Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ORTADOĞU’yu en iyi bilenlerden Independent Gazetesi muhabiri Robert Fisk dün hayli ilginç bir haber geçti. Alandan haber veren Fisk, Suriye’nin doğu tarafında çöllük bölgede Rusya-Suriye rejimi ve YPG arasında işbirliği bulunduğunu ve bunun sağlanabilmesi için bir merkez oluşturulduğunu yazıyordu. Hatırlatmak gerekirse eğer, Rusya, Ankara’nın Suriye’deki savaşa çözüm bulmak için İran ile birlikte Moskova Anlaşması’nı imzaladığı ülke. Bu üçlü güya mutabık kaldıkları bir ateşkes anlaşmasının uygulanmasından da sorumlu olacaklardı.

        Barış adına başlayan bu işbirliği aynı zamanda Türkiye’nin, yetkililer içeride ne derlerse desinler, Suriye savaşının ilk aylarından sonra resmi politika olan Beşar Esad’ın gitmesinden vazgeçtiği anlamına da geliyordu. Bu işbirliği nedeniyle Ankara yıllardır destek verdiği Halep’in doğusundaki bazıları cihatçı direnişçilere desteğini kesmiş ve Halep’in tümü de bunun üzerine rejim güçlerinin eline geçmişti. Son zamanlarda Halep’ten gelen fotoğraflar, havuza giren, kahvelerde oturan, sokaklarda dolaşabilen ve güzelim kentlerinin onarımına başlamış olan Haleplilerin hallerinden pek şikâyetçi olmadıkları izlenimi veriyordu.

        Fisk’in haberindeki üçüncü unsur YPG idi. Yani ABD’nin Türkiye’nin, bu örgütün PKK’nın Suriye uzantısı olması gerekçesiyle yaptığı ısrarlı itirazlarına rağmen silah verdiği, Rakka operasyonunu birlikte gerçekleştirmeyi tercih ettiği örgüt. ABD’ye bu konuda veryansın edilirken ve başkaca da bir şey yapılmazken, Rusya’nın da zaten Afrin’de koruması altına aldığı PYD unsurlarıyla böyle bir işbirliği içinde olması da Ankara açısından pek hoş bir durum olmasa gerek. Fisk ayrıca Rusya ve ABD’nin birbirleriyle yanlışlıkla çatışmaya girmemek için de bu merkezin oluşturulduğunu, her iki tarafın buna çok dikkat ettiğini yazmış.

        Suriyeli komutan Rakka’nın merkezine hemen girebileceklerini iddia etse de bunu yapacak güce herhalde sahip değil. Asil hedef Deyrizor olacak gibi. Ancak IŞİD’den boşalan alanlar aynı zamanda Suriye’nin petrol kuyularının bulunduğu yerler, dolayısıyla enerjisini neredeyse tümden tüketmiş olan rejim, para kaynaklarına da bu şekilde kavuşmuş olacak.

        ŞİDDETLİ SALDIRI

        Özetlemek gerekirse, Suriye’de haldeki durumda rejim yerini korudu. Giderek dünyada kısa vadede Esad rejiminden kurtulmayı istemenin anlamlı olmadığı görüşü yerleşti. Rusya’nın büyük desteği, İran Devrim Muhafızları’nın, Hizbullah’ın, İran’ın çeşitli ülkelerden devşirdiği Şii savaşçıların katkısıyla Esad iktidarda kalmayı becerdi. Ülkesi yeniden tek parça olur mu, yönetilebilir mi, IŞİD dağıtıldıktan sonra kırsala geçecek cihatçılar neler yapacaklar gibi sorular orta yerde duruyor.

        Ne var ki sahadaki gerçeği gören direnişçilerin bir kısmı da Şam’a karşı savaşmaktan vazgeçiyor. Şam kırsalındaki, rejimin daha önce kimyasal silah kullandığı El Guta’daki Muhammed Alluş’un İslam Ordusu, Mısır arabuluculuğunda rejimle bir anlaşma imzaladı. Rejim daha önceleri Katar ve Suudi Arabistan tarafından desteklenen isyancıları affetti, dört yıllık ablukayı kaldırdı ve egemenliğini bu topraklarda yeniden kurdu. Rusların uzun zaman konuşmamakta ısrar ettikleri Alluş anlaşmayla birlikte Mısırlıların barışı korumak üzere gelmelerini talep etti. Kendi adamları da hafif silahlarını muhafaza edecekler. Asia Times Gazetesi’nde yazan Sami Mubayed, anlaşmada Türkiye’nin de payı olduğunu iddia ediyor.

        Türkiye’yi daha da fazla ilgilendirmesi gereken gelişme ise sınırın hemen dibindeki İdlib’de gerçekleşti. Ankara’nın desteklediği Ahrar uş-Şam, El Kaide/Nusra (yeni adıyla Heyet Tahrir uş-Şam) tarafından şehirden postalandı. Ümit Kıvanç’ın yazdığı gibi bu yenilgi/ ayrılma/hicret Doğu Halep’te olduğu gibi Türkiye’nin teşvikiyle mi gerçekleşti yoksa büyük bir katliamdan mı korktular, nerelere dağıldılar, Türkiye’ye gelenler oldu mu henüz tam belli değil. Belli olan artık rejimin muhtemelen Rusya ile birlikte İdlib’e yapacağı acımasız ve çok şiddetli bir saldırının ve müthiş bir insani dramın daha eli kulağında olduğudur.

        Kamuoyunun yüzde 76’sının bir şekilde başarılı bulduğu diş politikanın Suriye’yle ilgili bazı detayları yukarıdaki gibidir.

        Diğer Yazılar