Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Amerika’da insanlar ‘bayramlar mevsimi’ dedikleri günlerde pek bir mutlu oluyorlar.

        Bayramlar dedikleri şey de ilk önce Şükran Günü ile başlıyor sonra Noel gecesi ve günü sonra da yılbaşı geliyor.

        Ben şahsen bu dünyada abartılı mutlu olabilmenin imkansız ve gereksiz olduğu fikrindeyim. Bu mevsimde tercihim fazla insan görmemek. Zaten neredeyse yok düzeyinde olan sosyal yaşamımı tamamen iptal etmiş olarak yaşamaya çalışıyorum bayram mevsiminde. Kendi mutsuzluğum ile baş başayaşamak hakkım var benim.

        Ancak bu yıl başıma büyük bir felaket geldi. Bunun geleceği Rana’nın, "Hiç bir yere çıkmıyoruz! Oğlan da ben de bunaldık, bak brunch ucuzluğu yapmış bu yer bütçemize de uygun, yer ayırdım" demesiyle belli oldu.

        Noel günü öğle saatindebrunch'da olmak bir salon dolusu mutlu veya mutluymuş gibi davranan insanla birlikte olmak anlamına geleceğinden beni korku basmıştı.

        Aslında brunch tercih ettiğim bir yemek türü. Çünkü en azından garsonla diyaloğa girmek zorunda değilsiniz. Sosyal fobisi olan birisi için garsondan yemek ısmarlamak bile ürkütücü olabiliyor, üstelik bu mevsimde garsonlar da çok mutu olabiliyorlar.

        Bunu söylemeyecektim ama aklıma geliyor içimde tutmayayım diye söyleyeceğim. Ben aslında bu hayatta çok mutlu olabilen insanın aptal da olması gerektiğini düşünüyorum.Biraz düşünmesini bilen insanın mutsuz ve insanlardan fazla hoşlanmıyor olması gerekiyor bence.

        Neyse evden çıkmadan önce sakinleştiricimi aldım ve brunch’a gittik.

        SAĞIRMIŞIM TAKLDİ YAPTIM

        Salon tam düşündüğüm gibiydi. Amerikan taşrasının tüm sosyal ağırlığı çökmüştü salona.

        Brunch yerine yaşlı bakım evinde olması gereken yaşta insanlar ve evden fazla çıkarılmaması gereken sevimsizlikteki çocuklarla doluydu içerisi.

        Çocuklardan bazıları bana yaklaşıp "İyi Noeller" de dilediler. Cevap vermedim tabi ki Rana devreye girip benim akıl hastanesinden yeni çıktığımı anlattı onlara durumu öyle kurtardı.

        Brunch’da tek kadeh şampanya da fiyata dahildi.

        Benim için ne içiyorsam tek kadehte kalmak bir ahlaksızlıkdemektir.İçki dediğin en azından iki kadeh içilmeli bunu babam bana öğretti. Fazla para verecek halim de olmadığından yanımdaki çantada pet şişe içinde beyaz şarap da vardı. Şampanya bitince, bundan takviye yaptım kendime.

        Garson yine de masaya yaklaştı ve nedense konuştu bizimle. Halbuki brunch’ın anlamı bunun olmaması demek olmalıydı. Buradaki brunch'da garsonlar büfede alabileceğimiz yemek çeşitlerini de önceden anlatmak gibi bir anlamsızlık yapıyorlardı. İlgilenmiş ve dinliyormuş gibi yamak zorundaydınız. Allah'tan ben o anda yanımda getirdiğim şarabı da bitirmiş olduğumdan bir süre sakin durabildim. Adam konuşmayı sürdürürken masadan kalktım ve büfeye gittim. Yemek seçerken kriterim belki beni hızla öldürür diye mümkün olduğunca zararlı olan yemeklerden almaktı.Yağlı ve kalorili yiyecekle dolu tabağımla masaya döndüm.

        Yan masadan insanla bize iyi Noeller dilediler. Tam ben onlara Noel'le ilgimin olmadığını hiç bir bayramda hoşlanmadığımı anlatmaya başlamıştım ki Rana benim tedavimin sürmekte olduğunu ağır bir ruhsal bunalım geçirmekte olduğumu onlara da anlattı.Bir daha bizimle konuşmaya girişmediler.

        Bir an önce bitirip çıkalım diye hızla yemeğimi yerken asıl felaket olmaya başladı.

        Salona Noel Baba gibi giyinmiş ikisi kadın üç insan girdi. Noel şarkıları söyleyeceklermiş.

        Hani insanların duyduklarında mutlu olmak zorundaymış gibi davrandıkları kötü şarkılar var ya onları söyleyeceklerdi bize.

        Üçü de tam oturduğum iskemlenin arkasında durdular.

        Sağırmışım taklidi yaparsam belki kurtarırım diye Rana’ya el işaretiyle konuşuyormuş gibi yapmaya başladım. Ama karım şarkıcılara da hastaneden yeni çıktığımı ve tedavimin sürdüğünü anlattı. Onlar da şarkı dinlersem ve şarkı söylersem ruh halime bunun katkısı olacağını düşünmüş olmalılarki anlamsız şarkılarına benim de katılmamı istediler.

        "I speak no English" dememe rağmen bunda ısrarlı oldular. Düşünsenize yemek için bile olmak istemediğim bir salona şimdi şarkı da söylememi istiyorlardı benden.

        Ve ben hayatımın en zor beş dakikasını girdim. Tüm brunch bir cehenneme dönüştü.Yan masadakiler de beni desteklemek için, onları itmeme rağmen, bana sarıldılar filan. Masadaki bıçaklar bilek kesecek kadar keskin değildi maalesef yani intihar da bir opsiyon değildi.

        Eve dönerken Rana "Gelecek yıl da gelelim buraya" dedi. Ben "Olur" dedim ama içim rahattı çünkü gelecek Noel'e kader öleceğimi ve bu ıstırabı bir daha çekmeyeceğimi düşünüyordum.

        Diğer Yazılar