Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Müzik ve kalite sözcüklerinin birleşmesi sonucunda 'müzikalite' kelimesi ortaya çıkar. Türk dilinde kullanılmakta olan müzikalite sözcüğü, dilimize Fransızca'dan girmiştir. Türk Dil Kurumu tarafından Fransızca'dan Türkçe'ye çevirisi yapılan sözcük, ahenk ve uyumlu olma anlamlarını taşımasının yanı sıra müzikte evrensellik anlam ve ifadesine de sahiptir.

        Bu terminolojik bilginin akabinde kaliteli müziğin ülkemizdeki değeri ve sıralamasına değinmek isterim. Kentlerimiz AVM (Alışveriş Merkezi) cenneti haline dönüştü. A'dan Z'ye tüm gereksinimlerimize hitap eden bu merkezler, ayrıca spor ve kültür merkezleriyle de sosyal ihtiyaçlarımız için elimizin altında bulunan mekânlar oldu. Pop müzik, gerek medyadan gerekse geniş kitlelerden aldığı eşsiz desteğin karşılığını alıyor. Patlamış mısır gibi meydana çıkan sesler ve onların yorumları, çocukların ve tüm gençlerin alt belleğine işlenirken, soluk alıp verir gibi birtakım isimler de hafızalara kazınıyor. Kitap, dergi, CD, DVD satan merkezlerde, elbette popun ön planda bulunması kaçınılmaz bir durum. Ancak genç kuşakların kulaklarını, belleklerini -rehabilite edecek ve onların kültür birikimleri için ufuk açacak- klasik müzik seçkileri, en atıl durumda birkaç eserden ve yorumcudan oluşan köşecikte yer alıyor. Halbuki ülkeye gelen yabancı konuklarımızın ve pek tabii seçkin ve gerçek müziksever dinleyicilerin durmadan uğradığı bu köşeciklerdeki 'yetersizlik ve özensizlik' kalitesizlik adına ülke çapında ayyuka çıkmış durumdadır...

        Berlin seyahatimlerimde öyle mutluluklar yaşarım ki, örneğin bir defasında başarılı ikizlerimiz Pekinel kardeşler önemli bir müzik dükkânında liste başıydı. Düşünün, klasik müziğin 'best of' listesini yapmışlar vede liste başında ülkemizin üstün yetenekli ikilisinin yer almasının beni nasıl gönendirdiğini size anlatamam. Raflar öyle bir sınıflanmış ki, etnik müzik diye bakıyorsunuz, bir yanda karşınıza Burhan Öçal çıkıyor. Ülkemde bulamadığım seçkin yapımlar Berlin'de hem de gözle görünür bölümlerde beni bekliyorlar...

        Kültürel zenginliği derin olan bu topraklarda neden kardelen gibi zor yeşeren değerlerimizi aşağıya gömeriz? Buna gerçeğin ihmali mi, farkındalıktan yoksunluk mu demeli ya da ignore etmek mi diyebiliriz? Eğer bu kurumlar kültüre ve sanata kitapla, dergiyle, müzikle, filmle destek olmak ve de bu bağlamda kendi insanımıza daha kaliteli hizmet ederek para kazanmak istiyorlarsa, -sanatçı gözüyle- onlara bazı ipuçları vermeyi arzu ederim:

        1 - Neden özel bir İdil Biret ve Leyla Gencer köşesi olmasın? 2- Niçin Türk bestecisi ve yorumcularına ayrılan 'özel' bir köşe olmasın? 4-Niye 'best of' klasik müzik köşelerine yer verilmesin? 5-Ve neden yeni çıkan klasik müzik sanatçıları ve onların yeni kayıtları ilgi odağı olmasınlar?!

        Çok şükür ki koskoca Türkiye'de A.K. Müzik gibi klasik müziğe 10 yıldır yatırım yapan ilkeli bir kurum var. Ve şimdi, Cihangir'deki yegane dükkanlarında bu dalda örnek hizmet veriyorlar. Ayrıca kaliteli müziğin adresi olarak, yıllardır özenle Beyoğlu-Tünel'deki küçücük ama nitelikli ve artık tarihi sayılan 'Lale Plak' adlı dükkânı bir ivme olarak belirtmekten de mutluluk duyarım. Bu iki kıvılcım, umarım, ülke çapında büyük bir yangını tutuştururlar!..

        Müzikalitesi yüksek, klasik müzik dinleyen bir Türkiye ve hepinize iyi müzikli günler dilerim!...

        Diğer Yazılar