Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Bundan 10 sene önce, yine AK Parti’nin neden kazanıp CHP’nin sürekli kaybettiğinin konuşulduğu günlerde, dünyanın en önemli yatırım bankalarından birinin Türkiye sorumlusu bir arkadaşımla buluştum. Ne zaman AK Parti’ye gitseler karşılarında dersine çok iyi çalışmış, rakamlarla konuşan, ellerinde iPad’ler, ekranda PowerPoint’lerle sunum yapan, dahası çok iyi İngilizce konuşup sordukları sorulara net yanıtlar bulan bir ekip bulduklarını anlattı bana. AK Parti’den çıkıp CHP’ye gittiklerindeyse karşılarında artık o gün piyango kime vurduysa onu buluyorlar, ne bir hazırlık ne de bir sunumla karşılaşıyorlardı.

        Bu küçük bir örnek olabilir, ama iki partinin dünya vitrininde nasıl çalıştığını ve kimin profesyonel, kimin amatör olduğunu iyi anlatıyor. Neden uzun yıllar kimin kazanıp kimin kaybettiğini de. Özellikle CHP bunca yenilgiye rağmen kendi içindeki ataleti bir türlü çözemedi, partiye dinamik ve parlak beyinleri getiremedi. Bilakis uzaklaştırdı, köhne bir parti olarak kaldı. Hala seçimin ertesi gününe dair nasıl bir hazırlıkları var, kadroları kim, nasıl bir yol haritası izleyecekler bilmiyoruz. Batı da bilmiyor. Finans dünyaları da, başkentler de merak ediyor.

        REKLAM

        “Hele bir kazanalım da,” cümlesinin ötesinde bir cümle gerekiyor.

        Belki şaşıracaksınız ama şu an için dış dünyaya muhalefetle ilgili umut veren iki isim var, ikisi de muhalefet bloğunun organik üyeleri değil. Hatta ikisinin de masada neden yer aldığı muhalif mahallede hala tartışma konusu.

        YAKIN TARİHLİ DEVLET TECRÜBESİ

        Pek çok kişi görece daha küçük oy oranlarına sahip Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’a bu kadar fazla taviz verildiğini haklı olarak sorguluyor. Hatta Mansur Yavaş’ın vurguladığı gibi sadece iki belediye başkanını yanına alan Kemal Kılıçdaroğlu daha kuvvetli bir aday olarak seçmenin karşısına çıkabilirdi. Sonuçta en popüler iki isimle iddialı bir aday çok başlı bir formülden daha basit ve kazanmaya yakın gözüküyor.

        Siyaseti sadece rakamlara indirgeyeceksek bu haklı bir argüman olur. Ama bazen nitelik de önemlidir, bunu da en iyi televizyon yöneticileri bilir. Her televizyon yöneticisi birinci çıkmak, en fazla izlenen kanal çıkmak ister ama henüz her gün her saniye en çok izlenmenin formülünü bulan yoktur. Her programın çok izlenmesi her zaman doğru olduğu anlamına da gelmez, çünkü televizyonların asli amacı her ne kadar eğlendirmek olsa da kamuya karşı bir yayıncılık sorumluluğu da vardır. Bu yüzden haber programları, belgeseller, kültür sanat dilimleri, hatta klasik müzik konserleri ve film saatleri tasarlanmıştır.

        Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun da en azından şu anda bildiğimiz anlamda bir rating’i yok. Ama muhalefet bloğundaki insan kaynakları açlığında çok önemli işlevleri var. Öncelikle, olası bir Altılı Masa iktidarındaki kadrolarda en yakın tarihli devlet tecrübesi olan isim onlar. CHP bir emekli diplomat ve bürokrat derneği, genel başkanın en yakınları ise ülke yönetmekle hiç ilgisi olmayan gazeteciler veya Erfelek Belediye Başkanı.

        REKLAM

        Babacan ve Davutoğlu’nun yakın tarihli devlet tecrübesi muhalefetin vaat ettiği sistem değişikliği açısından çok önemli. Özellikle geçiş döneminde devlet kurumlarının teker teker yeniden inşa edilmesi gerekecek, burada da yakın tarihli tecrübe ve devlet kadrolarını tanımak kritik önem taşıyacak. Son 20 yılda bir yerlere gelen her bürokrat bir kapının önüne konacak değil herhalde. Kim nereye atanacak, eski kadrolardan kim kalacak ve kimler gönderilecek gibi soruların yanıtlarını yakın zamana kadar devletin içinde olan Babacan ve Davutoğlu biliyor. Emekli Ünal Çeviköz ya da Faik Öztrak değil.

        Devlet tecrübesi geçiş dönemlerinde hayati önem taşır. Donald Trump göreve geldiğinde kendisi de ekibi de o kadar hazırlıksızdı ki hata üzerine hata yapıldı; acemilik zaman zaman güvenlik sorunlarına da yol açtı. Türkiye’nin yeni bir hükümet kadrosunun göreve alışmasını bekleyecek kadar vakti yok, hemen icraata girişilmesi gerekecek.

        DAVOS’TA KİM KONUŞACAK

        Davutoğlu ve Babacan ayrıca dünyanın tanıdığı, dünyayla aynı dili konuşan isimler. AK Parti’nin ilk döneminden itibaren Batı’yla ilişkiler hep önemsendi, bu gelenek bugün de sürüyor. İbrahim Kalın ve Fahrettin Altun mesela dış dünyayla nasıl konuşulacağını çok iyi biliyorlar. Kastettiğim sadece akıcı bir yabancı dil değil; Batı’yla net, kısa, madde madde konuşmak ve sorulara yanıt vermek gerekiyor. CHP’de Genel Başkan’ın, İYİ Parti’de yetkili isimlerin yurtdışı gezilerindeki amatörlüğü gördükçe bu farkı anlamak mümkün. Seneye Davos’ta ya da Council of Foreign Relations’daki bir toplantıda yeni iktidarı kim temsil edecek?

        İYİ Parti’de Bilge Yılmaz ve Durmuş Yılmaz gibi değerli isimler var, ama alanları ekonomiyle sınırlı. Oysa Davutoğlu ve Babacan birçok konuda, Ukrayna’dan Çin’e Batı’ya muhalefetin duruşunu net bir şekilde aktarıp ikna edebilecek rolü üstelenebilirler. Tanınıyor olmaları, halihazırda isimlerini bilinmesi de yeni hükümetin kendini dünyaya kabul ettirebilmesi açısından avantaj.

        Kuşkusuz iki isme de itiraz edilebilir, hatta meydan okunabilir. Davutoğlu’nun dış politika vizyonu, Babacan’ın—her ne kadar vazgeçiyor gibi gözükse de—sadece sıcak para akışına dayalı, üretimi ikinci plana iten, ithalata bağımlı ekonomi anlayışı tartışmaya açık konular. Ama ikisinin de en azından entelektüel tartışmaya girecek tezleri, birikimleri var.

        Daha da önemlisi, yeni bir hükümete hizmet vererek sağlayacakları katkı oy oranlarıyla ölçülmeyecek kadar fazla. Dışarıdan bu iki isme çok fazla taviz veriliyor gibi gözükebilir, ama yeni iktidarın bu iki isme sanıldığından daha fazla ihtiyacı var. Bunu bildikleri için Cumhurbaşkanı Yardımcısı olmakta ısrar ettiler ve istediklerini aldılar. Bu yüzden de “üçlü aday” formülünde tam olarak uzlaşılamadı.

        Diğer Yazılar