Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Beyaz Türklerin aylardır kendi aralarında en sık konuştuğu konu ne dolar kuru ne de önümüzdeki seçimde muhalefet adayının kim olacağı. Bu konular da konuşuluyor elbette ama bu konuların konuşulduğu mekan hepsinden daha fazla konuşuluyor: Yeni yerine taşınan Karaköy Lokantası iyi mi oldu kötü mü? Yeni AKM’nin açılış günlerinden beri sol sosyetede böylesi bir kutuplaşma ya da fikir ayrılığı görülmemiştir.

        Geçtiğimiz günlerde medyada epey tartışılan Karaköy Lokantası yıllardır sol sosyete olarak bilinen, Türkiye’nin düşünce hayatına yön veren ve Tuğrul Eryılmaz’ın tabiriyle “Upper Cihangir” denilen çevreden konukları ağırlıyor. Bir süre önce Karaköy’ün yaşadığı dönüşüme paralel olarak yıllardır hizmet verdiği iki katlı mekanından az ileride bir otelin giriş katına taşındı. Fahiş kira artışı, mülk sahibinin açgözlülüğü Karaköy Lokantası’nı taşınmaya zorladı.

        DUVARDAKİ ÇİNİLER

        Artık tek katlı ama aynı sayıda masası olan bir lokanta. Sahibi aynı, mutfağı aynı ama duvarlardaki çiniler farklı. Mekanın sahipleri önce Pandeli’den esinlenen turkuaz çinileri söküp yeni yere taşımayı düşünmüş ama sonra bunun mümkün olmadığını fark etmişler. Ardından yeni mekan eskisinin taklidi olmasın diye başka bir tercih yapmışlar. Bir aralar İnternet’te “the dress” fenomeni vardı; hatırlarsınız. Aynı fotoğrafa bakan bir grup mavi-siyah, diğer grup altın-beyaz elbise görüyordu. Karaköy Lokantası’nın yeni duvarlarındaki seramikleri ben gri görüyorum, kimileri mavi diyor. Önceki gün saatler ilerledikçe ben de mavi görmeye başladım.

        REKLAM

        Yeni duvarları ben de ilk başta yadırgadım ve gözlerim eski çinileri aradı. Ama burasının yeni bir mekan olduğunu, eskinin taklidi olmaması için farklı bir renk seçildiğini öğrenince ikna oldum. Karaköy Lokantası 2.0 demek daha doğru. Ben de alıştım, hatta yeni yerin tek kat olması daha da hoşuma gitti.

        Entelektüellerin bulunduğu her yerde olduğu gibi eski Karaköy Lokantası’nda da bir hiyerarşi mevcuttu. Bazı insanlar üst katı uçağın ekonomi sınıfına benzetip oturmak istemez gibiydi. Türkler entelektüel de olsa avam da olsalar birbirlerini görerek, mekanda kim var kim yok diye bakarak yemek yemeyi severler. Karaköy Lokantası 2.0 tek bir ferah mekanda buna el veriyor artık. O çevrenin içindeyseniz kim var kim yok izleyebilirsiniz artık.

        Geçtiğimiz günlerde medyada bu lokantadaki bir karşılaşmaya çok fazla anlam yüklendi, üzerine komplo teorileri kuruldu. Burası her zaman birbirini tanıyan insanların gittiği, karşılaştığı, ayak üstü sohbet edip masalarına çekildiği bir mekandı halbuki. Yeni yerde de aynı kulüp havası devam ediyor. Bir öğlen yemeğinde efsanevi dergi editörü ve yemek yazarı Deniz Alphan ailesiyle buluşmuştu. Önceki akşam kapıdan girer girmez içeride karşımıza çıkan lokantanın logosunu da yapan grafik tasarımcı Bülent Erkmen değil miydi? Daha önce “o gece” orada olduğunu yanlışlıkla yazdığım Mensur Akgün bu sefer gerçekten buradaydı, doğum günü kutlamasında kesilen pastadan bir dilim bizim masamıza da vardı.

        İstanbul’da birbirini tanıyan insanların sık sık gittiği, hatta her gece gidip müdavimi olduğu, başka yere gitmedikleri bir gezme geleneği var. Karaköy Lokantası da dışarıdan bakınca böyle bir lokal havasında gözükebilir. Sonuçta herhangi bir gece herhangi bir tanıdığı görmek mümkün. Ama tanıdıkların gittiği mekanlardan farklı olarak Karaköy Lokantası’nın asıl işlevi bir lokal olmak değil, adından da anlaşılacağı gibi Karaköy’de bir lokanta olarak var olmak. Burada birileriyle karşılaşılıyor, ama masalararası geçiş, masaları birleştirme, geceyi uzatma olmuyor. Sadece merhaba deniyor ve herkes yemeğe dönüyor.

        REKLAM

        AKLIMDA KALAN ENGİNAR

        İnsanların tekrar tekrar Karaköy Lokantası’na gitme sebepleri de burada çok iyi yemek pişmesi. Çok iyi yemek derken geniş mönüsünde birkaç çeşidin başarılı olduğu bir mutfaktan bahsetmiyorum. Önceki akşam Karaköy Lokantası’nda nasıl olur da ne yersek yiyelim bu kadar iyi olabildiğinin sırrını çözmeye çalışıyordum. Başka mekanlardan da aşina olduğumuz mezeler burada da var elbette; bu Türkiye’de lokantacılığın temel sorunu. Ama Karaköy Lokantası’nda başka yerde de olan mezelerin en iyisi var. Üzerine kendi yaratıcılıklarını da ekledikleri başka tarifler de eklemişler. Ancak hiçbiri zorlama, özenti değil. Çünkü Karaköy Lokantası en iyi bildiği işi yapmakta kararlı. Tabii zaman zaman iddiasını da çaktırmadan gösteriyor. Kışın dolapta başka mekanlarda pek rastlamadığım istiridye dahi vardı.

        Ciğerinin müdavimleri çok. Paçanga böreğinin de. Ben köftesinin bağımlısıyım. Öğlen servisinde mönü bambaşka, esnaf lokantası havasında. Mantı çıkıyor mesela. Akşam biraz daha meyhane havasında. Mücver, pazı kavurma her zaman masaya sipariş ediliyor. Kabak kızartma mükemmel, yağ çekmemiş ve çıtır çıtır. Ama benim en çok aklımda kalan enginar piyazı oldu. Başka hiçbir yerde görmediğim bu başlangıç tabağı çok hafif haşlanmış hala diriliğini koruyan enginarın küçük parçalara kesilip taze soğanla karıştırılarak başlangıca dönüştürülüyor. İki kere sipariş verdik, bir kez daha gidince bu sefer masaya değil sadece kendime söyleyeceğim.

        İşte bu enginar piyazı aslında Karaköy Lokantası’nın özeti gibi. Yenilik ve alışıldık arasında mükemmel tutturulmuş bir ölçü.

        REKLAM

        Üç yıldız

        *

        Yıldız tablosu:

        Dört yıldız: Olağanüstü.

        Üç yıldız: Mükemmel.

        İki yıldız: Çok iyi.

        Bir yıldız: İyi.

        Diğer Yazılar