullanarak önyargıları körükledi. Salgının ilk aylarında Amerika’da bir aile geleneği olan Çin lokantalarına gitme alışkanlığından bile vazgeçenler oldu.

        “Çin virüsü” yüzünden sadece Çinliler hedef alınmadı, bütün Asya kökenliler nefretin hedefi oldu. Irkçılık cehaletten doğar; 90’lı yıllarda Türkiye’de de Abdullah Öcalan’ı iade etmeyen İtalya’ya karşı protestolar İtalyan lisansıyla Türkiye’de üretilen otomobillerin yakılmasına veya İtalyan Lisesi’nde okuyan Türk öğrencilere yönelik saldırılara varmıştı.

        Irkçılığın tarihsel kökenleri var mı?

        Anti-Semitizm ya da Siyahlara yönelik ırkçılık kadar sık konuşulmasa da, her azınlığa karşı olduğu gibi Asyalılara yönelik de ırkçılık var Amerikan toplumunda. Ama iklime göre dozu yükseliyor veya azalıyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında bizzat devlet politikasıyla Japon kökenli 120 bin Amerikalı evlerinden alınarak toplama kamplarına gönderildi. Bu konu bilinse de yeteri kadar konuşulmuyor, hatırlanmıyor. “They Called Us Enemy” adlı çizgi romanında “Star Trek”ten Teğmen Sulu olarak tanıdığımız George Takei bu kamplarda geçen çocukluğunu anlatır. Amerikan Temsilciler Meclisi’nde yükselen Asya karşıtlığına dair oturumunda konuşan California vekili Doris Matsui de Trump’ın Çin karşıtı söyleminin çocukluğunun geçtiği toplama kamplarını hatırlattığını söylüyor.

        1992’deki Los Angeles ayaklanmalarının bir nedeni bir siyahı döven polislerin mahkemece aklanmalarıydı. Ama bir başka nedeni de siyah mahallelerindeki bakkalları satın alan Korelilere yönelik tepkiydi. Özellikle bir Koreli bakkalın siyah bir müşteriyi hırsızlık yapıyor diye öldürmesi bardağı taşıran son damla oldu.

        Atlanta’daki saldırılar nefret suçu mu?

        Asyalılara yönelik nefret suçları yükseliyor, ama Long’un motivasyonunun ırkçılık olup olmadığı zor. Dahası genel olarak polis Asyalılara yönelik suçların ırklarından dolayı mı işlendiği sorusuna yanıt bulamıyor. Siyah düşmanı ya da Anti-Semitik suçların net simgeleri var; urgan veya ‘swastika’ gibi. Asyalılara yönelik suçları böyle kolay ayrıştırmak zor. Geçen sene New York’ta Asyalılara yönelik nefret suçundan tek bir kişi yakalandı, o da Çin karşıtı sloganlar yazan bir Tayvanlıydı.

        Öte yandan, bazı sektörlerde geleneksel olarak bazı milletlerin ağırlığı var. ABD göç toplumu olduğu için ülkeye ilk gelenlerin başlattığı işleri aileleri devam ettiriyor, ya da yeni gelen göçmenler kendi milletlerin ağırlıkta olduğu sektörlerde çalışıyor. New York’la özdeşleşen kağıt kahve bardakları bile Yunan mesela, çünkü kentin bir dönem simgesi olan “coffee shop”ların sahipleri onlar… Asya’nın ciddi bir masaj kültürü zaten var, ABD’de de masaj salonlarını (manikür-pedikür salonları ve genel olarak spa’lar da) genellikle Asya kökenliler işletiyor.

        Long bu masaj salonlarını Asyalı oldukları için mi hedef aldı, yoksa bir anlamda genelev gibi hizmet verdikleri için mi? Bu sorunun yanıtını öğrenmek zor.

        Bir masaj salonu sadece bir masaj salonu mu?

        “Ceci n’es pas une pipe,” diyeyim. ABD’de adım başı masaj salonu (veya spa) var, bunların bazılarında sadece masaj yapılıyor. Ama içlerinden “mutlu son” vaat edenler de var. New York Times’ın haberine göre genellikle üyelikle girilen web sitelerinde hangi işletmelerin masaj ötesinde hizmet verdiği, yıldızlı değerlendirmeler ve hizmetin ayrıntılı tarifleriyle anlatılıyor. Long’un hedef aldığı iki masaj salonu da “mutlu son” vaat ediyor müşteri yorumlarına göre. Georgia eyaletinde masaj salonlarının üçte ikisi masajın ötesinde hizmetler sunuyor, günlük bin kadar müşterileri var. Sadece bu eyalette yıllık 42 milyon dolar kazanan bir sektör bu; ülke genelinde 2.5 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor masaj ötesi ekonomisinin.

        Bazı masaj salonları aynı zamanda korkunç bir insan ticareti merkezi. Asya’dan çalışma vizesi ve parlak bir gelecek vaadiyle kandırılan kadınlar ABD’ye ayak bastıklarında işlerin hiç vaat edildiği gibi olmadığını fark ediyorlar. Pasaportlarını masaj salonlarının sahiplerine teslim edip bir de çalıştıkları yerde yaşamak için kira vermeye zorlanıyorlar. Geri dönecek, kendilerini kurtaracak paraları ve imkanları da olmadığı için masaj salonlarında “mutlu son” hizmeti vermeye mecbur bırakılıyorlar.

        Katil kim?

        Robert Aaron Long’un hayatı seks bağımlılığıyla dindar kimliğinin çatışması arasında geçmişe benziyor. Porno sitelere girmesin diye akıllı telefon kullanmıyor, bilgisayarında da bu sitelere erişim engelli. Birkaç defa ev arkadaşına bilgisayarını elinden almasını bile söylemiş. Ancak kendisini tutamayıp sık sık seks için masaj salonlarına gittiğini da itiraf ediyor; seks işçileriyle birlikte olmaktansa masaj salonlarına gitmek daha güvenliymiş. Cinayeti işledikten sonra ailesi katil zanlısını görüntüsünden tespit edip polise bildiriyor.

        Katilin beyaz bir erkek olması ayrıca önemli. Bir Müslüman veya Siyah olsa “terörist” diyecek medya ve siyaset henüz bu saldırıyı terör olayı olarak yorumlamadı. Cinayetten yargılanacak, ama alacağı cezayı ya da şartlı tahliye hakkını “nefret suçu” maddesi belirleyecek.

        Diğer Yazılar